--spoiler--
jakobu bulmak için locke u öldüren, benjamini kandıran ve richardı kolaylıkla geçen siyahlı amca, sonunda ona ulaşıyor. oysa sahilde ilk konuşmalarında "seni ne kadar öldürmek istiyorum biliyorsun değil mi? açığını yakaladığım anda seni öldüreceğim" dediğinde jakob ona "evet biliyorum, o sırada tam burada olacağım" diye cevap veriyor. gerçekten de tam orada! oluyor jakob. sohbetin geçtiği yerde; heykelin dibinde.. *
--spoiler--
sen o kadar para harca, o kadar reyting al, bütün dünya seni izlemek için sabahlasın falan ama gel 5. sezonun son on dakikasında ben'in jacob'ı bıçaklama sahnesini gerçek kesit'ten hallice bir oyunculukla gerçekleştir. olacak iş miydi bu.
o değil de son sahnede juilet yengemizin nükleer bombayı vura vura çalıştırması akabinde ortamın bembeyaz olması ve lost yazısının ilk kez beyaz fonda siyah yazıyla çıkması nedense hoş bir görüntü oluşturdu. ben beğendim en azından. tabi onun öncesinde juliet öldü sandık daha da olsa izlemem lost'u dedirttiler mi dedirtiler. ama olsun. seviyoruz.
ayrıca phil'in böğrüne giren zopadan da allah razı olsun. yoksa kaç ay boyunca öldüremediler diye rahat rahat tatil yapamazdık. iyi oldu geberdiği. juliet'e vurması cezasız kalmamalıydı.
bir de jacob jack'in babası çıkmadıysa jack'in babası ne iş orası da havada kaldı.
sun'ın pilotla gelen elemanların getirdiği kargodan çıkan john'un cesedini görüp akabinde ''e bu johnsa içerdeki kim'' demesi adeta izleyicilere tercüman oldu da bi de cevabını vereydiler süper olacağıdı.
-----------spoiler içerebilir sanki----------
5.sezon finaliyle bugüne kadar gördüklerimizin piyon(uçakla düşenler ve benjamin falan , hepsi piyonmuş) olduğunu öğrendik sanırım. asıl şahlar şimdi kapışacak ...
-----------spoiler içerebilir sanki----------
izleyenleri dharma duman eden etkisi altına alan kaliteli bir dizi.şu ana kadar 5. sezon 17. bölüme kadar tüm dünyada izlendi.devamını merakla bekliyoruz.
--spoiler--
çok ransasyonel bir sezon sonu oldu. john dediğini yaptı ve jacob'ı öldürttü. jacob amcanın baştan beri heryerde olduğunu düşünürsek adam bu kadar kolay ölmez gibime geliyor *. jack'te hidrojen bombasını patlatacaktı fakat juliet e nasip oldu *. bu arada boku yediler gibime geldi ama belli olmaz bir anda kahramanlarımızı los angeles ta da bulabiliriz. artık bitime 20 bölüm kadar olduğunu düşünürsek bir efsane daha bitiyor diyebiliriz **.
--spoiler--
--spoiler--
iddiam şudur ki, jacob'ın arkadaşı adaya gelen cesetlerin kılığına girip hayatını devam ettiriyor.
5. sezon finalinin başında herkesin gördüğü üzere jacob'ın yanındaki adam jacob'ı öldürmenin bir yolunu aradığını söylüyordu.
kendisi jacob'ı öldüremediği için başkalarının kılığına girerek insanları yönlendiriyor.
daha önce jack'in babasının yani christian'ın adaya ölü olarak gelmesine rağmen ortalıkta dolaştığını görmüştük.
aynı şekilde john locke da adaya ölü olarak geldi. ama benjamin linus'ı yönlendirerek jacob'ı öldürttü.
