ilk kez Ömür Gedik'ten duyduğum ve o an itici gelen filmdi.Fakat bir anda büyük bir izleyici kitlesine ulaşan bir Aytaç Ağırlar filmi.Söz bu akşam ben de izleyeceğim.
şaheser, herkesin izlemesi gereken bir film diyemesem de yine de güzeldi. en azından değişik bi konusu vardı. yalnız bir spoilerlık canı olduğunu düşünüyorum. bilince hiç zevk vermez. fragmanını dahi seyretmeden izlenilmesi tavsiye edilir. bence vakit kaybı değil.
izlemeyi şimdi bitirdim. sadece müzikler için katlanabildim bu filme. bu kadar abartılacak, mutlaka izlenmeli denecek nesi vardı anlayamadım. bir kere azıcık dikkatli izleyen kişi birçok ipucunu çok rahat yakalar.
burda kabak gibi belliydi zaten neyin ne olduğu. kasımda aşk başkadır gibi geldi biraz da bana. yine (ç)alıntı olan bir film.
filmde tek güldüğüm, hoşuma giden sahne erolun ayakkabularının cemil tarafından alındığı sahneydi, hoştu yani. ha pardon bir de esas oğlanımızın o meşhur şarkıyı söylediği sahne. etkilenmedim diyemem.
neyse, sözün özü olmamış. biraz daha özgün hikayelerle izleyici karşısına çıkılmalı. başından sonunun ne olacağı belli olan filmlerle değil. ha azıcık da mı güzel değildi, parça parça hoştu. bazı replikler gerçekten etkileyiciydi. ama bütüne baktığımız zaman vay beee diyebileceğim bir film değildi.
daha gözümdeki yaşlar dinmeden hemen açıp yorum yazayım dediğim filmdir. ne yazık ki önceki yorumlar bütün duygusallığımın içine etmiştir orası ayrı. ben de mi acaba gariplik ota boka ağlıyorum? ilk gözyaşım süzüldüğünde telefona sarıldım sevgilimi aramak için (bende ki etkisi o derece oldu). bir kez daha yaşamın ne kadar güzel olduğunu, sahip olduklarımızın değerini bilmemiz gerektiğini anladım.
eğer "babam ve oğlum", "kabadayı" vb. filmlerde dayanamayıp ağladıysanız kesinlikle izleyin. yok efendim ben duygusal sevmiyorum diyorsanız hiç açmayın bile.
aşk tesadüfleri sever ile aynı dönemde çıkmış onun kadar bokumsu olmasa da hiç de izlenelesi olmayan filmdir. her şeyin başında bunu belirtmek isterim: mükemmel falan değildir her bakımdan sıçık ötesidir.
çirkin adamın aşkının da aslında yakışıklı adamın absürd aşklarından (aşk tesadüfleri sever, ıssız adamvs.) farklı olmadığını mı anlatmaya çalıştı anlamadım. her şeyin başında o ne biçimsiz bir herif öyle. insan o adamdan dolayı filmi izlemek istemiyor.
sonra diceksin kardeşim duygun nerede senin? elhamdülillah yerinde duruyor bilader. ama eğri oturup doğru konuşalım klişe bombardımanı yapan, modern aşk enstantenelerini biçimsiz bir adam ve yapmacık bir kızla karşımıza çıkaran yönetmenin bu filmi izlenmeye falan değmez. ağlatmıyor da.
filmde tek hoşuma giden sahneyi söyleyeyim mi?; kızcağız hastane bahçesinde sevgilisinin omuzlarındayken "bana hiç bir şey bırakmadılar sevmem için ben de incir reçelini sevdim incir reçeli sendin aşkım" dedi orada böyle bir yürek burkulması yaşadım. sonra geçti gitti.
bu modern aşk kalıntısı tarzı filmler için yakında yeni bir isim falan çıkmalı. bunlar aynı akımın meyveleri zira hepsi birbirine benzemekte.
not: salaklık bende hala anlayamadım herkesin beğendiği filmin bombok film olduğu gerçeğini.
edit: şu savunduğunuz sevişmeden aşk yaşamak aaawwwwww olayı varya onun için; in the mood for love'ı izleyin. sonra incir reçelini düşünüp ağlayın. *
bir çok filmden bir parça barındıran,izlerken yabancılık çektirmeyen film. kötü değil yine de. ha bir de çok fena rakı içesi geliyor rakı sevmeyenlerin bile.
--spoiler--
-sonra sen geldin, saklandığım yatağın altına başını uzattın...
-saklanacak yer arıyordum...
-sana dokunmak hayatın içinde durup dinlenmek gibi
-sana dokunmak nefes almak gibi
-sana dokunmak hayatı temize geçmek gibi
-sana dokunmak ölüme inat gibi
--spoiler--
filmi abartmislar, yanlis bilgiler vermisler diyen arkadaslar icin son kisimda beliren bir yaziyi paylasmak istedigim film.
