Şu an hala bu ülkede yaşama isteğim varsa, bu yüce liderin kurduğu düzen sayesindedir.
Ülke ne halde olursa olsun,hangi zihniyet tarafından yönetiliyorsa yönetilsin gelecek nesillere her zaman seni anlatıp öğreteceğim Atam...Huzur içinde uyu.
Benim adım 'çok içer' diye çıkmıştır. Filhakîka ben, öteden beri içerim. Fakat istediğim zaman bunu keserim; karıştırmam. içki, sâdece benim keyfim içindir. içki yüzünden vazîfemi bir an geri bıraktığımı hatırlamıyorum. Daha gençken, manevralara çıkılmadan önce, muhabbete dalarak sabaha yakın zamanlara kadar içsek bile ben, bazen uyumadan saatinde vazîfem başına gider ve görülecek işi bir dakika geri bırakmazdım. içki ve vazife, iki ayrı şeydir. Birbirine dokunacak yerde vazifeyi elbette keyfe tercih etmeli, içkiyi behemehâl kesmeli.
Kendisine sıkı sıkı sarılıp özür dilemek istediğim tek insan. Keşke böyle olmasaydı atam. Şu an yaşasaydın, çok kızardın bana ve ülkeyi terk edenlere biliyorum ama olmadı. Sanırım hiçbirimiz senin kadar güçlü değiliz. Bugün, Türkiye’de aldığım eğitimle yurtdışında akademide varsam senin sayende. Affet beni. Bir de cumhuriyet için teşekkürler her ne kadar eşek hoşaftan ne anlasa da…
siz o'nun 28 ekim 1923 gecesi bir anda çıkıp "efendiler yarın cumhuriyet ilan edeceğiz" dediğini ve bir gün sonra cumhuriyeti ilan ettiğini düşünüyorsunuz değil mi?
oysa ki o daha selanik'teki köyünde tarlada kargaları kovalarken özlem duyduğu şeyin cumhuriyet olduğunu, 1283 numarası ile girdiği ve hala "içinde" olduğu harbiye yıllarında öğrenmişti.
sonra, hareket ordusunun kurmay subayı olduğu yıllarda dört elle sarılmıştı cumhuriyet fikrine.
ama ilk defa 1. dünya savaşı'nın başlangıcında açtı sırrını dostlarına.
"bu milletin kurtuluşu ancak cumhuriyet rejimi ile mümkün olabilir" diyordu...
ardından yıllar süren büyük savaş sonunda teslim olmuş bir devletin subayı olarak teslimiyeti ve işgali kabullenemedi, anadolu'ya geçerek milli mücadeleyi başlatmak için 16 mayıs'ta bandırma vapuru ile istanbul'dan karadeniz'e açılırken aklında "cumhuriyet" vardı.
aylar sonra bu fikrini erzurum kongresi sırasında "yaz müfit, zaferden sonra idare şekli cumhuriyet olacaktır" diyerek mazhar müfit'e kayıt altına aldırdı.
tarihler 8 eylül 1922'yi gösteriyordu.
ertesi gün şanlı ordumuz izmir'e girecek, 3.5 yıl süren kurtuluş mücadelesi zaferle taçlanacaktı. Mustafa kemal ve kurmay heyeti, nif kasabasında bir bağ evinde geceyi geçiriyorlardı. keyifler yerindeydi, türküler söyleniyorken; o, yanında oturan halide onbaşı'ya dönerek; "opera yapacağız halide" diyerek cumhuriyeti müjdeliyordu...
ve o gecenin ardından geçen 1 yıl 1 ay 21 gün sonra.
harbiye'ye girdikten 24 sene sonra,
hareket ordusundaki kurmay subaylıktan 15 sene sonra,
1. dünya savaşının başlangıcından 9 sene sonra,
erzurum kongresinde mazhar müfit'e "yaz müfit" dedikten 3.5 sene sonra hayallerini gerçekleştiriyor, cumhuriyeti ilan edip "ilelebet payidar" kalacağını bizlere müjdeliyordu.
bugün bu büyük eserin, ilelebet payidar kalacak eserin 100. yılındayız.
Dünya üzerinde yaşamış en merhametli adamlardan biridir. 21 yıldır yaşadıklarımızın ve bundan önce kayıp yıllarımızın -üzülerek söylüyorum- sorumlusudur. Ah be Ata'm: Dini kullanan soyhaların alayını kıtır kıtır kıtırdatmadın da ne geçti eline? Ah, ah!
''büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve şümullu medeniyetlere de sahip olmuştur. bunu aramak, tetkik etmek, türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur.''
Yarın ölüm yıldönumu olan unutulmaz lider. Şiir ezberliyoruz.
Gerçek olamaz, olsa olsa bir düs
Dokuzu beş gece atatürk ölmüş
Böyle toptan bir yas nerede görülmüş
Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.