ne kadar küçükleriyle yetinilirse; o kadar esirgenen ve kaybedildiğinde daha çok üzülünen duygu. az istenince, az verilen sonra da hepsi geri alınan içimizdeki kıpırtı. büyük şeyler isteyip mutluluk beklenmeli belki de. hiç olmazsa; "çok fazla şey istedim, zaten zordu" der insan. ama küçüklerine bile ulaşamayınca kaybedildiğine daha çok yanar, yıkılır.
kontör yüklediğinde telefonunun dolu gözükmesidir, yolda yürürken küçük bir çocuğun sana sarılmasıdır, denizin girilecek kadar sıcak olmasıdır, dondurmanın daha yeni yenecek olmasıdır, en sevdiğin şarkının gittiğin yerde çalmaya başlamasıdır, yatarken yastığı ters çevirdiğindeki serinliktir, uykuya dalma anındır, henüz okunmamış gazete kokusudur, sigara içmeye saniyeler kaladır, sigara içmediğini düşünmektir, mesai saatinin dolmasıdır, otobüste yaşlı amcaya yer verip aldıgın tesekkurdur, ilkokulda beden eğitimi dersidir mutluluk, en küçük şeydir, seni en büyük yapan şeydir. uzaklarda aramaya gerek yok.
az önce dostumla konusuyorum. ''nasılsın canım? '' dedim. ''cok mutluyum canım'' dedi. ''oh oh ne güzel, sebebini neye borçlusun? '' dedim. ya da öyle bişey hatırlamıyorum tam...
durdum hemen. aklıma takıldı. hani sokakta evsiz, barksız, her şeyini kaybetmiş insanlara karşı içinizde bir acıma hissi belirir ya, ya da sakatlara, öksüzlere, yetimlere acırsınız ya, öyle acıdım kendime işte...
mutluluğu sorgular olmuşum, mutlu olmak için neden arar olmuşum...
anladım ki mutlu olmak benim için lüks tüketim malı olmuş. o kadar kişiye, ''hayat ne güzel, yaşamaya değer derken, onlara umut saçarken'' ben yitirmişim tüm ümitlerimi. hayatı unutmuşum, hayatımı unutmuşum...
''neyin var lan? '' dedim. ''ne oluyor oğlum, ne için yanıyorsun bu kadar? bu üzüntü ne için? bu keder kimin için? '' dedim...
''neden mutsuzsun burak? mutsuzlukluk neden pusulan olmuş? neden yol göstericin o olmuş? ondan geliyorsun, ona gidiyorsun? ''
''mutlu ol'' dedim. ''mutsuzluğu at bir köşeye. o kadar kişiye yaşama ümidi vermeye çalışırken, yaşatmaya çalışırken unutmuşsun ama hatırla'' dedim... ''unutma, yaşatmak için yaşaman gerekir. mutlu etmek için önce kendin mutlu olmalısın'' dedim...
inandım mı peki? yoksa kendimi mi kandırdım? ..
inandım ulan, harbiden inandım bu sefer. eskisi gibi, beş yaşında sahilde bisiklet sürerken mutlu olduğum gibi mutlu olacağıma inandım be. birinci sınıfta kırmızı kurdelayı yakamda görünce mutlu olduğum gibi, gururlandığım gibi mutlu ve gururlu olacağım yine. ortaokuldaki sevgilimi ilk öptüğüm zaman mutlu olup, heyecanladığım gibi, hayatın tadına vardığım gibi yaşayacağım yine hayatı...
farklı yerlerden, üç farklı karakterin yollarının kesiştiği,amerikada bile satışlarda üst sıralarda yer almış bir zülfü livaneli eseridir.akıcılığı ve etkileyiciliğle sevdirir kitap kendini.bittiği zaman üzülürsünüz hatta.
mutluluk,her şeye rağmen kendini iyi hissetme çabasından doğan bir yanılgıdır.
gürültülü bir ortamda rahatsız bir biçimde oturan birinin kulaklarını kapatmasıyla kendini iyi hissederek elde ettiği avuntudur.gürültü devam etmektedir;ama kişi bunu duymadığı için kendini mutlu sanmaktadır.
gürültü dursa da kişi kulaklarını kapattığından bunu fark etmeyecektir ve kendi yanılgı dünyasında yaşamaya devam edecektir.
1-) Tanrı'nın bize duyduğu Sevgi kişiye, yere şarta ve ortama bağlı değildir.
2-) Kendi kendimize koyduğumuz sınırlamaları ortadan kaldırıp Sonsuz'un bizde hüküm sürmesine izin vermek yine kendi elimizdedir.
3-) Her insan sonsuzluğu kendi sözleriyle birleştirir.
4-) Kural şudur: Düşündüğümüz, inandığımız ve güvenle beklediğimiz her şey mutlaka gerçekleşir.
5-) Verdiğiniz ölçüde Hayat'tan geri alırsınız ; Hayat'la bir bütünsünüz.
"mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde" kim demişti sahi, yine geçip giden günlerde yaşanmış bi şey değil mi bu, aslında şimdi içinde bulunulan durum bir hüzün değil mi, yani bir hüznü anlatma değil mi bu mutluluk dizeleri?
mutluluk yalnızca yaşanıp bittikten sonra varlığı anlaşılan bi şeydir... yoksa şu an hangimiz dolu dolu mutluyuz diyebiliriz, öyledir, geçip giden zamandan kalan hâlâ ışıyor olsa da yüzlerce yıl önce sönmüş bir yıldızdır?
mutluluk tutmak isteyip tutamadığımız, tuttuğumuz anda da elimizden kayıp giden bir yıldızdır. göz kırpıyor olsa da yüzlerce yıl önce sönmüş bir yıldızdır.
mutluluk; bulutların arasından süzülen ve her yeri aydınlatan güneştir,
mutluluk; sokak kedisinin kafasını okşayan eldir,
mutluluk; 3 saniyelik dilimde savunmadan sekerek ağlara giden toptur,
mutluluk; izmirli bir güzelin inci gibi dişleri ortada, insana gülümsemesidir,
mutluluk; yakamozda çarşaf gibi uzanan denizdir,
mutluluk; kapıdan çıkarken komşuya verilen sıcak bir selamdır,
mutluluk; bira şişelerini tokuşturup bağıra bağıra şarkı söylemektir,
mutluluk; sürdüğü tarlasına gururla bakan çiftçinin alnından süzülen terdir,
mutluluk; mezuniyet töreninde havaya atılan keptir,
mutluluğun yeri ve zamanı yoktur, anlatılmaz, sadece yaşanır, yaşatılır.