"Günümüzde HIv+ hastaligi kronik bir hastalik sayilmakla birlikte, hiv+ vakalari, saglikli kosullarda, ilac tedavisiyle yasamlarinini idame ettirebilmekte ve mevcut korunma yollariyla cinsel iliskiye girebilmektedirler.
hiv+ vakalarinin hayatlarini zorlastiran tek engel toplumsal ön yargilardir."
--spoiler--
duygu nun aids olması, aids ten korunalım mesajını vermekten çok, insanların hiç bir şey bilmeden, hiç bir şeyi anlamadan, yaratacakların etkiyi düşünmeden ön yargılarını acımasızca göndermede bulunuyor.
Metin ise tam bir salak. katıksız hem de. sen sorma, dinleme, kafanda bir hikaye uydur ve hayatındaki en değerli varlığa remen orospu muamelesi yap. olm bir siktir git.
ayrıca bence filmin mutsuz son ile bitmesi, onun insanlar üzerindeki etkisini arttırıyor.
--spoiler--
Tamamiyle sil baştan havası verilmeye çalışılmış bir film olduğu kanısındayım. canım yurttaşlarımda hayatlarında hiç böyle film görmemişler birşey sanıyorlar. lakin bir daha kim incir reçeli bilmem nesi derse bana kafasını beyzbol sopasıyla ezeceğim.
fena eleştirel yaklaşımla izlediğim 2011 yapımı film.
psikolojik açıdan baktığımızda gayet etkili bir film olmuş. hasta ve kesin öleceğini bildiğiniz birini sevmek nedir nasıldır bunu yaşamadan bilemeyiz. senarist gayet güzel yaşamışcasına anlatmış.
ancak filmde büyük eksiklikler ve benzerlikler göze çarpmakta. örneğin;
--spoiler--
başlangıç olarak bu filme yakışmayan bir start söz konusu. o not kağıtlarının bir işe yarayacağı ya da ileri sahnelerde kullanılacağı apaçık ortada. ve filmin başında bir sanat filmi beklememize sebep olan sahneler ve ardından gelen hayatın içinden senaryo akıl karıştırdı.
--spoiler--
filmin gene başındaki
--spoiler--
- metin bey bu esprileri nereden uyduruyorsunuz ?
+ götümden. cem yılmazı hatırlamayan yoktur.
--spoiler--
ve film devam ederken daha filmin o kırılma noktası olan,
--spoiler--
metroda;
- ben hiv pozitifim. yani aidsim.
--spoiler--
sahnesi gelmeden çok önce kasımda aşk başkadır filmini akıllara getirmiştir.
--spoiler--
monoton bir hayatı olan erkek karakter. cıvıl cıvıl koşturan deli dolu kız. kız hasta. adam üzgün. hayat devam ediyor. kız ölür erkek ağlayarak film biter.
--spoiler--
herşey anlaşılıp hayat devam ediyor sahnesinden hemen sonra;
--spoiler--
erkek karakterin kızı takip edip babasının evine girmesi ve onu erkek arkadaşı sanması ilk absurdlük. izleyen her insanın aklına onun babası olduğu gelmiştir. ancak senaryonun ilerlemesi ve daha da önemlisi sarpa sarması için o adamın eski aidsli erkek arkadaş olduğu zannedilmeliydi.
--spoiler--
ayrıca;
--spoiler--
ölümsüz olmak istiyorum.
--spoiler--
repliği filmin sonunu bize açıkça göstermiştir.
son olarak olumsuz eleştiri getireceğim bir diğer nokta şudur ki;
--spoiler--
sahilde sarhoş halde bekleyen yazar karakteri kız geldiğinde sorgulamadan direkt olarak,
- vücudun bu kadar ucuzmuydu.
demiştir. o durumda söylenmesi en son cümle budur. hiçbir insan evladı bunu demez. kız hasta ölecek. biliyorsun. bi salaklık edip onun eski erkek arkadaş olduğunu düşünmüşsün bari bu lafı etme. gene üzülerek söylüyorum ki filmin senaristinin kafasında filmin sonu belliymiş. ve sırf istediği sona ulaşabilmek için bu cümleyi kurması gerekmiş.
--spoiler--
ancak bu kadar olumsuz eleştirinin ardından şunu da söyleyebilirim ki seyir açısından güzel bir film. ve en başta bahsettiğim üzere bu durumda bulunan bir insanın psikolojisi film izleyerek anlaşılmaz. zaten yukarda belirttiğim eleştirel noktalar tamamen senaryodaki dramaturji eksikleri üzerinedir. keşke bu düzeltmeler yapıldıktan sonra çekilseymiş. o zaman kesinlikle bir başyapıt olabilirdi.