bugün

merakla beklenen ferzan özpetek filmi.
ferhan özpetek imzalı bir film.
internet adresi http://www.minevaganti.net/ olan keyifli filmdir.
--spoiler--
Özpetek yine bildik sularda dolaşıyor. Özyaşamsal öğeler içerdiği belirtilen bu filmle, özelde Roma/ italya çevresindeki eşcinsel yaşama, genelde ise vermeyi pek sevdiği mesajlara dönüyor. Ama bu mesajlar yine öylesine ustalıklı ambalajlanmış ki, bu şurup gibi akan filmden etkilenmemek, ancak taşyürekli olmakla mümkün!

Özpetek'in bu kez italya'nın olduğu gibi korunmuş o küçük müze kentlerinden Lecce'yi dekor alan filmi, alışılmışın dışında bir büyük aile içinde geçiyor. Babadan kalan makarna fabrikasıyla zengin olan ailenin iki yetişkin oğlundan küçüğü, ağabeyine gerçeği açıklıyor: O bir gay'dir, Roma'da kendi hayatını yaşamakta ve hiçbir biçimde aile işine bulaşmak istememektedir. Ve o akşamki aile sofrasında bunu açıklayacaktır. Ama onun yerine ağabeyi söz alıyor ve kendi gay'liği itiraf ederek herkesi deheşete düşürüyor!

Hikaye bu keskin ahlak ve örf çelişkisine karşın, genelde yumuşak bir havada akıyor. Özpetek bu kez dram yerine komedi tonunu seçmiş. Ailenin her biri çok iyi etütü edilmiş tipleri, yavaşça karakter olmaya doğru kayarken, yönetmen özellikle finale doğru duygusallığı da ihmal etmiyor. Gerçi uzunca bir komedi bölümü var: Tomasso'nun Romalı gay arkadaşlarının ziyareti, filmi biraz "çılgınlar kulübü" havasına sokuyor. üstelik Özpetek'in film boyunca savunduğu "eşcinsellik, insanın temel belirleyici özelliği değildir" savının tersine, o gaylar 24 saat bile hetero davranmayı beceremiyorlar! Yine de temel mesaj, biraz yara-bere alsa da kendini kurtarıyor, önemli olan kendisi gibi olmak ve hayatını dilediğince yaşamaktır!

Film, klasik italyan usulü komedinin parlak günlerinden izler taşıyor ve mükemmel bir takım oyunculuğuyla oynanıyor. Yönetmen özellikle son filmlerinde belirgenliştiği üzere, kamerayı sıkça kaydırarak, aile toplantılarında ise masanın çevresinde döndürerek filme görsel bir akıcılık sağlıyor. (Atilla Dorsay, 27.03.2010 tarihli Sabah gazetesinden)
--spoiler--

Serseri Mayınlar - Mine Vaganti

Yönetmen : Ferzan Özpetek
Senaryo : Ferzan Özpetek, ivan cotroneo
Görüntü : Maurizio Calvesi
Müzik : Pasquale Catalano
Oyuncular : Riccardo Scamarcio, Alessandro Preziosi, Nicole Grimaudo, Carolina Crescentini, Elena Sofia Ricci, Ennio Fantastichini, Daniele Pecci, Lunetta Savino

italyan Yapımı
güzel çok güzel duyguları olan, sizi hüzünlendiren, güldüren, heyecanlandıran, keyiflendiren büyülü gerçekten cesur bir ferzan özpetek filmi. babaanneyi oynayan Ilaria Occhini o nasıl bir babaannedir, o nasıl güçlü bir oyunculuktur sinemada oturduğum yerden üzerine atlayasım geldi. diğer oyunculuklar, mekan seçimleri, kurgu- görsellik, lecce her şey çok çok güzeldi. kendimi bir resmin içinde hissettim izlerken. evet duygusal bir filmdi ama inanın o dramı çok hissetmiyorsunuz işte ferzan'ın en büyük başarısı da bu bence. filmin en can alıcı yerlerinden birinde Sezen Aksu'yu duymak o da ayrı bir keyifti efendim. izleyin, izlettirin.
tipik ferzan özpetek filmi.
şaşırtmayan.

