adamın amına koyan, götü başı dağıtan, ağıza sıçan filmler listesinde kafaya oynar. tabi deli gibi aşık olanlar, imkansıza aşık olanlar, bir türlü sevdiğine kavuşamayan ama inatla onu sevenler, sevdiği varken başka karı kız peşinde koşmayanlar anlar ancak.
kader:bizim yaşam hakkında yeterince bilgi sahibi olmadan verdigimiz yanlış kararlar yada bizden önce hayata gelen insanların bizim hakkımızda verdigi kararlar ve bizim uyum saglagımız olayların neticesidir.kimi hayati kararlarda sans faktörüde oldukça etkin rol oynar.ayrıca kader bir başlagıcın sonuna verilen addır...
'' isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi... ''
adamın amına koyan zeki demirkubuz filmi .hüzünden ağlar örüyor insanın içine.aşk mı dersin saplantı mı.ne olursa olsun içine içine işliyor insanın, 1 saat 38 dakika boyunca bekir oluyorsun kodumun filmini izleyince.onun gibi ard arda sigara yakıyorsun , dalıyorsun uzaklara. sek rakı ve ardından 4 cigaralığı çekip vurup kafayı gidesin geliyor inanılan şeyin ardından. aman bekir'im aynı şehirde nefes almak bile yetiyor bazen, değil mi?
neyse işin özü gelmiş geçmiş en iyi türk filmlerinden biridir...
--spoiler--
-herkesin inandıgı bir sey var bu amına kodumun hayatında. benimki de sensin...
geçen gece çocuk hastaydı. ilacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. birden durup dururken içim cız etti. bi baktım gene aynı karın ağrısı. öyle özlemişim ki seni. dönerken bi meyhane gördüm. bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum bi de rakıya yumulduğumu. arkasından en az dört cigaralık; sonra gözümü bir açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor. bi daha açtım başımda bi çocuk: "kalk abi." diyor "kars'a geldik."
otobüsten indim, yürümeye başladım. dedim, allah'ım nerdeyim ben? burası neresi? sonra güç bela burayı buldum. kapının önünde durup düşündüm. dedim bekir, bu kapı ahiret kapısı. burası sırat köprüsü. bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin. iyi düşün dedim. düşündüm, düşündüm; ama olmadı, dönemedim. sonra, bak oğlum dedim kendi kendime. yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi.
sosyal medya sayesinde gına gelmiş şey. zaten hastası olunan sözler ve film repliklerinin yüzde 45 ini oluşturuyor. durmadan kaderle ilgili paylaşım yapıp kendini "ulen ne söz paylaştım be" havasına sokanlar mı dersin, kaderle ilgili aforizma kasanlar mı dersin yeter arkadaş. sonrada kahpe kader diye isyan edersin. ulen kaderi kahpe yapan sensin.
zaman içinde insanların dini yozlaştırmaya çalışması sonucu anlam kaymasına maruz kalan kelime. kader bizim yapacaklarımızın önceden belirlenmesi değil, önceden bilinmesidir. seçimlerimizin Allah tarafından yapılması değil, Allah'ın bizim yapacağımız seçimleri önceden bilmesidir. ondan sonra vay efendim kaderimiz buymuş. yok öyle dava.
başı ve sonu belli olan, ama ortası oyuncuya yani faniye bırakılmış senaryodur kader. kişi yolu çizer ama senarist yani yaratıcı tayin eder o yolu.
"kader diye bir şey yok kendi kaderimi kendim belirlerim" diyenlere gerçekleşmiş bir olayı referans göstererek şunu derim;
birisi intihar etmek için atlıyor atladığı anda başka biri geçiyor oradan ve atlayan kişi o atladığı yerden geçen kişinin üstüne düşüyor ve intihar eden değil de o saatte o yoldan geçen kişi ölüyor. salise farkla ölüyor hem de. yani bir salise erken geçse önüne bir salise de geç geçse arkasına düşecekti intihar eden kişi. ama yaratıcı öyle istedi ve öyle oldu. kim ister ki yaşamı denizin ortasında batan bir geminin içinde ya da yere çakılan bir uçağın içinde sonlansın. yani insan yaşamının giriş ve sonuç bölümünü değiştiremez. gelişme bölümünün de hakimi değiliz. hepimiz bu hayat oyununda sadece figüranız. rolümüzü büyük kelimelerle abartmak anlamsız. oyun yazılır, oynanır ve perde kapanır. işte o perdenin adıdır kader...