--spoiler--
--spoiler--
afedersin sik gibi bir sezon finali olmuştur. bu sezon çok daha güzel bölümler vardı. ne öyle bombaya vuruyor bir anda ekran aydınlanıyor. güya merak edeceğiz patladı mı patlamadımı diye. sanırsın ikinci sezonu çekilip çekilmeyceği belli olamayan sikko bir h'wud! dizisi. iyice baydılar.
--spoiler--
lost da bozdu artık muhabbeti yapmak niyetinde değilim ama dönüp ilk sezonlara bakınca "ne acayipmiş" diye düşünmemek elde değil.
neydi? lostie'ler vardı. ıssız bir adada hayatta kalmaya çalışıyorlardı. bu adada 16 senedir mahsur kalmış fransız bir kadın vardı. bu kadının bizim için tek anlamı o kurtulamadığına göre bunların da kurtulma ihtimalinin bir hayli zayıf olmasıydı. adada başkaları vardı. ilkel ve vahşi olduğunu düşündüğümüz ada yerlileriydi bunlar. kendilerine has tuhaflıkları vardı. yaptıklarında sebep aramıyorduk çünkü onlar zaten ilkel ve vahşi olarak tanıtılmışlardı. lostie'lerimiz korkuyorlardı, kaçıyorlardı, yaşamaya çalışıyorlardı, aralarında birbirilerine aşık olanlar vardı filan. sonra ilk sezon bitti.
ikinci sezon süper başlamıştı. bir ambar bulunmuştu ve orada yaşayan, sonradan adının desmond olduğunu öğrendiğimiz, bir eleman vardı. ambar neye yarıyordu? bu adam kimdi, orada ne yapıyordu? kafamızda bu sorular dönerken sawyer, michael ve jin adanın yerlilerinden bir kısmıyla karşılaşmıştı. nihayet bu yerlilerle ilgili birşeyler öğrenebilecektik. ama o da ne? onlar yerlilerden değillerdi, onlar tailies'diler. yani aynı uçağın kuyruk tarafındaki yolculardı. yerliler onların canını daha çok yakmıştı. kimdi bu yerliler, ne istiyorlardı? lostie'lerimiz bu adadan nasıl kurtulacaklardı? sonradan heyecan seviyesinde bir azalma olsa da ikinci sezonu da heyecan içinde lostie'lerimizin kurtulma mücadelesini izleyerek bitirdik.
ve üçüncü sezon başladı. üçüncü sezonun açılış sahnesi çok önemli çünkü hikayenin değişmeye başlaması bu sahneyle oluyor. bu sahne ilk kırılma noktasıydı. fonda çalan "downtown" adlı parça ile lostie'lerimizin "others" adını verdiği topluluğun yaşadığı yerleri ve yaşayış şekillerini gördük. vahşi ve ilkel sandığımız bu insanların bir medeniyetleri vardı. küçük ve sevimli evlerde yaşıyor, son derece normal giyiniyor ve kitaplar üzerine sohbet ediyorlardı. evet, ada ıssız bir ada değildi. burada bir medeniyet vardı ama bu medeniyet kaza sonucu adaya düşen bir grup insana yardım etmemişti. ve hikaye değişti.
lostie'ler vardı. lostie'lerden büyük others vardı. others'ın başında benjamin linus bulunuyordu. bir jacob'tan bahsediliyordu. görünüşe göre benjamin'den büyük jacob vardı. ama jacob diye biri gerçekte var olmayabilir, bu benjamin'in uydurduğu bir yalan olabilirdi. jacob-benjamin-others hiyerarşisinde nereye koyacağımızı bilemediğimiz bir richard alpert vardı. sonradan bu adamın yaşlanmadığını öğrenecektik. benjamin'in bir düşmanı vardı. ismi charles widmore'du. adayı ele geçirmek için herşeyi yapabileceğe benziyordu. benjamin de kuşkusuz adayı korumak için herşeyi yapacaktı. bu iki çok güçlü adam arasında ciddi bir savaş olacağı kesindi. evet, esas adamlar bu ikisiydi. lostie'ler sadece bu savaşın içine düşmüş değersiz, zavallı insanlardı. hayatta kalıp kalmamaları artık önemli bile değildi çünkü dizinin konusu artık bu değildi; widmore ile linus'ın savaşıydı. widmore amacına ulaşmak için adaya bir gemi yollayıp, banjamin'in adanın yerini değiştirmesiyle sonuçlanan bir dizi olaya sebep oldu. bu da dizinin ikinci kırılma noktasıydı. o zamana kadar karaduman dahil dizideki pek çok garipliğin bir gün normal bir şekilde açıklanacağına dair genel beklenti, yerini bu dizinin konusunun fantastik öğelerden oluştuğunun idrakine bıraktı. kesin ve net olarak doğaüstü olayların konu edildiği bir dizi izlemekte olduğumuzu anlamıştık.
