bu başlıkta kendi doğum günümü kutlama ritüelim bu yıl sekteye uğradı neden bilmiyorum. mumları üfleyip pastayı kestikten sonra kalabalık çekilip herkes uykuya gidince kendimi kutlamak için buraya geldim ama yazacak bir şey bulamadım. mutsuz ve hevessiz bir yıldı ama eminim derleneceğim toplanacağım.
daha güzel yaşların olsun. iyi doğdun iyi varsın! öp kendi omzundan.
Her gün, her geçen biraz daha çok yaklaşıyorum sana. Onlarca kez not bıraktım kendime. Yıllardır sebepler arıyorum yapmamak için, ve her geçen yıl azalıyor. Bazen toparlıyor gibi oluyorum, bir şeyleri yoluna sokuyorum ama hayır. Tek bir esintiyle yıkılıyor her şey. Bakıyorum kendime, bakıyorum geçmişe. Ne varki farklı olan? Ne var ki iyi olan ? Neyi düzelttim neyi başardım ki? Koy beni lise sıralarına, koy beni 10 yıl öncesine, ne görüyorum ? Farklı ne görüyorum? Hiçbir şey... Daha depresif bir insan, daha olgun davranabilecek bir insan, daha kötü aile yaşamı ve daha kötü bir sosyal hayat katmışım kendime. Kendime not, intihara adım adım giderken seni de yalnız bırakmayacağım, güzel güzel sözlerle bitireceğim burdaki serüvenimi.
kendinle sandığın kadar barışık olmayabilirsin. yıllar öncesini düşünmekten vazgeç, şansını zorlama. zihnindeki o görüntü bir kere kırıldığında tamamen yalnız kalacağını biliyorsun.
kendi çığlıklarımla sağır ettim kendimi. tüm güzel sesleri örttüm çığlıklarımla. her çıkış noktamı duymazdan, görmezdim geldim. geri dönmemek üzere kendi çığlığımın sesine doğru yol aldım. dönemedim geriye. dönmemek üzere kapattığım kapıların yollarını bile anımsayamadım. anımsayamadım güzellikleri, anımsayamadım çıkış yollarımı. her yanlış tercihin, her yanlış yolun sonunda çıkmaz sokakta buldum kendimi. ilerleyemezdim daha fazla ilerisine, sıkışmıştım kendi dünyamda. önüm,arkam, sağım, solum her tarafım tıkalıydı. tek çıkış yolum yukarıdan uzanacak bir el olacaktı belki de. ama o ele uzanacak ne gücüm, ne isteğim kalmamıştı. uzanamayacak kadar aşağıda hissediyordum kendimi. bu çırpınmalarım beni daha da çok aşağı çekiyordu. bir çukurun içindeydim artık. günden güne bu çukura kazmaya başlamıştım. derinleştirmiştim bulunduğum çukuru. çıkmak istesem de çıkamayacaktım artık bu çukurdan, kimsenin de beni çekecek gücü olmayacaktı. peki ya umudumu kaybetmiş miydim artık? bilemiyorum. ilahi güçten uzanacak tek bir parmak bile çekebilecek miydi beni? çığlıklarımla sağır olan bu kulaklarım, ufak bir fısıltıyla yeniden duyabilecek miydi dünyadaki o güzel sesleri?
10 Ocak ta hayallerine giden yolda ki en güzel adımı atacaksın seninle gurur duyuyorum .. ve tüm inandığın hayallerin bir bir gerçekleşecek az kaldı.. ♡
sözlüğe ilk girdiğim entryden bu yana onbeş yıl geçmiş. "ah evladım ah" diyenleri her geçen gün daha iyi anlamak sadece acı veriyor insana. "gençlik bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" sözü ne kadar da doğruymuş. eğer mümkün olurda bir onbeş yıl sonra da bu entryi okuyabilirsem neler hissedeceğimi, nasıl bir kafada olacağımı çok merak ediyorum. umarım bazı şeyleri sindirmiş olurum ve ulaşmış olduğum olgunluk yaşlanmış olduğum için üzülmememi sağlıyor olur. geriye baktığımda keşkelerim, pişmanlıklarım, mutluluklarımdan az olsun.
