bu etkenlerin arasında felsefe de var evet, ama tek etkenliği felsefeye yıkmak diğer yaşam biçimlerine çok büyük haksızlık olur. zira bana kalırsa en büyük etken, bilimin uçsuz bucaksız ve sonsuz gerçekliği. zira dinler hakkında hiçbir bok bilmeden dahi bilimle azıcık ucundan haşır neşir olsanız, dinlerin ne kadar boş, bilimin ise insan hayatı ile beraber bu evrenin tek gerçeklik olduğunu içselleştirebilirsiniz.
bilim ve ideolojilerden bağımsız olarak başka ne tür etkenler olabilir? elbette dayatma ve bastırılmışlık. nedense türkiye'de yaşayan koyu müslümanlarda şunu hep gözlemliyorum, "ula allah'a inanmamak nedir, çarpılırsın baq! Ya da "tövbestafurullah! Sen kâfir misin kardeşim? Allah'a inanmamak nedir? Suphanallah hepiniz taş olacaksınız bir gün! gibi gibi dayatmalar. yeter artık la dinlerden gün geçtikçe beni daha da soğutuyorsunuz bu tarz davranışlarınızla. kuran-ı kerim'i okuyup islam dinine tam saygı duyacak gibi oluyorken, siz her şeyin içine daha da sıçıyorsunuz. keza dinin bu baskıcı kuralları da beni bir o kadar dinden uzaklaştırmıştır.
benim bir iradem var, ve bu irade sonsuz özgürlüğü hakediyor. siz kendi bataklığınızda yosunlara yem olmaya devam edebilirsiniz. yeter ki salın beni!
toplumsal ahlakı ve toplumsal eşitliği yok sayan maddiyatçılık,
hedonizm,
pragmatizm,
çıkarcılık ve sermaye tutkusu, neo-liberalin kod adı sayılabilecek kavramlar. ve siz islamcı yahut seküler kökenden beslensinler, sermayeye nüfuz kazandıran din dışı tutku ve düşüncelerle sümme haşa hiçbir alakaları yok diyorsunuz ha.
peki öyle olsun? insanlık medeniyeti, birbirini tekfir ederek lağveden teokratik sultanlıklar ve halifelikler dahil, ezelden beri bu birkaç dürtü için mücadele etmiyor muydu?
hayır!
bilakis, felsefe olmasaydı din adına pislik yapanlar yüzünden belki de yeryüzünde din diye bir şey olmazdı.
tabi canım, düşünsenize; felsefe ile insan düşüncesi ve davranışını çözebiliyoruz.
tanrı, rab, allah vb ne isimle, hangi dilde anarsanız anın bir yaratıcı bu kadar zalim, anlayışsız, cahil, zorba, hak-hukuk bilmez, sapık, zorba, üç kağıtçı, yalancı olamaz diyerek din baronlarının din diye sunduğu şeyin sadece cebi, makamı ve uçkurunun çıkarı olduğunu felsefe sayesinde anlıyoruz.
muhteşem bir kaos, kargaşadan ve de yokluktan (aksine, evren ile yaşam bir kaos ve kargaşa yok oluş-var oluş devenimidir) muhteşem bir yaşamı var eden tanrı ile insan egosonu, heva ve hevesini ayırt etmek felsefe sayesindedir.
insanı ve tanrıyı tanıma, düşünce sistematiğini çözme, yaratıcı ile insanın ortaya koyduğu şeyi ayırt etme felsefe sayesindedir.
felsefe yaratıcıya saygı duymayı, yaratıcı olmadığına inanan biri bile bir yaratıcı inancı olana saygıyı temellendirir.
Diyanet ve tarikatlar varken bu memlekette ateist derneklerine ihtiyaç yok.
Not: ne sövdün be amk 40 yıllık ateistim imana geliyordum. Kapitalizm ile ateizmin organik bir bağı yok. birbirlerine düşman da değiller. yeni bir element periyodik cetvele dahil olmadıysa.
bu dinsizlik ki, insanı kendi üretimine yabancılaştırdı, sanat, müzik, resim dahi sadece şirketlerin pazarladığı ürünleri daha cezbedici kılan basit teşhir araçlarına dönüştüler.
sadece sanat da değil, dinin kendisi de teşhir aracına evrildi.
hatta felsefe de. bilim ve teknoloji de.
internet, ilkin paranoyak amaçlarla geliştirilip halkın kullanımına açılmış olsa da, sosyal medya uygulamalarında ve video paylaşım platformlarında gerçek insan sayısı %1 e düştü. akıl alır gibi değil amına koyum.
%99 u sermayenin el altından fonladığı hackerlara ait sahte, bot hesaplardan ibaret.
ve uyduruk şirketler, uyduruk filmler üretip, sikko yapımlarını uyduruk beğenilerle öne çıkarıp, negatif eleştiri alınca yorumları bile kapatır hale geldi.
dışarıdan bakıldığında taş devrindeki kölelerden daha özgür görünüyor olabiliriz, fakat birçok açıdan daha gerideyiz lan.