hakkında teoriler üretilmeye devam eden harika dizi. bu da bugün gördüğüm bir haber:
Terry O'Quinn tarafından canlandırılan John Locke karakteri dizinin başlangıcından itibaren çarpıcı bir figür olarak yer aldı.
Bilim-kurgu ve metafiziğin içiçe geçtiği gizemli bir öykü anlatan LOST dizisi gösterildiği her ülkede büyük ilgi uyandırdı. Dizinin anlattığı öykü o kadar çarpıcı ve öylesine gizemlerle dolu ki, dünyanın pek çok yerindeki insanlar dizinin anlattığı olaylar hakkında durmaksızın yeni teoriler geliştiriyorlar.
Ancak dizinin yapımcı ve senaristleri de kendi sırlarını titizlikle korumaya devam ediyorlar. Dizinin iki sezon daha devam edeceği düşünülürse, iki yıl kadar bir süre boyunca bu dizide anlatılan öykünün bütününü ve içerdiği kodları merak etmeye devam edecekler.
Dizide yer alan üç karakter (ki bu karakterlerden biri çoktan öldü) aydınlanma çağının çok önemli üç ingiliz düşünürünün adını taşıyorlar.
NEDEN BU iSiMLER SEÇiLDi?
Lost dizisinde ortaya atılan pek soru ve gizem var ki TV başındaki izleyiciler bunları çözmek için uğraşıp duruyor. Anlaşılan o ki dizinin final bölümüne kadar da bu gizemli sorular devam edecek.
Dizideki karakterlerinin isimlerini aldığı ingiliz filozofların kim olduklarını ve felsefe tarihindeki önemlerini açıkladığımızda, Lost dizisinin gizemini çözme yolunda önemli bir adım atmış olacağınıza inanıyoruz.
işte isimlerini felsefe tarihinden alan üç LOST karakteri:
1. Edmund Burke: Bu karakteri (şimdilik) tek bir bölümde izledik. 3. sezonun 7. bölümü olan 'Not in Portland' adlı bölümde Juliet Burke'ün (Elizabeth Mitchell) hayatına geri dönüş yaptığımızda, Juliet'in eski kocası Edmund Burke ile tanışmıştık. Zeljko Ivanek'in canlandırdığı Dr. Edmund Burke, Juliet ile aynı laboratuarda çalışan ama başkalarının araştırma projelerini kendine mal etmeye çalışan hasis ve güvenilmez bir tipti. Kendisine çarpan otobüs yalnızca onun ölümüne yol açmakla kalmamış, Juliet'in için Ada'ya giden yolu da açmıştı.
Gerçek Edmund Burke ise (1729 -1797) irlanda kökenli bir ingiliz devlet adamı ve yazar olup Amerikan kolonilerinin bağımsızlığına destek vermiş ancak Fransız devrimine kesinlikle karşı çıkmıştı. Anglo-Amerikan muhafazakarlık ideolojisinin kurucusu olarak kabul edilir.
2. David Hume: Henry Ian Cusick tarafından canlandırılan Desmond Hume karakteri ilk olarak bir 'inanç ve bilim adamı' olarak görünmüştü daha sonra ise "live together, die alone" (birlikte yaşar, yalnız ölürüz) sözüyle akıllarda ve gönüllerde kendine yer buldu. Desmond'ın daha önceki hayatındaki gelişmeleri izlerken birden gördük ki bu karakterin tam adı David Desmond Hume.
Gerçek David Hume (1711 - 1776) iskoçya kökenli filozof, iktisatçı ve tarihçi olup, Batı felsefesinin en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir. insan zihninin ve potansiyelinin kavranabilmesi için ilahi bilimlerin yeterli olmayacağını, ancak deney ve gözlemler yoluyla gerçek bilgiye ulaşılabileceğini ileri sürmüş olan Hume, Isaac Newton'ın bilimsel devrimci yaklaşımlarından çok etkilenmişti.
3. John Locke: Aktör Terry O'Quinn tarafından canlandırılan John Locke karakteri dizinin başlangıcından itibaren çarpıcı bir figür olarak yer aldı. Kötürüm olarak geldiği adada tekrar yürüme becerisine kavuşan Locke, adada sakin ve akil bir adam izlenimi verdi. Ancak geri dönüşlerden anladığımız kadarıyla adaya gelmeden önce son derece sinirli ve duygusal bir figür olarak görünüyordu. Dördüncü sezonun finalinde 'Ötekilerin' liderliğine kadar yükselen John Locke 'adada kalmak' konusunda çok ısrarlıydı.