adettenmiş gitmeden önce bir kaç söz söylemek. hayatın boyunca sessiz kaldığın şeyleri haykırmakmış ilk ve son kez. gidenler; hep ölümümden kimse sorumlu değildir diyerek veda ederler. yalan söylerler hepsi, ben söylemeyeceğim. birinin bu duruma gelmesinden kimse sorumsuz bırakılmamalı. ailesi, eşi, doştu, arkadaşı, selam verdiği bir tanıdığı, sanatçısı siyasetçisi hepsi sorumludur. gitmeden önce kimsenin vicdadını rahatlayamayacağım. kendisiyle ilgili şüphesi olan kalan hayatı boyunca onunla yaşayabilir. umrumda ya da değil, yalan ya da gerçek, ne farkeder ki? neler hissettiğimi, düşündüğümü, ne hayal kırıklıkları yaşadığımı, sorunun nerede olduğunu, neden olduğunu bilemeyeceksiniz ki. ulaşamayacaksınız ki bana, öldüm ben, ben bir ölüyüm artık. bunlar sadece ölmeden önce yazdığım bir kaç basit cümle. benim sesim yok artık, kokum yok, görüntüm yok. attığınız bir mesaja geri cevap verecek, aradığında açacak, dışarda gördüğünde selam vereceğiniz, yanındayken ve ya sarılırken gelen o koku yok. ben yokum artık. asla ve asla kimseyi kırmamazlık yapmayacağım, beni düşüncelerimle öldürdünüz, kafamdakilerle öldürdünüz, yaşattıklarınızla öldürdünüz.
dalıyor gözlerim
bomboş bakıyor bir yerlere
anlamsız bomboş bakışlarım
gözlerimin içindeki o parlaklık,
o yaşam arzusu hiç yokmuş gibi
sanki 80ine gelmişim ve ölümü bekliyormuşum gibi
ben de herkes gibi bir gün ölümü bekleyecek miyim?
yoksa ölüme mi yetişeceğim?
bu yedinci sanırım. alışkanlık işte yine geldim kutlayacağım kendimi. başımda bir ağrı, komut gelmeyince kahve içmeyi unuttuğumdan mı, birden başlayıp yutar gibi sigara içtiğimden mi bilinmez. ne diyeceğimi bilmiyorum. uzanan elleri reddetmek huy oldu iyice. fırsat vermedim kimseye. arkadaşlarıma anlatmaktan kaçtığım gibi kendi kendime anlatmaktan da kaçıyormuşum meğer. bunu da şimdi fark ettim. bu hafta iyi fark ediş yaptı. geçenlerde de kendimle aramın ne kadar bozuk olduğunu fark etmiştim. sorun bütün heybetiyle ortada oturuyormuş da ben etrafında dolanıp şakalar komiklikler yapmışım hep. şimdi o neşem de beni terk etti. cenk taner yine bir şeyler diyor. değişmeyen tek şey bu sanırım. bir de benim bu donukluğum... içim buruluyor sıkılıyorum bunalıyorum. kendimle vakit geçirmeye tahammül edemiyorum. şimdi pamuk, ben ve çeşitli marazlarım l koltuğun kısa tarafına sığıştık yeni yaşımı kutluyoruz. yirmi dört. hiç böyle olacağını düşünmezdim.
Çok yaşamış da yorulmuş gibi, yaşamadan yaşadık her yerde
Tek oyun vardı şehirde, oynardık kendi kentimize
Derin tutkulara düşmemek, buydu hayattan anladığımız
Ama ne varsa düşenlerde var, varmış meğer
keske bir gün şu sözlüğe şu başlığa mutlu olduğum bir zamanda bir şeyler yazabiliyor olsam. geçici mutluluktan bahsetmiyorum, tek bir güzel andan bir görüntüden değil. mesela şöyle bir haftam güzel geçsin yani ne olurdu. 25 yasıma geliyorum artık ve şöyle bir hafta mutlu olduğum bir an yok ama 6 ay depresyonda kalıp mal mal geçirdiğim bir dönem var. vala bıktım artık. mutsuzluktan, sıkıntıdan, sürekli ölümü düşünmekten o kadar sıkıldım ki bir an önce ölsem de her seyden kurtulsam diyorum. intihar etme olasılım 8-9/10 olduğu dönemden 4-5 lere kadar düştüğünü düşünüyorum aslında son zamanlar için. ama benim 4 puanım bile çoğu için 10dur sanırım. neyse gidip hande yener romeo falan dinleyim, hiç bunları düşünmemiş hiç yazıya dökmemiş gibi. kavga etmez sever beni romeoooooo romeeoooo romeeoooo.