zeki demirkubuz un sıçramalı kurgulu başarılı filmi. vildan atasever in vasat oyunculuğunu bir tarafa bırakırsak, bekir karakterini canlandıran ufuk bayraktar ın, dönüşen bir karakteri canlandırdığını da hesaba katarsak son dönem gördüğüm en iyi oyunculuklardan birine imza attığını söyleyebilirim.
---olası spoiler ibaresi---
nirengi noktalarından ayrışan film zamansal boşluklar kullanarak karakterlerin dönüşümü ve yolculuğunu daha çarpıcı hale getiriyor. üstelik bu teknik aynı zamanda yavaş akan filme tempo getiriyor. özellikle bekir in karakter metamorfozu bu şekilde daha çiğ ve etkili kılınıyor.
bununla birlikte film biraz 90 lar doğu avrupa sinemasını hatırlatan yarı-alt kültür izleğini sürdürürken ciddi bir postulat sunmuyor. empresyonist şekilde etrafta dolaşan kamera karakter değişimi ile yol filmini hibritleyerek ilerliyor. fakat kamera kullanımı açısından pek farklı bir şey olmadığını söyleyebiliriz. sonuçta böyle övülen bir filmin anlamsal katmanları yanında görselliğinden de söz edebilirsek gerçekten başarılı addedilmiş olur. (ki bir-iki sahnede boom mikrofonun göründüğü kısmına hiç girmeyelim.)
yine filmin bir başka eksisi bekir in uğur u aklında obsesyona dönüştürme sürecinin ve yine bekir in evliliği ile ilgili kısımların havada kalması. tabi yönetmenin bunu bilinçli yaptığı öne sürülebilir fakat o kısımları uzun uzadıya anlatması gerekmediği gibi olaylar geliştikten sonra 1-2 cümle ile o konuyu anlaşılabilir kılabilirdi diye düşünüyorum.
---olası spoiler ibaresi bitti---
sonuç olarak pek çok şey söylenebilir fakat çok da mantık ekseninde bir film değil. daha ziyade izlenimci yapısı ile kaderi kırık çizgilerle belirtmiş bir yapım. bu çeşit kırık anlatımlar amores perros, the elephant gibi filmlerde kadersel çizgiyi farklı noktalardan anlatıyordu. kader de ise aynı karakterleri sadece katalize etmek için boşluklar bırakarak anlattığını söyleyebiliriz.
tüm bunları birlikte ele alarak türk sineması adına başarılı bir film olduğunu fakat öyle başyapıt falan olmadığını, birçok türk yönetmende görülen düzeyde bir kamera-ışık kullanımı olduğunu, konunun ise belli yerlerden hatırlanabilecek yarı özgün olduğunu belirtmek gerekir. sonuç olarak yine de güzel. ama vildan atasever bir oyuncu değil.
sizi ilgilendirmeyen şeydir.nasıl mı? şöyle ki:
bir iş yapacağınız zaman kader de varmış yokmuş demeniz size bir fayda yarar sağlamaz tanrının geleceği bilmesi de size hiçbir yarar sağlamaz yapmanız gereken kader hakkında düşünmeyi bırakıp yapacağınız işe odaklanıp uygulayacağınız planları düşünmektir
yok efendim kader de bu varmış yok nasip değilmiş olmayınca olmuyormuş
geçiniz efenim, başarısızlıklarımıza kılıf uydurmayalım efenim
saygılar.
kader kavramını kavrayabilmek için irade kavramıyla yola çıkılmalıdır.
cüzzi ve külli irade vardır ki bunlar kaderin temel taşlarıdır. cüzzi irade yani insanın sahip olduğu ve sadece tek bir olguya yani kendisine hükmedebildiği iradedir. külli irade ise cüzzi iradenin üzerinde ilahi olan iradedir.
bir örnek verecek olursak siz uçak bileti alıp ankaraya gitme iradesine sahipsiniz ama hava alanına gidebilmeniz uçağa binebilmeniz ve hatta ankaraya uçağın inmesi bir külli iradenin kontrolü altındadır. insan kendi kaderini çizer kendi kararlarını yaşar ama bir yere kadar.
mükemmelliğin kusursuzluğun kanıtıdır.
bilimsel olarakta açıklanmış gerçektir. ''Olmayınca olmuyor'' tabiride kaderin beraberinde getirdiği bir söz öbeğidir. Bazı şeyler hakkaten nekadar zorlarsanız zorlayın garip bi şekilde olmamakta direniyor. Bazende kendiliğinden akıp gidiveren bir süreç oluşuyor ki nasıl olduğunu bile anlamıyorsunuz. Başımıza gelen olaylar değil, o olayları yaşarken verdiğimiz kararlarımızmış kaderimizi oluşturan elementler.
Bi hedef koyarsın kendine.. Misal memur olmak diyelim.. Napman lazım? Öncelikle kpss'den atanmana yetecek bi puan alman lazım... E bunun için de iyice bi çalışman lazım... Sıkı bi çalışma temposuyla hazırlanırsın.. Sınav günü geldiğinde çok feci karnın ağrır, sınavı geçemezsin ve memur olmazsın... Kahrolursun, başka bi yol ararsın kendine.. Sonra tam o sırada bi ilan görürsün ve ona başvurursun.. Çalışırsın ve sonra bi bakarsın 5 yıl sonra özel sektörün en aranılan adamı olup çıkmışsındır...
işte kader denilen şey, hakkında hayırlısını tayin eden mercidir.
bugün yaşar nuri öztürk ten dinlediğim tanımdır.
televizyona kafa atasım da gelmedi değil hani... aslında bunun üzerine '' 21. yy de hala yaşar nuri öztürk dinleyen mal '' diye bir başlık açacaktım ama sözlüğü kirletmek kalitesini düşürmek istemedim.
onun için bende şöyle kısa bir tanım yapıp huzurlarınızdan ayrılacağım..
şöyle ki : kader, allahın yazdığı bizimde oynadığımız bir senaryo değildir. öyle olsaydı sorgu - sual olmazdı. ahirette '' allahım sen ne dediysen , ne yazdıysan biz onu yaptık '' der , işin içinden sıyrılıverirdik.
burada allah ın ezeli ve ebedi ilmi devreye giriyor. allahın yüceliğini görüyoruz.
allah dünyaya yolladığı bütün mahlukatın hayatını önceden biliyor. bize zor gelsede ona çok kolaydır böyle şeyler. zaten allah bu dünyayı yarattıktan sonra zaman diye bişey yaratmış. yani allahı katında zaman diye birşey yoktur. zamanın olmaması nasıl bişeydir? o konulara kafa yormamak gerekir.
yani allah katında zaman yoksa, belkide onun için biz taaa galu beladayken yaşanmış ve bitmişizdir. dolayısıyla bütün bu yaşanmışlığı allah teala kaleme almıştır. biz buna kader deriz. bu yaşanmışlık sırasında allah kullarını imtihan ettiği için ona karışmamıştır. ölüm , yağmur , deprem gibi olaylar konusu müstesnadır... kulun o tarakta bezi yoktur.
küçük bir örnek vereyim. soma linyit spor nou kamp ta barcelona ile karşılaşsa maç ne olur. tabiki barcelona alır. eğer bu konuda bir bilgimiz, ilmimiz olmasa bu kadar kolay soruyu bilebilirmiydik. mesela bu soruyu , maçla hiç alakası olmayan bir kadına sorun , belkide cevabı '' soma linyit '' olacaktır.
işte allah teala nın öyle bir bilgisi vardır ki 20000 yıl sonra her bir ferdin nerde ne iş yapacağını bilir. şüphesiz bu onun için zor değildir. şüphesiz bu ona , barcelona - linyit spor maçından daha kolaydır.çünkü o yeri göğü ve her ikisi arasındakileri yoktan varetmiştir. o birşeye ol dedimi hemen olur.