felsefe

entry727 galeri37 ses1
    641.
  1. peki felsefe günümüzde hala daha medeniyeti geliştirmemize yardımcı olur mu?

    yunan felsefesi yeryüzünde bütün felsefi görüşlerin, ilerlemenin ve günümüz modern toplumunun kaynağı olarak gösterilir. peki gerçekten böyle midir?

    tarihsel sürece baktığımız zaman devlet dediğimiz kavramın ilk olarak yunan felsefesi aracılığıyla ortaya çıkan yunan şehir devletlerinden meydana geldiğini görürüz. yunanistan topraklarından ortaya çıkan bu kavram kısa sürede tüm dünyaya yayılmış ve hızlı bir biçimde devletleşmeler meydana gelmiştir.

    günümüzde dünyayı ve insanı algılamak için çaba gösterilen bütün bilim dallarının anası felsefe ve sosyolojidir. insanı ve toplumları anlamaya çabalayan bu iki bilim dalı elde ettiği sonuçlarla yeni bilim dallarının doğmasına sebep olmuştur.

    derinlemesine bir felsefe bilgisine sahip olmayan kişiler genel olarak felsefenin yunanistan topraklarında doğduğu ve oradan tüm dünyaya yayıldığını düşünür. bildiğin filozofları say dediğimizde genellikle; yunan felsefesi temsilcileri sokrates, platon ve aristoteles isimlerini sayar. evet bunlar yunan filozoflarıdır. ancak ilk filozoflar değildir!

    aslına bakarsanız yunanistan’dan önce felsefe yeryüzünde birçok noktada yapılan bir şeydi. ancak yine de bu dönemlerde ön plana çıkan birkaç bölge oldu. bugünkü mısır, iran ve hindistan bu bölgelere örnek gösterilebilir.

    bu bölgelerle ticaret yapan yunanlılar oralarda ortaya çıkan felsefi düşünceleri almış ve yunanistan topraklarına taşımışlardır. böylelikle yunan felsefesinin ilk temelleri atılır. bu noktada ister istemez insanın aklına önemli bir soru geliyor; madem diğer bölgelerde felsefe çok daha önce başlamıştı, neden tüm dünya medeniyeti yunan felsefesinden hareketle oluştu?

    işte tam burada devreye din giriyor! baştan söylemek isterim ki dinden kastım semavi dinler değil! o dönemde zaten semavi dinler ortada yok. fakat insanlığın doğumu ile birlikçe inanç ve din zaten dünyamızda var olmuştur.

    filozofların derin düşüncelerin sonucunda elde ettikleri tezleri genellikle ilahi bir kudretin varlığı ile birleştirip, sonuca ulaşıyorlardı. yunanlı filozoflar ise fikirleri teolojik bir sonuca bağlamadan, doğa yasaları çerçevesinde üzerine düşünmeye ve modern bilimlerin temellerini atmaya devam ediyorlardı.

    modern dünyanın temellerini yunan medeniyetinin atmış olmasında en büyük pay teolojik bir bakış açısı ile değerlendirme yapmamalarıdır. ikinci önemli neden ise felsefi görüşleri ilk olarak yazılı hale getirenlerin yunanlı filozoflar olmasıdır. böylelikle bu filozofların görüşleri günümüze kadar ulaşmıştır.

    göreceğiniz üzere dünya medeniyetinin kurulmasında en büyük payı oynayan yunanlılar aslında yunan felsefesi görüşlerini sıfırdan ve kendilerinden üretmediler. ticaret vesilesi ile iletişim kurdukları kültürlerden etkilendiler. birkaç nokta onları bu işin ataları haline getirdi. unutmamak ve konunun devamına bağlayabilmek için maddeler halinde yazalım;

    dış dünya ile iletişim
    herhangi bir dinin ya da başka bir inanışın etkisi altında kalmamaları
    fikirleri geliştirmeye odaklanmaları
    yaptıkları çalışmaları yazılı hale getirerek nesillerden nesillere aktarmaları

    tarihsel süreçteki bu örneği günümüze uyarlayarak ileri bir toplum olmanın stratejisini çizebiliriz. aslında yazının başından bu yana anlattıklarımı 4 madde ile özetlediğimiz zaman eminim hepinizin gözünde hatalarımız, eksiklerimiz ve yapmamız gerekenler canlanmıştır. aslına bakılırsa çözüm bu kadar basit!

    yunan felsefesi medeniyeti geliştirmeye yardımcı olur mu?