evet yine beğendim ama çok mu. ya da bayıldım mı hayır.
yine ağlattı beni ama büyükanne hikayelerine ben dayanamam zaten.
tam bir gay filmi olmuş. gerçi çok güldüğüm sahne oldu ama bir aşk var mıydı. hayır yoktu. büyükannenin aşkını görebildik mi. hayır göremedik.
eşcinsellerin yaşadığı zorluk anlatılıyor mu evet ama çok mu iyi/çok mu derinlemesine, hayır.
müzikler yine süper. kalp burkan, acıtan muhteşem diyaloglar biraz az bu sefer.

son kertede sevdim ama süper bayıldım da diyemeyeceğim. bir cahil periler'in doluluğu yoktu.
ha bu arada izmir'de sadece iki sinemada ve bir hafta oynaması ise çok acı.
kesinlikle gidilip görilmesi gereken bir filmdir. Türkiye'de 4. hafta hala salonlarda gösterilmesi de bu film bolluğu arasında bir şanstır bence. Öyle büyük büyük kelimelerle konuşmayan, vermek istediği mesajları insanın gözüne sokmayan renkli, eğlenceli, sımsıcak bir filmdir.
Hele sonunda nefis sesiyle ve şahane sözleriyle Sezen Aksu sahneye çıkıp "memleketime çoktan bahar gelmiştir.." diye başlıyor ya, bu bahar günlerinde sinemadan çıkarken herkes şarkıyı mırıldanmaya devam ediyor.
izleyince insanın gay olası geliyor sanki..
filmde Alessandro Preziosi sürekli Giovanna Mezzogiorno'yu hatırlattı nedense..
tribeca film festivali'nde jüri özel ödülünü kapan güzel film.
ferzan özpetek ve ekibi bu film ile daha çok ödül kazanacak gibi.
cahil perilerden sonra en çok etkilendiğim ferzan özpetek filmi diyebilirim. zaten tüm olumlu önyargılarımı kuşanıp gittim filme neticede ferzan'ın bi filmini izlemeye gidecektim. ne olursa olsun onun her yeni filminde uzun zamandır görmediğim çok sevdiğim bir insanı görecekmişim gibi heycanlanıyorum. serseri mayınlar ferzan'ın içinde bu kadar çok komedi unusuru barındıran tek filmi diyebilirim. ama her şey o kadar yerli yerinde öylesine çok duyguyu birarada yaşıyorsunuz ki film inasanı adeta sarıp sarmalıyor kucaklıyor. film bittiğinde jenerik akarken koltuğa mıhlandım kaldım kalkamadım. az önce bahsettiğim çok sevdiğim bir insanla buluşma hali filmin sonunda o insandan ayrılamama haline bıraktı kendini. ferzan özpetek filmleri benim için birer insan gibiler çok sevdiğim insanlar..
iki tane "David di Donatello Ödülü" almıştır. Ayrıntılı haber için : http://sinema.hurriyet.com.tr/haberler.aspx?newsid=14666141
ödüle doymayan ferzan özpetek filmi.

italya'da en prestijli sinema ödüllerinden biri olan ve 50 yıllık geçmişe sahip Globo d'oro* ödüllerinde, en iyi film, en iyi senaryo, en iyi fotoğraf ve Nicole Grimaudo'ya verilen 'gelecek vaad eden genç kadın sanatçı' ödüllerine layık görüldü.
bir karşı pencere olmadığı kesin.
ama insanda tuhaf duygular bırakıyor.

kendiniz bir son yazabiliyorsunuz filme.
sezen aksunun kutlama adlı şarkısı ile insanın içini acıtan filmdir aslında mutlu bitiyo gibi ama niye ağladım bende anlamadım.
bu parça, trailerde çalan parça -bu hikaye ayrılan iki insan hakkında biri acı çekiyor diğeri çekmiyor diyn kahramanımızın ayna karşısında dansedip söylediği bu parça.
işte mine vaganti'nin soundtracki. hobaaa!!!!