beşinci sezon, belki de bu gerçeği sindirebilmemiz için, sezon finalinden tam 9 ay sonra başladı. zaman yolculuğu işin içine girdi. sabit, değişken, "whatever happened, happened" diye diye beşinci sezon finaline geldik. bir de ne görelim? jacob diye biri gerçekten varmış. bu adam ölümsüzmüş, tanrı gibi bir şeymiş. lostie'lerimizin hayatlarının bir yerinde onlara temas etmiş. bu adamın onu bir gün öldürmeye kesin kararlı bir de düşmanı varmış. widmore olsun, benjamin olsun, hatta richard olsun, hepsi bu oyunda piyonmuş. yani aslında lostie'lerin hayatta kalıp kalmamalarının bir önemi olmadığı gibi, charles widmore-benjamin linus mücadelesinin de bir önemi yokmuş. aslolan beşinci sezon finalinin başında gösterilen bu iki adamın mücadelesiymiş. bunu öğrenmemiz de kuşkusuz lost'taki üçüncü kırılma noktasıydı.
ve beşinci sezon da bitti. bize bildiğimiz herşeyi unutmamız ve jacob-siyahlı eleman mücadelesine hazırlanmamız için bu sefer 10 ay verildi. altıncı sezonda bunlar da yalan çıkarsa şaşırmayacağım. tamam dizinin kurgusu süper, sürükleyiciliği şahane ama bu da can! her sezon sonunda "bildiğin herşeyi unut, aslında bunlar o kadar önemli değildi, bak asıl mevzu bu" duygusunu yaşatıyorlar. bilmiyorum, salak yerine konmaktan tek sıkılan ben miyim?..
ilk olarak şunu dile getirmek isterim, henüz 5. sezonu izlemedim birazdan okuyacağınız teoriler son sezon izlemeden yazıldığı için bazı hatalar olabilir ve/fakat yine ben lost u çözdüm ağbi
sıkı durun; faradayın ailesiyle ilgili herhangi bir bilgi 4.sezonda yoktu, 5.sezonda da bununla ilgili muamma devam ediyorsa şimdi okuyacaklarınız sizde bir şok etkisi yaratabilir. michael faraday bir bilim adamı, losttaki daniel faraday aslında michael, burada bilim adamına gönderme var.
faraday nobel ödülü almış önemli bir bilim insanı hayatı deneylerle geçiyor fakat şuan hatırlayamadığım bir hastalık geçirdiğinden dolayı ömrünün son yıllarını hiçbir çalışma yapamadan, ingiliz kraliçesinin kendisine tahsis ettiği konakta ölüyor.
babası: james.
evet james ford namı diğer sawyer.
burada benim teorim faraday, sawyerın oğlu.
ikinci bomba;
jakop karakteri yakup peygamberle çok karıştırıldı, o tanrı diyen de oldu.
jakop nobel ödülü almış bir bilim adamı, elie woollay -isim yanlış olabilir- paris üniversitesinde müdür yardımcısı.
beraber pek çok deney ve çalışmaya el attılar.
en önemli çalımalarını kısaca anlatayım; karakterler f+ ve f- olarak ikiye ayrılıyorlar, biri bağışlayıcı karakter diğeri affedilen. ha unutmadan kromozonları ve dna sistemini sanırım jakop buluyor. deneyleri bu iki karakter birleşmesinden ortak bir karakter oluşturmak.