    (bkz: https://mehmetortac.com/y...irmek-icin-ornek-olur-mu/)

    her fırsatta çevremdeki herkese, özellikle benden daha genç olanlara “dünya vatandaşı olun!” tavsiyesinde bulunurum. hayata çok dar bir çerçeveden bakan insanlara bu önerim yabancı özentiliği, türkiye’yi küçük görme gibi geliyor. hatta bu yüzden tartıştığım çok insan olmuştur. ancak konunun bunlarla hiçbir ilgisi yok.

    tarihte kültürler nasıl birbirinden etkilenerek ve öğrenerek bugünkü medeniyeti inşa ettilerse, durum bugün de aynı. toplumlar birbirinden etkilenerek ve öğrenerek gelişiyorlar. teknoloji konusunda yüzümüzü amerika’ya dönmüş durumdayız. ancak amerika’dan öğrenen güney kore ve hindistan gibi ülkeler ciddi teknolojik atılımlar yapıyorlar.

    israil ve almanya ise son zamanlarda yeni girişimcilerin merkezleri olmuş durumda. yeni teknoloji hamleleri bu ülkelerde adım adım geliştiriliyor. yakın bir zamanda bu girişimlerin meyvelerini toplayacaklarına eminim.

    bizde ise durum o kadar parlak değil. biz genellikle teknolojilerin etkileneni ve öğreneni değil, kullanıcısıyız! yeni teknolojilere bizim kadar hızlı adapte olan ve yaygın kullanan başka ülke var mıdır bilmiyorum. ancak iş o teknolojilerin alt yapısını öğrenme ve geliştirme konusuna gelince ne yazık ki sınıfta kalıyoruz.
    2 ...
  2. 640.
  3. Felsefe, insana ilk önce düşünmeyi daha sonra sorgulamayı ve en sonunda inanmayı öğütler. Çoğu insan bunun tam tersini yapıyor ve yapmak zorunda kalıyor. Onlar ilk önce inandırılıyorlar sonra düşündürüyorlar zaman kalırsa sorgulatıyorlar. Bir ülke de bilin ki felsefe sevilmiyor işte o ülke de ikinci dediğim unsur uygulanıyor insanlara.

    (Tanrı iyi,insan? Felsefe okulu(yeni kitap 2017) kitabından alıntı)
    8 ...
  4. 639.
  5. çoğunlukla sorunsallar üzerinden dönüyor.bir filozof mu radarıma girdi.adamın karakteristik tavrını bulana kadar hem kendisinin yazdığı hem de üzerine bindirilen ıvır zıvırların arasında debeleniyorum.malumatı oradan buradan derleyip haldır huldur makale yazan arkadaşlara da bilmem kimin türkiye bayiliği diyoruz.
    1 ...
  6. 638.
  7. Bir insan her zaman ilkelerine uyduğu için değil, her zaman mizacına uyduğu için karakterli görünür.
    0 ...
  8. 637.
  9. hiç şüphesiz, ferrarisini satan bilge kitabı okunmadan asla anlaşılamayacak bir otohaber dergisidir.
    0 ...
  10. 637.
  11. 4.501 Felsefe, olgulardan bağımsız, olabildiğince hür düşünme çabasıdır
    4.502 Felsefe, "ise" bağlacı kullanarak belirsiz yargılara ulaşmamızı sağlayan düşünce etkinliğidir
    4.503 Felsefenin büyük çoğunluğu, insanın kendi isimlendirdiği olguları dilsel olarak açıklayamamasına şaşırmasıdır

    Edit: Matematiğe bile tanım buldum felsefeye hâlâ tatmin edici bir tanım bulamadım. Hani bir tanım bulunabilir ama bu tanım felsefe dediğimiz her şeyi kapsayamayabilir veya kapsamaması gereken çok fazla şeyi de kapsayabilir. Bir tanımı başarılı yapan şey o tanımla ifade edilen kavramı o tanımın en düzgün şekilde ihtiva etmesidir
    0 ...
  12. 636.
  13. bir yunan masalıdır.. itibar etmeyiniz..
    0 ...
  14. 635.
  15. ciddi ciddi ilgilenenlerin muhabbetleri çok bayık oluyor. ağızları lafla dolu ama o kadar afaki konuşuyorlar ki "aramıza dön kardeş" diyesin geliyor.

