Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardık
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzla.
..........
..........
cins cins “ahbes”in çocukları
mutlak fikire düşman
kiminde fikirsiz bez parçası bayrak
kiminin gırtlak hela arası
gerçeğinin alt yapısı
çağdaş medeniyete doğru
kimi diskotek yollarından
nerde o dağ gibi insanlar
nasıl doğdu bu fareler
uçan köprüler nesiller arası
uçan köprüler ülkeler arası
uçan köprüler…
(...)
salih mirzabeyoğlu - aydınlık savaşçıları
nereden bileceksin, şehrin sokaklarında
kaybolan ışıkların gözlerim olduğunu ?
her seher yüreğimde açan karanfillerin
her akşam ellerimde sararıp solduğunu,
nereden bileceksin ?
Tilki gibi göğüslediğini sandığın
Nemli kuytuluklar
Kahve köpüklerinde göz göz olmuş
içine doğmuştur
O yakışıklı
Ay ışıklı kadının
Sade kahkahası bile şarkı
Her melanetten mutlu ayrılan
Su berraklığında aklı
Belki kötü nazar,
Belki hileli zarlar,
Belki de her şey
Düşündüğümüzden çok daha farklı.
Şiirim,
Hece lambam,
Büyük aşkım.
Kendimi fazla zannederken
Gırtlağıma kadar borçlu kaldığım.
Affet beni
Ve unutma
Benim cezam belli:
Artık aşkın ve kırgınlığın
Her pazartesi...