Gerçek John Locke (1632 - 1704) çok önemli bir ingiliz filozofu olarak kendisinden sonra gelen çok sayıda düşünürün zihin haritalarını değiştirmiş ve ingiliz siyasi felsefesinin oluşumuna büyük katkılarda bulumuştur. Liberalizm ilkesinin temellerini atan Locke, bireyin özgür iradesini önplana çıkaran 'deneyci' bir düşünce tarzını savundu. Görüşleriyle hem Fransız devrimini hem Amerikan devrimini etkiledi. Bugün 'bireysel kimlik' veya 'kişilik' olarak nitelendirdiğimiz kavramlar üzerinden insanı inceleyebiliyorsak, bunu John Locke'a borçluyuz.
son bölümde desmond kurtarma botuna çıkarılırken ayakları çıplaktı, fakat penny'nin gemisine atladığında ayaklarında ayakkabı vardı. senaristler bunu da düşünmemiştir umarım. sadece bir devamlılık hatasıdır yani.
--spoiler--
richard - reşat yani uzun yaşayan anlamına geliyor ama ne ölümsüz ne de yaşlanmaz bir insan değil. richard zamanda yolculuk yapabiliyor. bunun sırrı budur.
--spoiler--
kwon'un dawson'un gemisini yaktığı sanılır, bunun üzerine kwon ormana kaçar. peşinden büyük bir nefretle giden sawyer, kwon'u ormanda yakalar, etkisiz hale getirdikten sonra, sahile sürüklerken o lafı eder;
"yürü bakalım çinli, gerçek sineklerin tanrısını göstereceğiz sana"
--spoiler--
son bölümde "eh tatmin olduk aldık bazı soruların cevaplarını" derken tabut sahnesi girmiştir. gayet mutlu mesut sahne izlenirken tabutun içindeki locke un cesedi sizingibisenaristlerinızdırabını başlangıcıyla lost dizisi ekibindeki birçok kişinin kulakları çınlatılmıştır. hani uyuz arkadaş enseye şaplağı atar kaçar bide güler ya, işte ondan farkı yok bunun yeter lan nedir sizden çektiğimiz! şaplağı atıp kaçtınız bekle 2009 u şimdi!
--spoiler--
martin keamy koluna gemideki c4 lere bağlı bir verici takmıştır. bir nevi hayat sigortası yani. eğer kalbi durursa c4 dolu gemiye gidecek olan sinyal içinde masum insanların da olduğu gemiyi havaya uçuracaktır.
anlamadığım şey ise alex'in ölümüne bile göz yuman ben'den nasıl olur da '' aman keamy, yapma, patlatma'' demesini bekler bu saftrik keamy?
klavyenin başına geçtiğimde 1. ve 2. sezonu tekrar ve tekrar izlediğimde farkettiğim bazı detaylara vurgu çekme niyetinde idim.ancak şuan ne yazacağımı bilememekte ve aklımda uçuşan bi' milyon şeyden birbirine atlamaktayım.bir türlü ne yazmak için klavyenin başına oturduğumu hatırlayamamamsa işin boktan yanı.özetle beynimi bulandıran, hafızamı zayıflatan, (çok kastırdığımdan bi' yerden sonra mavi ekran veriyo abi) dün akşam ne yediğimi sorsalar onu bile cevaplayamayacak duruma geldiğimden yakında dizi hakkındaki herşeyi unutup, claire misali, dizi öncesindeki hafızamla hayatıma devam ederek huzura ereceğim, ve fakat bana geçirttiği beyin .mcıklaması ile bu cümlenin sonunu dahi zar zor getirebildiğim dizidir ya da değildir, artık bu saatten sonra, entry'i noktalamak için ben sallıyorumdur.
not: fakat sonradan uyandımki bu kadar kasacağıma, "21 yaşındaki adamı bunak yapan dizidir" demenin daha kolay olduğunu farkettim.
adanın tasınması fikrinin ve seklinin halen kahkahalarla güldürdüğü dizidir. tamam güzel dizi, ailecek begenerek izliyoruz vs vs de, birader koskoca ada aptal bir tekerleğin cevrilmesiyle mi taşınırmış yahu..
ilk sezonu tamamlamama rağmen bu kadar klasik bir konunun (ıssız ada fantezisini) nasıl bağımlılık yaptığını anlayamadığım dizi. Senaristler çok zeki heralde.
hakkında bir cok teori uretilmesine neden olan bagımlılık yapan ve besinci sezon baslayana kadar yoksunluk krizlerine sokan dizi.
--spoiler--
besinci sezonda desmond' a ne olucagını merak ettigim dizidir penny'isinede kavustu simdi adaya geri mi donucekler yoksa widmore ile ve ben ile mi mucadele edicekler.
malum ki penny'nin benjamin taRafından oldurulmesine izin vermez desmond adamgelecegide goruyo onsuz bir lost dusunulemez.
Ayrıca 4. sezonun sonunda jacke tekrar gorusucez derken bu kadar emin olması ve gelecek ile baglantısı adaya donucegi suphelerini uyandırıyor.
--spoiler--