şimdi teori; bir bölümde jack için 'jakop listesinde bile değildi' deniyor. ve 5.sezonda ehue diye adlandırılan bir karakter daha çıkmış bu sanırım elie woollay, jakop la ikisi ayrı bir liste oluştup adada bir üstinsan yada farklı bir ırk yaratma çalışması yapıyorlar. burdan jackin ehuenin listesinde olduğunu düşünürsek, lockejakop'ın listesinde idi. ve sunehue, jinjakop listesinde.
diziye 4.sezonda giren miles; sun ve jin çocuğu.
evet.
faraday'ın sawyer ın oğlu.
miles sun'ın oğlu. charlotteyı çözemedim.
f+ ile f- karakterlerden oluşan ortak karakterler adaya döndüklerinde sorun yaşıyorlar. ve asıl amacın ne olduğunu tam olarak bulmuş değilim ama yakında onunda cevabını buluruz.
bizi izlemeye devam edin.
--spoiler--
dördüncü sezonda helikopter denize düşer ve o sarsıntıdan kimse çizik bile almaz (ben lostu çözdüm: bunların hepsi android) yalnız desmond nefes almamaktadır. desmond'u bota taşırlar ve doktor amca onu sırt üstü yatırır, suni teneffüs yapar ve desmond ağzından sular püskürterek uyanır.
--spoiler--
ben böyle angut sahne görmedim. boğulma tehlikesi geçirmiş kişiye ilk yardım bu şekilde yapılmaz. adamın arkasına geçilir, iki kolla adama sarılırsınız ve karın ve göğüs kafesini kuvvetlice sıkarsınız ve bu esnada kişinin kafası yere doğru dönüktür. bu şekilde solunum yollarını tıkayan su çıkarılmaya çalışılır. suni solunum yapacam diye ağzından üflerseniz suyu iyice akciğerlere itersiniz, kaş yapayım derken göz de çıkar can da çıkar.
--spoiler--
man in black, esau ya da adı her neyse beşinci sezon finalinin başına jacob'la konuşan dayının john locke kılığına girdiği üzerinde genel mutabakat var da, eğer bu dayının ruhu* locke'un cesedine girdiyse john locke'un cesedi nasıl ortada duruyo lan?
şimdi bizim "oceanic 6" lımız bir uçak kazasından kurtulan insanlar olarak amerika'nın gündemine oturdular di mi ? sabahların sultanı'ydı, arım balım peteğim'di, mahmut tuncer show'du derken bütün programlara çıktılar. ardından 3 yıl sonra bu sefer bu altılının beşi
ajira havayolları'nın bir uçağıyla yine kayıplara karışıyorlar. bakın altılının beşi, dışarıda kalan tek kişi kim ? aaron bebek *... yani bebeğin kasıtlı olarak bırakıldığı o kadar belli ki... amerika'da herkes, en azından aptal olmayanlar bu kişilerin her ne yapıyorsa bilinçli olarak yaptığını anlar...ve medya olayı didik didik kurcalar...
trt zamaninda diziler gunluk hayati ne kadar etkilediyse bu dizi de en az onlar kadar etkilidir.kucuk cocugu olanlar lost u beraber izlerse hayatlarina cok degisik renkler de katacaklardir.hani cocuklar icin hayali korkular ya da kahramanlar yaratilip onlara istediklerini boyle yaptiran ebeveynler vardir ya.yani uyumayan cocuguna "bak uyumazsan ocu gelir" diye soyleyenler.iste anneler ve babalar cocuklariyla izlerse lost u bu cumleler alttakilere benzeyecek ve lost hicbir zaman unutulmayacak.
-bak uyumazsan kara duman gelir!
-yemegini yemezsen hurley onunden alir!
-anne mankenler neden richard alpert ten yardim almiyorlar?
-ne icin cocugum?
