hakkında birçok kaynaktan yararlanarak araştırdığım bir olay.
burda olay şöyle hacı abi;
aslında mevzu 1979 yılında ayetullah humeyni tarafından iran'ın monarşi lideri şah rıza pehlevi'den yönetimi alması.
fakat bu olaylar olana kadar, iran ekonomisinde ciddi büyümeler kaydediliyor.
şah rıza pehlevi, aslında iran petrolleri ve yeraltı kaynaklarını ingilizlere peşkeş çekiyor. düşün o kadar kötü bir ekonomi var ki, çıkarılan petrollerin ve yeraltı kaynaklarının yüzde 90'ına ingilizler el koymasına rağmen ekonomide yine de ciddi büyüme oluyor. tabi bu halka da yansıyor. orta sınıf gitgide zenginleşmeye ve alım gücünü yükseltmeye başlıyor. fakat yine de alt sınıfla aradaki bağların kopmaması sağlanamıyor.
o dönem öğrenci olan bir iranlı, tahran'da, sadece ingilizlerin takılabildiği, kapısında köpekler ve iranlılar giremez yazan eğlence mekanları olduğunu anlatıyor. sokaktaki 10 otobüsten 9'unu iranlılar kullanamıyor. bunun gibi birçok muhabbet var.
tabi sen halka bunları yaparsan halk da sana cezayı verir aga.
ayetullah humeyni dediğimiz adam, aslında imam. bu tarz olaylara cami cemaati ile vaazlarda tepki gösterirken, hemfikir olan iranlı çoğalınca, herifin cemaati büyüyor. şah rıza pehlevi de bakıyor ki bu humeyni benim için tehlike, bunu önce ırak'a, sonrasında paris'e sürgün ediyor. fakat akacak kan damarda durur mu? humeyni'nin yanındaki müridleri, vaazlarını kasede kaydederek, iran'daki bağlantılarına yolluyor ve el altından halka dinletilmesini sağlıyorlar. bu yüzden dünya genelinde bu devrimin adı, kaset devrimi olarak da bilinir.
sonuçta olay şah rıza pehlevi'nin sağlık sorunları sebebiyle ingiltere'ye gitmesi ve ordan bir daha geri dönememesiyle sonuçlanıyor. ayetullah humeyni paris'ten geliyor, monarşi yıkılıyor, yerine iran islam cumhuriyeti adı altında bir düzen getiriliyor.
humeyni geldikten sonra yaptığı ilk işlem, şah döneminde yasaklanan ne kadar kitap ve yazar varsa, hepsinin tercümanlarca çevrilip kitapların kilo ile satılmasını sağlamak.
ülkede kalan şah dönemindeki üst düzey yöneticiler, iran islam devrimi mahkemeleri tarafından yargılanıyor ve büyük çoğunluğu idam edilmek suretiyle cezalandırılıyor.
işin bu kanadında sallandıran hakim olarak adlandırılmaya başlanmış, sadık halhali isimli bir hakim var ki, onu da sonra anlatırım o da ayrı bir perspektif. fakat çok kalem kırmış, düşün adı sallandıran hakime çıkmış.
bugün gelinen noktada iran hala ayetullah humeyni tarafından gerçekleştirilen bu düzen ile yönetilmeye devam ettiriliyor.
hangisi daha iyi bunu en iyi iki dönemi de yaşamış bir iran vatandaşı bilir ama ben mümkün olduğunca objektif kaynaklardan araştırmaya çalıştığım kadarıyla, şah rıza pehlevi'nin tam bir ingiliz ajanı olduğunu düşünüyorum. kısacası şuanki düzenleri bence daha iyi.
komşu ülkelerin yakın tarihlerine ışık tutan, ciddi bir olaydır. daha fazlası için objektif kaynaklardan araştırmanızı tavsiye ederim.
Edebiyatıyla, sanatıyla, ilimi, bilimi, zerafetiyle göz kamaştıran güzellikte ve başarıda olan şahane bir medeniyetin, yerle yeksan edildiği, lanet olası devrimdir.
Din sömürücülerinin, tacirlerinin, bünyelerinden zehir zıkkım saçan insan vasfını yitirmiş varlıklara aittir.
iran devrimini pek araştıran biri değilim. Ama amacı ile sonucu bambaşka olan, iran'daki dindarların bile tahmin etmediği bir şekilde gelişmiş devrim.
en basiti devrimin fikir babalarından Ali Şeriati okumak şu an iranda yasak. Ali Şeriati dediğimiz yazar il il köy köy (kendi inandığı) islamı anlatmış biri. gel gör ki "devrim ilk önce kendi evlatlarını yer" diye meşhur bir söz var.
edit.: yanlışım varsa düzeltin.
Bu sıralar bir benzerini yaşıyoruz ülke olarak. Hatta olmuş bile olabilir. A diyeni alıyorlar merkeze devam edip aa derse tutukluyorlar.
Türkiye bir çıkmaza girdi.
Ek: ha şimdi çok bilenler atlayacaktır yok işte ne alakası var biz şii onlar sünni burası iran olmaz falan fıstık. Ben peşinen başka bir şeyden bahsettiğimi belirteyim.
iran çok değil 40 yıl öncesine kadar bizim şimdiki
halimiz gibiydi. ama şimdi nasıllar,
toplum polisleri kamu alanlarında
hangi kadinin
saçı açık diye kol geziyorlarmış. ne büyük
bir baskıdır bu düşünebiliyor musunuz?
illa ki hanımların saçlarında küçücük dahi olsa örtü bulunacakmış. saçlarının çoğu yeri
gözüküyor olsa bile.
turist olarak giden hanımlar bile
havalimanına indiklerinde örtünmek
zorundalar.
devletin giyim kuşam özgür-
lüğüne ipotek koyması ne dayanılmaz
birşey olsa gerek.
bazen bizim memleketimizdeki gidişattan da
korkmuyor değilim. sakın iran gibi yap-
masınlar burayı diye aklımdan geçirmiyor
değilim.
istikrar mistikrar hepsi bir yere kadar.
özgürlüğüm herşeyden ama herşeyden
önemlidir.
adaletli bir insanım. sadece saçı açıklara
özgürlük değil, özgürlük ise eğer saçı
kapalılara da özgürlük olmalıdır.
ancak bu özgürlük siyasi ideoloji için
türkiye' yi iran yapmak için değil,
allah için yapılmalıdır.