bugün

ön asyada fırat ve dicle nehirleri arasında kalan verimliliği dolayısıyla herkesin üstünde gözü olan bölge..
uygarlığın beşiği, insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden olarak kabul edilen yer.
bumerang cehennemi filminde "burası mezopotamya burada kavga tarihle yaşıt" diye tarif edilen yer.
doğunun ve batının menfaat damarlarının şiddetle üstüste bindiği tek yerdir. .
bir necat iltaş şiiri

Ben Mezopotamya !...
Asya'nın nazlı kızı.
Bereketin, bolluğun ve sevdaların diyarı...
Sevgi ve kin,
Öfke ve hırs,
Savaş ve barış bende anlamlandı.
Bende vücut buldu ruh,
Tarih benimle başladı...

Özgürlük göbek adımdır,
Dağlarımda ve ovalarımda,
Zümrüt yeşilinde
Ve güneşin sihirli renklerinde,
Rüzgarın o karşı konulmaz,
Muhteşem ritminde bir kısrak olur,
Fırat'la yarışır,
Dicle'de dinginleşirim..
Nemrut'ta kara kartalın kanatlarında
Tanrılara meydan okurum...
Eridu'da Gılgameş olur, Enkidu'yu ehlileştiririm,
Hammurabi olur 282 ile düzen getiririm...
Tanrıça iştar benimle aşık atamaz,
Çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim..
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Asya'nın nazlı ve biricik kızı...

Güneş;
Önce
Ve en güzel bende doğar.
Yayılır çekinmeden,
Çırılçıplak dolanır gün boyu
Ovalarımda, dağlarımda...
Kah bir kelebeğin kanadında,
Kah yeni doğan bir kuzunun yanıbaşında,
Bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda
Bazen de izlo'nun doruklarında akşamı getirir...
Vedalaşırken batımda,
Mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni,
Ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla...
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Güneşin ve ayın maşuku...

insanlarım mert ve sevecen,
Çünkü benim suyumu içtiler,
Ekmeklerinde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım
Ayranlarında, sütümle beslediğim,
Mis kokulu otlarımın tadı var...
Çünkü onlar benim çocuklarım,
Ruhları bende bedenlendi...
Özgür, mağrur ve sevgi dolu....

Zamansız zamanlar,
Dokunulmamış zaman aralıkları,
Çağlar ötesi kültürler,
Atlar ve atlılar,
Diller ve dinler,
Gelenek ve renklerle,
Çocuklarımın içindeki evrenim ben.
Tıpkı;
Güneşin etrafında dönen dünya gibi,
Etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler.
Geçmiş ve geleceği,
O an yaşatırım onlara,
Geçmiş ve geleceğe saplanmadan...

Ateş ve su;
Benim şahitliğimde evlendi,
Ateş sunakları,
ilk ve en önce,
Benim için yakıldı.
Gündüzlerin gündüz,
Gecelerin gece olduğu,
Uçsuz bucaksız,
Bir sığınak oldum çocuklarıma...

Kıl çadırlarda,
Yaşama yön veren rituellerde,
Hep baş köşede oldum;
Mırra;
Ateşin, suyun
Ve çocuklarımın
Hediyesi oldu bana.
Çünkü;
Yiğitlik,
Ahde vefa,
Barış ve hoşgörü,
Toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır...
Çünkü, Ben Mezopotamya'yım,
Asya'nın mağrur ve anaç kızı...