    bir yerden sonra kafa sünger oluyor haliyle, çekemiyorsun.

    ya da ben hep kötü örneklerle karşılaştım.
    2 ...
  16. 634.
  17. her daim varlığını yitirmeyecek konular üzerinde düşünme ve fikir üretme sanatı.
    0 ...
  18. 633.
  19. hemen her ''felsefe 101'' kitabının girişinde felsefe; yunancada sevmek, peşinden gitmek, aramak anlamına gelen ''philia'' ve bilgelik anlamına gelen ''sophia'' kelimelerini birleşiminden oluşan bir kavram olarak tanımlanmıştır. evet, gerçekten de öyledir. felsefe; bilgiyi sevmek, bilginin peşinden koşmak ve ömür yettiğince onu aramaktır. zira, aristoteles'in de dediği gibi ''insan, bildiğinden ibarettir.'' o halde felsefe dediğimiz mefhum belli bir akademik çevreye, belli bir zümreye, havas takımına mı özgüdür? sıradan ölümlüler, proletarya, parya vb. felsefe yapamaz yahut onun peşinden koşamaz mı? elbette ki hayır! kendi varlığını sorgulayan, varoluşunun özünü bilmek isteyen, zihnini çalıştıran ve daima merak eden her insanın yolu felsefeye çıkmıştır ve çıkacaktır. hayata dair kaygısı olmayan, zihnini ötekilerin düşünüşlerinin hegemonyasına tutsak etmiş, fikrin ışığından yoksun insanlar ise o yola asla girmeyecektir. gelin, biz bu yolda neler var, nelerle karşılacağız ve bu yola neden girmemiz gerektiği üzerinde hemhâl olalım.

    --- spoiler ---
    erbâb-ı kemâli çekemez nakıs olanlar,
    rencide olur dîde-i huffâş ziyadan.
    - ziya paşa
    (olgun, aklıselim insanları noksan olanlar çekemezler, tıpkı ışıktan, aydınlıktan rahatsız olan yarasalar gibi.)
    --- spoiler ---

    insan, bildiğinden ibarettir

    özellikle toplumumuzda felsefe pek sevilmez, nahoş görülür ve netice itibarıyla hayatın dışına itilmiştir. bu duruma; büyük şairlerimizin beyitlerinde, ediplerimizin yazılarında ve toplumun hafızasında rastlamamız pek mümkündür. 17. yy'ın büyük şairi ve düşünce adamı nâbi'nin oğluna yazdığı öğütte (hayriye-i nâbi) dâhi rastlarız. ''hikmet-ü felsefeden eyle hazer, evliya nüshasına eyle nazar.'' der büyük şair. oğluna felsefeden uzak durmasını evliyaların nüshalarına dikkat kesilmesi gerektiğini öğütler. onun gibi birçok toplum önderinde ve sanatçımızda bu duruma rastlarız. bu durumun elbette ki birçok sebebi vardır. fakat bizce en önemlisi; felsefenin düşünceyi ve sorgulamayı ön plana alarak alışılmışlıkları, gelenekleri ve büsbütün yerleşik inançları zihnin süzgecine alması ve o süzgeçten yalnızca birkaç sağlam fikrin geçebilmesidir. bir diğeri ise özellikle günümüzde tercümanların, felsefî eserleri çevirirken terminolojiye ve kendi diline hâkim olmadan, düşünürlerin derûnî düşüncelerini satıhta bırakmaları ve türkçenin gücünü çevirilere yansıtamamalarıdır. bu durumu felsefeyi büsbütün anlaşılmaz kılmakta ve ona tabiri caizse ezoterik bir muhteva yüklemektedir. dolayısıyla felsefe okumaları yapan kişi içine girdiği dehlizde boğularak bu yoldan erkenden geri dönmeyi tercih edecek, felsefenin asûde dünyasına bigâne kalacaktır.
    aslına bakarsanız felsefe cesaret işidir, karşınıza çıkacak zıtlıklara yüzleşebilme cesareti, kalıpların dışına çıkabilme cesareti ve gerekirse yalnızlığın korkutucu sükûtunda yürüyebilme cesareti gerektirir. insan hayatını değiştiren, ona yol gösteren; sanatta, fikirde, bilimde çığır açan düşünce ve eserlerin çoğu, tezatların birbirini eritmesinden doğmuştur. maalesef ki insanların büyük çoğunluğu zıtlıklara göğüse germe, kalıpları yıkma cesaretini gösterememektedir. keza bizim toplumumuzda da bu durum en acı haliyle görülmektedir. dolayısıyla merakın ve cesaretin barınamadığı bir toplumda felsefe de kendine yer bulmamaktadır.