nina zilli- 50 mila
uzun zamandır izlediğim en özel filmlerden biriydi.bazı filmler öykü içinde öykü anlatır ya,filmde öyle çok enstantane,öyle çok hikaye kırıntısı var ki bir an olsun sıkılamıyor insan.oyuncuların her biri birbirinden güzel ışık saçıyor.başrol oyuncusundan bahsetmeme gerek yok zaten**.konusu,müziği,görselliği ile ferzan özpetek'in en keyifli filmlerinden.
az önce izlediğim müthiş keyifli ferzan özpetek filmi. duygusallık, komedi öğeleri ile bezenmiş, kişisel mutluluk ve özgürlük herşeyden önemlidir mesajını veren kaliteli film. karşı pencereden çok daha fazla hoşuma gitmiştir. sezen bir yerden filme yine girmiştir. amerikan hegomonyasından bir an için kurtulup izlenmesi gereken kaliteli yapımdır.
sıkılmadan izlenen ferzan özpetek filmi. aslında hayatın ne kadar basit olduğunu gösterir gb*. ölümü çok güzel, naif anlatmış. babaannenin hikayesi üzerinde biraz daha durulsa daha da iyi olabilirdi merak içinde kaldık... sountrack süper ötesi filmi izledikten sonraki bir hafta boyunca sürekli dinledim.
her şey halka hizmet için !
her dakikasını keyifle izleidğim, aşkı, ilişkileri, aile kavramını kısacası filmdeki herşeyi sorgulatmış, bunun yanında mükemmel eğlendirmiştir.

italyan makarnası, mimarisi, müzikleri, yemekleri herşey olduğu gibidir. saıcacık, mükemmel bir film çıkmıştır.

kısacası ferzan özpetek yine bekleneni vermiş, hayal kırıklığına uğratmamıştır.

--spoiler--
ayrıca filmdeki kardeşler gerçek hayatta gay değil, fakat baba gerçekte bir gaydir. ince bir özpetek mizahı.
--spoiler--

müzkleride kendisine hayran bırakmıştır.
(bkz: pink martini)- (bkz: una notte a napoli)
(bkz: sezen aksu)- (bkz: kutlama)
izlediğim en güzel filmlerden biri diyebilirim rahatlıkla.
ferzan özpetek usta, kendinden bekleneni fazlasıyla karşılamış.keyifle izlenecek,insanın bitmesini istemeyeceği bir film çıkarmış ortaya.

--spoiler--
eş cinselliğe bir hastalıkmış gibi babanın aslında eş cinsel olması,önceden bilirseniz eğer,gülümsetiyor bayağı filmin içinde.
--spoiler--

ayrıca filmde kullanılan şarkılar da filme çok güzel uymuş,tamamlayıcısı olmuş.

nina zilli - 50 mila
baccara - sorry i'm a lady
sezen aksu - kutlama
pink martini - una notte a napoli
tek kelime ile eğlenceli bir film, zaman nasıl geçti fark ettirmiyor diyebilirim. izlenmesi tavsiye edilir.
Şu hayatta izlediğim en etkileyici, sarsıcı ve bu nedenlerle beni ağlatan ender filmlerden birisidir kendisi. Sene 2010...
Aşk'ı okuyup Elif Şafak'a müptela olduğum gibi, Serseri Mayınlar'la da Ferzan Özpetek serisine bağlamış durumdayım. Çünkü aranılan ruh mevcut sözcüklerde, karelerde...
(Aaa o da ne Şahane Misafir de çıkmış. Hem de Cem Yılmaz ve ruhlar var. Yok artık!)
Serseri Mayınlar, söylenildiği gibi komik bir film değil aslında, trajikomik... ikisi arasında bir fark var zira. Filmin ruhu, hayatın acıklı yanını ve gerçeğini suratımıza vurması... Dayak yiyince güler mi insan? Gülmez! Ama burada hem dayak yiyip hem gülüyorsun.
Şööööyle biryandan gözünden yaş akar, biraz aşağıda açık kalmış dudağın kenarından ise salya...
Müzikler, oyunculuk, babaannenin -o Yeşilçam- buğusu, çelişkiler, zıtlıklar, -esasta- aynılıklar, hoşgörüsüzlükler ve daha nice aradığım şey... Hepsi var; izlemeli ve doya doya, güle güle ağlamalı...
seviyorum bu adamın eşcinselliği bir şekilde vurguladığı bütün filmleri. cahil periler her ne kadar favorim olsa da soundtrackiyle * ,barındırdığı efsanevi intihar sahnesi ile, tragedyası ve komedisi ile en sevilen ferzan özpetek filmleri arasında listemde ikinci sıraya oturmayı başarmış bir yapım oldu kendileri.
çok güzel olduğu gibi filmde çaldıkları sahnelere uygunluğuyla değerini artıran şarkıları var.