En iyi bağbozumları bende olur,
En iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm
Belki de bundandır,
Benim topraklarımda aşk,
Sevmek ve sevilmek,
Şarap tadında olur...
Bundan değilmi ki;
Babil Kralı Nabukodonosor,
Sevdası için Mardin'den Şamran'larla
Şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara,
Bundan değilmi ki,
iskender Zınnar'a ;
Prenses Fahriyye ve Ravza cennet bahçelere,
Şad Buhari Mardin'e yerleşir..
Timur, Kustus, Antonius ve daha nicesi,
Bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar...

ihanet ektiler topraklarıma;
Kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına...
Dağlarımda ağaç bırakmadılar, çıplak kaldım,
Utanırım..ele güne karşı,
Utanırım.. aya, güneşe karşı
Çünkü ben Mezopotamya'yım,
Asya'nın nazlı ve özgür kızı...

ibrahim bende doğdu,
Sin Mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu...
Zarathustra, Mani ve Yezidiliğe ben ilham oldum,
ilk Hıristiyanlara ben kucak açtım
Lorna ve Anastisiupolis ile, islam'ın yolunu ben açtım
Dermetinan'da Hacı Kemal,
Kosar'da Hoca ihsan, Selman-i Pak ve niceleri islam dediler;
Moşe Bar Kifo, Hanna Dolabani;
Hammara'da, Deyru'z Zafaran'da, Mor Mihail'de Mesih demediler mi?
Ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi?
Yetmedi mi? Zeytinim incirim ve narım...
Utanırım anamdan, kardeşlerimden, çocuklarımdan

Utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan...
Utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden,
Utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan,
içtiği suya pislik bulaşmış analardan, babalardan utanırım..
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Asya'nın nazlı ve mağrur kızı...
(bkz: şizopotamya)
kelime anlamı yunanca'da "iki nehir arasındaki toprak" olan bölge.
Coğrafi olrak Fırat ve Dicle ırmakları arasında kalan bereketli alana verilen addır.
Ancak mezopotamya'nın önemi sadece bu iki nehir arasında kalan bölge olmak değildir.Arkeolog Gordon Childe'ın 'neolitik devrim' olarak tanımladığı bitkilerin ilk defa kültüre alınması,hayvanların evcilleştirilmesi,yerleşik düzene geçilip tarım yapılması ile başlayan dönemin dünya üzerinde ilk defa ortaya çıktığı 'bereketli hilal' diye tanımlanan bölgenin içinde kalması Mezopoyamya'yı asıl önemli yapan özelliktir.Yakındoğu ve Önasya'da Fırat-Dicle ve Ürdün'e kadar uzanan bu 'hilal' de tarım devrimi ilk kez gerçekleşmiş ve bölge uygarlıklarının tohumlaru atılmıştır.
Mezopotamya topraklarının bereketli ve su kaynaklarına yakın olması neolitik dönemden itibaren günümüze kadar savaşlara sahne olmasına neden olmuştur.Bu bereketten nasibini almak isteyen uygarlılar birbirleri ile yarışmışlardır.
Günümüzde de Irak-Filistin gibi ülkelerin sorunlarını ve bu ülkeler için 'kapışan' güçleri incelerken sadece yakın tarihe değil neolitik dönemden itibaren geniş bir yelpazeye bakılması gerekir.Ancak o zaman kalıcı çözümlere ulaşılabilir.
kelime anlamı yunanca'da : mesa potatami : iki nehir arası... sanırım bu akrabalık yüzünden kürtçe'de x harfi yunancadaki gibi h okunmakta...
uygarligin besigi. dicle ile firat irmaklari arasinda uzanan yunanca mesopotamia "irmaklar arasindaki ulke" anlamina gelen bolge
fırat ile dicle nehirleri arasında kalan coğrafyaya verilen tarihsel isim. mezos-potamus. iki nehir arası gibi bir şey.
Bu kuraklıkla ve bu israfla devam edersek sonunda (ilk medeniyetlerin yaptığı gibi) etrafında toplanacağımız fırat- dicle arasındaki bölge.
iki nehir arasında kalan bölge olarak da bilinir. burada adı geçen iki nehir fırat ve dicle dir. kültürünün temelinde Sümerliler vardır. dünyanın ilk imparatorluğu bu bölgede kurulmuştur.
Mezopotamya (Aram Nehrin), bugün Irak, doğu Suriye ve Güneydoğu Anadolu'yu (Türkiye) kapsayan coğrafi bölgeyi tarif eden bir isimdir. Mezopotamya Eski Yunanca'da "iki nehir arasındaki yer" demektir; ("arasında") ve ("nehir"). Kastedilen iki nehir Fırat ile Dicle'dir, zira bölge bu iki nehrin arasında kalır.

Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yoğun göçe sahne olmuş Mezopotamya, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur ve bu nedenle de medeni gelişime sahne olmuştur. Bilinen ilk okur yazar topluluklara ev sahipliği yapmış bölgede birçok medeniyet gelişmiştir ve bu sebeplerden Medeniyet(ler) Beşiği olarak da anılmıştır. Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir bölge değildir. Basit anlamda Yunan tarihçileri bu bölgeyi anmak için bu ismi anmışlardır. *
geçmişteki Sümerleriyle,Akadlarıyla,Asur ve Babiliyle
şimdiki kurdistan olarak kabul edilmeye calısılan yerdir.

edit: bu kadar medeniyet barındıran bir topraktan nasıl boyle bir halk cıkmıs bilinmez. son 35 yılda yasanacak bir ortamları olmadıgı için; erimiş, bitmiş, yok olmustur.geriye basıboş yasamaya takati olmayan, yaşadıgı toprakları kabullenemeyen bir halk kalmıstır. ben de kurtum ama bilirim ki cogu sevilmez.
aşktır,kavgadır,evdir barktır.dicledir fırattır,akan su değil kandır.barışa duyulan özlemdir.
binlerce yıl uygarlıkların beşiği olmuş bölge. günümüzde terörist devlet abd ve onun emir eri barzani gibi insanların elinde kan gölüne dönmüş yer.
1000 yildir turk'un olan cografya. onumuzdeki 1000 yilda turk kalmaya devam edicektir.

edit : mezopotamya'nin 1000 yildir turk'un olduguna muhalefet edenler ya cografya ve tarih bilgisinden yoksun cuhela takimidir ya da bu gercegin kanina dokundugu hain makulesidir.
mezopotamya topraklari 1000'li yillarin basindan itibaren turk irki'nin egemenligine girmistir. onceleri birer turk devleti olan karahanlilar ve gazneliler bu topraklara hakim olabilmek icin mucadeleye girismis, onlarin mucadelesinden istifade ederek bolgeye hakim olan devlet ise selcuklular olmustur. daha sonrasi da malumdur zaten. daha dune kadar asagi mezopotamya da turk egemenliginde idi. bugun yukari mezopotamya hala turkiye cumhuriyeti sinirlari icindedir. yalan mi ?
(bkz: mesoamerica)
bilinen ilk okur yazar topluluklara ev sahipliği yapmış bölgedir. güneydoğu anadolu ve suriye'yi içine alır. medeniyetler beşiği diye anılmasının sebebi verimli toprakları ve iklimi nedeniyle paylaşılamamasından ötürü bir çok uygarlığı barındırmasından ileri gelir.
dünya uygarlığının temelinin atıldığı yer.
savaşların eksik olmadığı, toprağı dicle ve fırat nehirlerinden çok, kanla sulanan topraklar.
mardin kalesinden mükemmel görünen ovadır. geceleri mükemmel görünür çünkü ovada hiçbiryerde ışık yoktur. mardin'den sonra suriye'nin ışıkları görülür ve mezopotamya sanki arada bir denizmiş zannedilir.
tanrı, dünya düzeni için peygamberlerini hep buraya göndermiştir.
eskiden medeniyetin, şu anda sefaletin geriligin merkezi, fırat ile diclenin suladığı verimli topraklar.
mesos* ve potamos* sözcüklerinden türeyerek adını eski yunancadan alan bölge. eğer fazla kasarsanız "14 bin yıllık kürt tarihi"nin doğduğu yerdir*. yalnız bölgeye neden eski yunanca isim verilmiştir, bilinmez.