iki tane birbirinden farklı eylemi, ki ikisi de kendilerine has konsantrasyon, mod, birikim,
özgüven, misyon, zevk ve bilumum faktör barındırıyor tercih edilme bağlamında, aynı esnada yapmaya çalışarak içindeki üst sınıfa ait olma dürtüsüne ve aynı orandaki entel görünebilme hasretine engel olamayan paçoz. her ne kadar ortalama üstünde bi hayat sürse de, ruhu ve yapısıyla kenar mahallere aittir.
ya biraz mantıklı olalım. bırakalım popüler kültür dayatmalarını emperyalizm sancılarını çevreden
görüyorum ayaklarını, aklı başında hangi insan çok sevdiği kitabı ya da müziği bozacak,
etkileyecek, verdiği hazzı azaltarak içine sıçacak ikinci bi işle uğraşır? dürüst olalım. birileri böyle
yapıyor diye aynı şeyi tekrarlamanın manası yok. salak mısınız lan siz? hobiler sorulur ya
genelde.. mesela kitap okumak-müzik dinlemek-sinemaya gitmek-tenis oynamak dedik. eee
söyleyin bu aktivitelerden hangisi aynı anda yapabiliyorsunuz ki kitap ile müzik eş zamanlı
gerçekleşsin. film seyrederken tenis oynayabiliyor musunuz ya da kitap okurken trekking olayına girebiliyor musunuz?
akıl var mantık var lan. bi bok anlamıyorsunuz okuduğunuzdan dinlediğinizden bu şekilde. sırf
elaleme gösteriş olsun diye karaktersizlik sergilemenin manası yok. ya saatler torbaya mı girdi ayrıca. ikisi de kaçmıyor ki. müziğe de kitaba da biraz saygınız olsun, değer verin. üniversite sınavını kazanamayan salak gençlerden bahsediyorlar. yahu o maymun abdest bozma ayini tarzındaki müziklerle test çözen nesilden ne beklenebilir ki.
bi de uzun yolculuklarda otobüslerde kitap okuyan bazı denyolar var ki, onlardan hakikaten
ölesiye nefret ediyorum. yemin ederim ki her gördüğüm yerde o kitabı suratlarına vura vura
dağıtmayı düşlüyorum. arabanın içinde kitap-gazete-dergi okuyan sağlıklı insanın midesi bulanır çünkü, okuyamaz, benim bulandığına göre doğrusu bu, yani seyir halindeyken hiyeroglif yazılar zeki beyinlerde işlevsellik bağlamında sıkıntı yaratır.
seksist bi yaklaşımdan hiç girmiyorum olaya. eee yuh zaten. kitap okuyup müzik dinleyen bi
erkeğin ne kadar erkek olduğunu söylememe gerek yok herhalde. iki tane kadınsı eylem bir arada. üstelik otobüste kitap okuyan erkeğin iktidarsızlıkla birebir ilişkisi söz konusu. en basiti
sertleşmenin gerçekleşmemesi ile sarsıntıda, gürültüde, trafikte, yani araba giderken hiç rahatsız olmayan erkekle bağdaştırın. yani ruhsuz. gamsız. mezhebi geniş. anası bacısı sevgilisi elinden alınsa ağzını açmaz, kadınını sikemezse sırtını dönüp yatar, o derece.
yıllardır yaptığım eylem. spotifyda, bunun için oluşturmuş olduğum bir listem vardır. o listeyi başlatırım, okumamı keyifle yapılan bir faaliyete dönüştürürüm. yukarıda yazılanların aksine çok güzel analizini de yaparım. yani yaptığınız işi güzel ya da kötü forma dönüştüren siz oluyorsunuz sayın her şeyi etiketlemeye programlanmış güruh. Tercih meselesi ben seviyorumdur ve 2 eylemi bir arada yapabiliyorumdur ama sen sevmiyorsundur ya da beceremiyorsundur bunun varoşlukla alakası yok.
Benim yapamadığım hede. ikisinden de bi halt anlamam yaparsam...yani dostoyevski okuyup beethoven senfoni dinlemek, anlatırken çok fiyakalı duyuluyo, ama eylemde ikisinden de hiçbi şey anlamıyosun, bazen birine kayıyosun, bazen öbürüne, sonuçta ikisi de murdar oluyo...
Sözsüz müzikler Konsantrasyonu artırıyor. Ben müziksiz 2 saat okuyup bırakacağım romanı müzikle 10-11 saat okuyorum bazen. Zaten kitap okuma oranının %1 olduğu memlekette sik sik konuşup milleti kitaplardan soğutmaya gerek yok. Bak Muhabbet edecek adam bulamazsınız mk.
--spoiler--
ahh azizim , beni şu sözlükte sizden daha iyi anlayan yok gibi bir şey. dalında çürümeye kalmış napolyon kiraz gibi hissediyorum kendimi.
--spoiler--
yere düşen ve bulunsa çizilmesi an meselesi olan bir kestane olmaktan iyidir kiraz. swh