    düşünüyorum, o halde varım!

    büyük filozof descartes varoluşunu sorgularken vardığı final ''cogito ergo sum''dur (düşünüyorum, o halde varım). varlığını düşüncenin gücüne borçludur. j. j. rousseau da büyük filozofa nazire olarak ''varım, o halde düşünüyorum'' der. şüphesiz ki tefekkür ile varlık birbirinden bağımsız düşünülemez. gerçek anlamda var olmak aslında, süjenin varoluşunun bilincine varabilmesidir. insanı, insan yapan en önemli şey de budur belki. insan varlığının bilincindedir, iradesinin farkındadır ve solipsist hâlden düşüncenin gücüyle sıyrılmıştır. kendi dışında bir dünyanın da farkındadır. onu hayvanlardan ve bitkilerden farklı kılan yegâne şey de budur. niyâzî mısrî bir beyitinde bu durumu çok güzel dile getirmiştir: ''nereye gelir yolun senin, ya nereye varır menzilin? nerden gelüp gittiğini anlamayan hayvan imiş.'' evet, insanı insan yapan en önemli faaliyet idedir, tefekküdür. aslında felsefenin babası da düşünmektir. düşünmek, merak etmek, sorgulamak ve mütemadiyen bilginin peşinden koşmak; felsefenin özeti bu kavramlardan ibarettir. o halde felsefe neden sevilmesin, neden yüksek bir tabakaya mahsusmuş gibi görünsün? neden her insan felsefenin büyülü dünyasında kendine bir mekân edinmesin?
    felsefe kimsenin malı değildir, hele ki akademik camia gibi sınırlı bir camianın hiç değildir. platon, bilge olmak için insanların bolca boş zamana ihtiyacı olduğunu ve bu boş zamanın da ancak yaşamını idâme ettirmek için çalışmaya muhtaç olmayan insanlarda olabileceğini söylemiştir. elbette ki doğruluk payı vardır. okumak ve bilgi edinmek bolca zaman ve emek isteyen bir iştir. fakat felsefenin yoluna girmek dâhi tek başına insanı ihyâ eden bir durumdur. o; varlığını büsbütün akleden, sorgulayan insana borçludur. dolayısıyla her insan mutlaka felsefenin bir ucunda vardır. fakat belli bir güruh tarafından dışlandığı için o camiada kendine yer bulamaz insan. fikirleri dışlanır, saçma bulunur, dost edinemez… dolayısıyla bu insan, belli bir ideolojinin bataklığına saplanır, fikirlerini ona tutsak eder ve bir ömrü onun peşinde harcar. bu ne büyük bir izmihlâldir! burada en büyük suç belki de felsefeyi anlaşılmaz kılanlardadır, evet. fakat filozofları kendi eserlerinden değil bir başka kişinin anlatımıyla okuyanlar ve bu sebeple felsefeden uzaklaşanların da suçu yadsınamaz derecede büyüktür. her mütefekkiri, her filozofu kendi anlatımıyla, yorumsuz olarak okumak son derece elzem bir konudur. ikinci el bilgi daima zarar getirir. kanaatimce, filozoflar içinde yeri çok ayrı olan ve hayata alenen dokunan büyük filozof schopenhauer'dan bu noktada iktibas etmek gerektiğini düşünüyorum:

    yalnız yazarların kendilerinden felsefî düşünceler alabiliriz; bu bakımdan, kendini felsefenin çektiğini duyanlar, filozofların ölümsüz sözlerini, onların eserlerinin durgun tapınağında aramalıdır.''

