Yürek acısı bir demirkubuz filmidir. Sonra bu tipler derya alabora olur, haluk bilginer olur masumiyette. (410.a atıftır) sonra masumiyet güven kıraç olur. Hayat holivuddan, sanat ticari filmden ayrılır, cipe binen ağa, amcasının karısını düzen yakışıklı dizilerinden sıtkın sıyrılır gelirsin bu tarafa. Gel hele. Yaklaş.
Herkesin inandığı bir şey vardır bu amına kodumun hayatında ...
Benimkisi de sensin ne yapayım ... ...
Geçen gece çocuk hastaydı, ilacı bitmiş, almak için dışarı çıktım
Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz
Birden durup dururken içim cız etti
Bi baktım yine aynı karın ağrısı, öyle özlemişim ki seni
Dönerken bi meyhane gördüm
Bi içeri girdiğimi hatırlıyorum bi de rakıya yumulduğumu
Arkasından en az dört cigaralık
Sonra gözümü bi açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor
Bi daha açtım başımda bi çocuk "kalk abi" diyor, "Kars'a geldik" ...
Otobüsten indim yürümeye başladım
Dedim "Allahım nerdeyim ben, burası neresi"
Sonra güç bela burayı buldum, kapının önünde durup düşündüm
Dedim Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü
Bi kere geçersen bi daha geri dönemezsin, iyi düşün dedim
Düşündüm ... düşündüm ... ama olmadı ... dönemedim
Sonra "Bak Oğlum" dedim kendi kendime
Yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydası yok kaderin böyle
Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi...
bir kadın uğruna, hayat nasıl sikilirin güzel bir örneğini sunan Zeki Demirkubuz filmi.
sizin sevdiğiniz, sizi sevmeyen ve hiç sevmeyecek olan kadınlara selam olsun.
bir türlü ısınamadığım filmdir. karekterler gerçekçi olsa da geçişler çok zayıf kalmış. filmin başında pısırık bir izlenim çizen karekterin filmin sonuna doğru nasıl piçleştiği, enseye tokat, göte parmak konumuna geldiği gizemini korumaktadır.
örneğin; bir binanın çatısında dursan, sağdan ve soldan aynı hızda gelen iki araç görsen ve bir yere not etsen ama onlar birbirinden haberdar olmasa, "bu araçlar bu hızla gelmeye devam ederse, tam şu noktada çarpışırlar" dedin ve not ettin diye mi çarpışırlar? yoksa sen sadece çarpışacaklarını görebildiğin için mi önceden söylemiş ve not etmiş olursun?
yani kısaca; kader yazıldığı için yaşanmıyor, yaşayacağın bilindiği için yazılmış,
yaptığın her şeyin sorumluluğu senin.
başarılı bir türk filmidir. diyaloglar çok iyi ve samimi. ilginç olan bu filmin senaryosunun masumiyetten önce yazılmış olması ama masumiyetin kaderden önce çekilmesi.
zeki demirkubuz filmi. sırf vildan atasever için bile izlenir.gene varoş mahallelerdeki kahveler, it kopuk tayfası gene ucuz sürtüklerin maceraları söz konusu. en vurucu cümle ise sanırım " herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koduğumun dünyasında. benimkisi de sensin ne yapayım ? "
Devletlerin kaderi de insanların kaderi gibidir. Ne kadar çabalarsan ve doğrusunu istersen ancak o zaman hürriyetine kavuşursun. Yoksa "allah bilir" deyip bir köşeye çekilmek ne islam'a nede kader inancına uygun düşer. O yüzden vatanını kendi kaderine bırakma çabala!
--spoiler--
biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık isra 13
--spoiler--
Oldukça karışık, irdelendiği taktirde içinden çıkılamayan olgu.
Sürekli düşünüyorum.
Mesela sadaka vermek ömrü uzatır diye geçer. Benim kaderim önceden yazılmışsa verdiğim sadaka ömrümü nasıl uzatabiliyor?
insalığın ilk zamanlarına, hz. Havva dönemine gidelim. Allah elmayı yememesini söylüyor ama hz. Havva şeytanın dürtmesiyle elmayı yiyor Ve bunun sorumlusu hz. Havva oluyor. Kaderinde elmayı yemek yazılı olmasaydı o elmayı yemeyecekti.
Madem kaderimde yazılan her şeyi yapıyorum o zaman benim buradaki suçum ne? Gidip içki içsem kaderimde yazılı olduğu için içmiş olacağım. Peki madem kaderimde günah işleyeceğim yazıyor, ben bu günahı sırf kaderimde yazdığı için işliyor olmuyor muyum? Kimin ne yapacağı, ne olacağı önceden belliyse kadere yön vermek nereden çıkıyor?
Kafam çok karışık sözlük, hiçbir kaynaktan mantıklı bilgiler alamıyorum.
kader kıstası mutluluktur, bunun parayla, şanla, şöhretle, şansla alakası yoktur.bütün varlıklar objeler bla bla her birey için figürdür, figürandir. o anda mutlu olup olmamandir kader.
ha bide başı ve sonu bellidir kaderin sadece rotayi birey kendisi çizer.
Bir şişe tuz ruhunu boca ediyorum başımdan aşağıya. Unutayım diye değil, yazılan silinsin diye. Olmayacak olanı oldurtabileyim diye. Allah'a şirk koşmak demekse, şirk koşayım diye. Kaderimi-zi ben, baştan yazayım diye. ikimiz için bir alın yazısı değil, hayat kitabı yazayım diye.
Yazılan silinmezmiş; kader diyorlar.
Bir şişe tuz ruhunu boca ediyorum kalbimden içeri. Unutayım diye. Başkasının adının yazılacağı yer tertemiz olsun diye.
Yazılan silinmezmiş; kader diyorlar.
Bir şişe tuz ruhunu boca etmek istiyorum beni kaybetmekten korkmayan o ruh haline. Yanında sevgiline, yatağında karına, parkta oynayan çocuklarına bakarken, iç geçirdiğinde "ah! ne yaptım ben bize?" de diye. Hiçbir zaman beni unutama diye.
insanlar bir tür olarak gerizekalı oldukları için başlarına gelen şeyleri açıklamaya, nedenlere bağlamaya çalışırlar. başlarına gelen kötü hadiselerin bir nedeni olduğuna, bütün bunların daha büyük bir amacın parçaları olduğuna inanmak, her şeyin tamamen random olduğuna inanmaktan daha kolaydır.
ego ile alakalı. nedensiz yere kötü şeyler yaşamayı kendine yakıştıramıyorsun değil mi?
ki ironik olarak, aslında her şey sadece kaostan ve entropiden ibarettir.
kader diye bir şey yoktur.
büyük plan yoktur.
her olasılık sadece ikiye ayrılır. 1 ve 0.
kendine yüklediğin anlam gerçek değil yani. dünyanın merkezi değilsin, yüksek güçler hayatını yönetmiyor.
hayatını yöneten tek şey yaptığın seçimler zinciri. seni o anda oraya getiren o yani.
ve kör şans.
bazen sadece olan oluyor.
kafana saksı düşüyor ve ölüyorsun.
ve bunu anlamlandırmak için o kadar uğraşıyorsun ki, kader diye bir şey icad etmişsin kafandan.
inanmak istemediğim kavramdır. Güya biz önceden seçmişiz seçimlerimizi onu yaşıyormuşuz. inanmıyorum buna. Kuran'da ''Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.'' diyor nerede kaldı seçim?