"mutlu değilim demek yerine, kanımdaki yuvarlarım az demek daha yeğdir" der alain.
sahiden de böyledir. kanınızdaki yuvarların sayısı ne denli fazlaysa o kadar mutlusunuzdur. paralel olarak, yuvar düzeyiniz aşağıda ise, mutsuzsunuzdur. oksijeni deviniminin çok olduğu yerde yuvarların yuvalanması aşağı seviyededir. oksiyen seviyesi düştükçe yuvarların sayısı artar. örneğin dağa tırmanan kişilerin tepelerde, doruklarda mutluluğu bulduklarına aşinayızdır. zira yukarıda oksijen deniz yüzeyinden uzak olunduğu için azdır. ve işe başlayan yuvarlar insanı mutlu eder.
kişi için, bir adım kadar öte de, ama unutulan, hatırlanmayan, paylaşılmayan, paylaşacaklarını unutan, yüzlerce sebebi olmasına rağmen, onu derinliklere gömen, açığa çıkmasına izin vermeyen kişinin eylemidir.
altı aylık bebeğinizin, oturduğu yerde, önündeki oyuncak kutusundan bir oyuncağı almak için, ellerine tam hükmedemediğinden dolayı hırs yapıp sarfettiği çabanın başarıya ulaşmasının ardından, istediğini bulamadığı (aslında istediğini bilmediği ve bunu bilmediğini de bilmediği) için o oyuncağı yine hırsla kutuya geri fırlatması ile sonuçlanan, ama sonra size bakıp herşeyi unuttuğu anda yüzünde oluşan o tarifsiz gülümsemedir..
kuşun kanadında, kelebeğe dönüşecek tırtılın kozasında, bazen de sevgilinin iki dudağının arasına. geldiğinde sorgulamamak, sadece anın tadını çıkarmak gerekenler listesinin başında yer alır. carpe diem de budur işte. anı yaşamak, mutluluktur.
şu anda hep sonrasını ya da geçmişi düşünüyorsan haberdar olamayacağın kelebek misali duygu.
sabah sabah solda ilk gördüğün konu annem benden önce ölmesin olduğunda ve günün ilk entrysini o başlığa yazdığında gün içinde sana uğramayacak duygudur.