    ''başkalarının kafalarının için, insanın kendi gerçek mutluluğunun yuvası diye düşüneceği yer değildir.''

    - arthur schopenhauer

    her zihin felsefe yapmaya yetkindir; felsefe doğru bilgiye ulaşmayı amaç edinir, bu doğrudur. lâkin bu yolda basit, sıradan ve yanlış bilgiler olmadan doğruya ulaşmaya çalışmak abesle iştigal etmek olacaktır. her filozof selefini eleştirerek yahut onun fikirlerini geliştirerek yeni fikirlere yelken açmıştır. felsefe tarihini okuyan bir insan, günümüzden bakınca o kadar basit ve sıradan görünen bilgilere tesadüf eder ki ''yere göğe sığdıramadıkları adam bunları mı söylemiş?'' gibi sorular sorması işten bile değildir. oysa o bilgiler kendi döneminde o denli kıymetlidir ki nice büyük fikirlerin yolunu açmışlardır. insanlık bugün de aynı şekilde yüzlerce basit, garip, anlaşılmaz, farklı bilgilere ihtiyaç duymaktadır. ancak bu tür bilgiler eleştirilerek yahut kanıtlanarak insanlık ihyâ olabilir. nahvete kapılmadan, felsefeyi belli bir güruhun malıymış gibi pazarlamadan onu; insanlara, insanlarımıza, insanlığa benimsetmeye çalışmamız gerekir. zirâ sorgulamadan, eleştirmeden edinilen her bilgi dünya tarihinde nice felaketlere yol açmıştır. insanlık ağacında bugüne dek, körü körüne bağlılık ve bağnazlık kadar büyük bir utanç meyvesi yeşermemiştir. tüm bunların sebebi; bilgiyi sevmekten, bilginin peşinde koşmaktan ve sorgulamaktan, hülasâ felsefeden uzak durulmasıdır. insanın; dinini, toplumunu, benimsemiş olduğu ahlâkı, türlü inançlarını sorgulamaya tâbi tutmadan kulaktan dolma bilgiler ile kendine mâl etmesi, şahsına ve mevcut olduğu dünyaya ziyandan başka bir şey getirmeyecektir. descartes'in meşhur kartezyen metodu tek başına uygulandığında dâhi büyük sorunlara merhem olacaktır. yazımı sonladırken bu metodu kısaca tanımlamak ve bir alıntıya yer vermek isterim:

    kartezyen şüphecilik

    descartes'in bu yöntemi aslında oldukça basittir. büyük filozof insanlara içinde en küçük şüphe, doğru olmama ihtimâli barındıran bir şeyi asla kabul etmemeleri gerektiğini öğütler. ve bunu bizzat kendisi şu örnekle açıklar:
    bir çuval elmayı düşünün. çuvalın içinde çürük elmalar da olduğunu biliyorsunuz, ama hangilerinin çürük olduğundan emin değilsiniz. içinde çürük elma kalmadığından, sadece taze elmalar bulunduğundan emin olduğunuz bir çuval elde etmek için ne yapardınız? tüm elmaları yere döker, teker teker kontrol edersiniz ve sadece sağlam olduğundan emin olduklarınızı çuvala geri atarsınız. bunu yaparken içleri biraz çürükmüş gibi görünen birkaç sağlam elmayı da çöpe atabilirsiniz. ama yine de sonuçta çuvalınızda sağlam elmalar olduğundan emin olursunuz. descartes'ın şüphecilik yöntemi da aşağı yukarı böyle bir şeydi. aklınıza "ben bunu okurken uyanığım" diye bir düşünce geldiyse mutlaka bunu sınamalı, yanlış ya da yanıltıcı olmadığından kesinlikle eminseniz kabul etmelisiniz. aklınızda en küçük bir şüphe bile kaldıysa onu inkâr etmelisiniz.(warburton n., felsefenin kısa tarihi)

    çürük elmaları ayıklamak için ihtiyacımız olan şey aklımızı kullanmak ve aklı kullanmanın da bizi getireceği yol felsefe yoludur. yaşamımızda tek bir çürük elma kalmayıncaya dek…

    yazıyı, medium sayfamda okumak için @salihogluefe/elved%C3%A2-%C3%A7%C3%BCr%C3%BCk-elmalar-felsefenin-g%C3%BCc%C3%BC-1adbfbc960c2 şöyle gidebilirsiniz.
    1 ...
  20. 632.
  21. Açıkcası at izi it izine iyice karismistir. Artik neye felsefe neye düşünce,fikir diyecegimiz muglaklastı postmodern zırvalıklar yüzünden..