-o hic yaslanmiyor ki.
--spoiler--
lan o sawyer'ı öyle feryat figan görünce içim acıdı. hele o juliet bacımın "seninle hiç tanışmassak, seni kaybetmek zorunda da olmam" deyişi. aşk filmi tadında izledim resmen sezon finalini. bunların yanı sıra koskaca 5 sezonu, 6. sezonun trailerinde "dark" ve "light" arasında oynanan tavla oyununa benzettiler ya ben bir şey demiyorum lan. vel hasıl kelam; chuckın sezon finalinden bu yana böylesine ağzımın suları aka aka izlemedim hiç bir diziyi. he unutmadan jack topsun olm...
--spoiler--
siyah ve beyaz diye nitelenen amcaların birinin iyiliği birinin kötülüğü temsil ediliyor denmekle birlikte bana göre birinin kaderimizin kendi elimizde olduğu ve herşeyi değiştirebileceğimiz inancıyla diğerinin kaderimizin yazılı olduğu ve hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimiz inancıyla çelişmesi de yer alıyor. siyahlı abimizin 'gelirler, savaşırlar, yıkarlar , mahvederler ; bu her zaman böyledir' demesinden de çıkarabiliriz bunu. ayrıca lostun şimdiye kadarki tüm sezonlarında 'kader' önemli bir kavram olmuştu. gerek jack le locke arasında olsun, gerek diğer karakterler arasında olsun hep bir kadere inanma ya da inanmama mevzusu konu olmuştu hatırlarsınız.
yalnız benim anlayamadığım konu locke normalde jacob a bağlıyken, ona itaat ederken ve jacob tarafından sürgün edilmiş olmasına karşın adaya döndükten sonra özür dilemek için black smoke'u ziyaret etme gereği duymuş, black smoke ona 'alex' gibi görünüp locke'un her dediğini yapması gerektiğini söylemiştir. black smoke'un yaptıkları tabii ki mantıklı ancak ben niye black smoke'dan özür diledi açık değil. benim teorime göre de belki de ben bir zamanlar black smoke için çalışıyorken, ona bağlıyken sonrasında vazgeçip belki de jacob black smoke u hapsettikten sonra jacob a bağlanmıştır. ve jacob tarafından sürgün edildikten sonra gidip black smoke'dan özür dileme gereği duymuştur.
hepsini geçtim de bu jacob sadece bir bölümde bunca karizmayı nasıl yaptı anlayabilmiş değilim.
lost dedikodu modunda ise söyleyeceğim şey sawyer'a 'bırak şu sümsük kate'e bakmayı da juliete biraz güven ver, öyle kadın ölümün kucağındayken elini bırakmamakla olacak iş değil, kate geri döndüğünden beri juliette bir şeyler var, tedirgin kadın, hiç mi farketmedin. erkeklerin hepsi aynı zaten!' *
Sezon finalini izledim, senaristlerin diziye nasıl şekil verecegini çok merak ediyorum, juliet sahnesi türk filmleri gibi olmuş, bir de ekran bembeyaz olunca abovv bomba patladi dedim , lakin lost çıktı. Bunlar ibne yaw.
6x1 muhtemelen jack'in neden 1x1'de gözünü diğerlerinden bayağı bir uzakta açtığının cevabını bulacağımız bölüm olacaktır. hatta kate'de ona yakın bir yerdeydi de orda karşılaştılardı biçki dikiş yaptıydı jack'in sırtına.
senaristler dizinin sonunun sadece jack tarafından bilindiğini söylemişler.
--spoiler--
bu da bize jack in ilk bölümde gösterdiği performansın sebebini açıklıyor. adam zaten biliyor ne olduğunu ona göre davranıyor. uyandıktan sonra göç eden kuşların yönlerini bulması gibi gideceği yeri çok iyi biliyor jack, doğrudan koşuyor sahile. ayrıca sahilde hep bir şeyleri arama çabası da ayrı bir mevzu.
--spoiler--