    Her akıl yurütme veya düsünsel süreç felsefe olarak adlandırılır oldu. Oysa nerede kaldı filozofların orijinal iceriklerle tartismalar yapması ?

    Bu muglaklıgın giderilmesi gerek. Bu muglaklik neyin felsefe olup olamayacagi konusunun yeniden ele alınmasıyla giderilir.Ve bu da yine 20.yy da felsefe dilinin ne oluşu sorununa götürecek gibi bizi.
    2 ...
  22. 631.
  23. Bilinmeyeni kurgulamaktır. Bi filozof böyle diyordu ama hangisiydi hatırlamıyorum şimdi.
    1 ...
  24. 630.
  25. Üniversitedeyken felsefenin, her insanda doğuştan bulunan zihinsel bir organ olduğunu düşünürdüm. Kimilerinde ufak bir kıvılcımdı, kimilerinde ise koca bir yangın.
    0 ...
  26. 629.
  27. Bahsedildiğinde insanların suratınıza bön bön bakıp 'Ne diyor bu koduğum' diye içinden geçirten ve kıymeti bilinmeyen.
    2 ...
  28. 628.
  29. türkiye'de en fazla ihtiyaç duyulan fakat aynı zamanda bir o kadar da dışlanan, umursanmayandır.

    düşünsel altyapısı olmayan kültürler sürünmeye mahkumdur.
    3 ...
  30. 627.
  31. Doğruyu, gerçeği arama serüveni. Eski Yunan kültüründen doğmuş; uygarlık tarihinin mihenk taşı kavramlarından biri olmuştur.
    1 ...
  32. 626.
  33. Boş beleş insan uğraşıdır. Ontogenetik estetizasyonu, dekonstrüksiyonu, metafiziği öğrenip ne yapacaksanız. Gidin ekmek parası kazanın işsizler.
    0 ...
  34. 625.
  35. https://www.youtube.com/watch?v=t7ken6tGYBM

    ferda keskin ve foti benlisoy'un ''marx ve ideoloji'' adı ile sundukları bir seminer, zihin açıcı bir seminer bence, meraklılarına tavsiye edilir.
    1 ...
  36. 624.
  37. meraklı insan işi. meraktan kasıt evrene ve yaşamın kendisine olan meraktır. felsefe yapan insan düşünerek ve sorgulayarak merakını giderir.
    1 ...
  38. 623.
  39. Felsefe yapmayı becerebilmek için temel yaşam kaynaklarına sahip olabilme zorunluluğu ile birlikte, iyi yapabilmek için tarihini bilmek zorunda olmak gerektiğine inandığım çok okuyup, okunan hiç bir şeye kuşkusuz yaklaşılmaması gerektiğini düşündüğüm düşünce çöplüğü.
    2 ...
  40. 622.
  41. Bana bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayın sorusunu aklıma getirir.
    0 ...
  42. 621.
  43. Çokta şey etmemek lazım. Bizi çok meşgul ediyor böyle şeyler bilim yapın. Yani eforumuzu harcıyor, bilim yapın.

    Not: bilim yapın.
    0 ...
  44. 620.
  45. --spoiler--
    bilgelik sevgisiymis, sikeyim böyle bilgeliği.
    --spoiler--

    işte aradığımız yaklaşım. Sjsjhsjs. Çok güzel.
    2 ...
  46. 619.
  47. Bugün de birçok erkeğe kız tavlatamamış araç. Yazık.
    3 ...
  48. 618.
  49. https://www.youtube.com/watch?v=scL9XgM6-Zk

    profesör ahmet arslan ''teke tek'' programındaki 3.programı, güzel bir program felsefe açısından.

    iyi seyirler...
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük