Öğrencinin ufkunu açmaya yonelik değil de kafasını birsürü şeylerle doldurmak en büyük hatadır. Olur olmadık şeyleri ezberletip düşünmeye imkan vermiyor sistem . Hocaların verimliliği zayıf. Üniversite de prof hocamız vardı. Yardoc falan değil bildiğin prof ama derste kitabı okuyup anladınız mi diye soru sormaktan başka bir şey duymadım öğrenmedim ondan.
Öğrencinin ufkunu açmaya yonelik değil de kafasını birsürü şeylerle doldurmak en büyük hatadır. Olur olmadık şeyleri ezberletip düşünmeye imkan vermiyor sistem . Hocaların verimliliği zayıf. Üniversite de prof hocamız vardı. Yardoc falan değil bildiğin prof ama derste kitabı okuyup anladınız mi diye soru sormaktan başka bir şey duymadım öğrenmedim ondan.
0.5 uclu kalem nedir bilmiyen 80 yasindaki tonton amca milli eğitim bakani olmus. El kadar cocuklari istanbulun bi ucundan diger ucuna okula gönderende bunlar. Herseyin oldugun gibi egitim sistemininde icine sictilar
motivasyonun olmaması,
ders kitaplarının rant aracı olması,
araştırmanın olmaması ve kalıp düşüncelerin ezberi üzerine dayalı
özgür , özgün bir vizyonları olduğunu ileri süren okullarımızın, aslında özgür düşünceyi desteklememesi ve hepsi birbirinin aynısı olması.
çünkü öğretmenleri de böyle yetiştiriyorlar.
bir insan ne öğrenirse nasıl öğrenirse onu aktarır. ve işin ucunda ekmek parası. zar zor atanmışken bir de öğrencileri geliştirmeye mi çalışacak.
devletin verdiği müfredatı okut gitsin.
(istisnalar da var elbet )
Ögretmenlerin sürekli kendi istedigini duymak istemesi (daha dogrusu Meb´in böyle emretmesi), bu sebeple de ögrencilerin ezbere gitmesi, analiz kabiliyetlerinin gelismemesi, fikir ve görüslerin körelmesine sebep olmakta. Ayrica bu da tartisma kültürünün kavgadan ibaret olmasi sanisini dogurmakta.
kisacasi; ögrenciye ne verilirse (dogru yada yanlis) konunun öyle oldugunu kabul etmesi ögretilmekte. sormak yada sorgulamak ögretilmemekte. dogru bilgiye ulasmak icin arastirma ve deney kültürü gelistirilmemekte.
sinav ve notlama sistemi ögrenciler üzerindeki baskiyi daha da arttirmakta. Psikolojik ve fiziksel rahatsizliklara sebep vermekle beraber, ögrencilere egitim ve ögretim döneminde bilginin degerinden fazla maddiyatin daha degerli oldugu asilanmakta.
bütün bunlarin bir araya gelmesiyle koyun bir toplum olusturulmakta ve bilgisiz bu toplumdan üretim beklenmektedir. Üretmeyen, üretemeyen bir toplum da borclanmaya mahkumdur. Bu da gelecekte bu toplumun daha kötü sartlarda yasayacaginin isaretidir.
mevcut hükümet sayesinde iyice çivisi çıkan sistem. iyice yaz boz tahtasına benzettiler canına yandımın sistemini. bu ne lan sanki sahaya takım sürüyorlar yok 4+4+4 yok 5+1+3 yok 4+4+2 yada 3+5+2 ....vb. çocuklarında kafası karıştı hepsi merak içinde acaba seneye kaça gidicem diye.
öğrencilere verilen eğitim dışında sınavlarda soru sorulması.
öğretmenlerin mesai içerisinde tam bilgi vermeyerek, para karşılığında daha sonra eğitim vermesi.
araştırma ödevi adı altında 2.nci sınıf öğrencilerinden renkli new york resimleri istemek.
sürekli internetten ödev vermek.
eğitime el yazısı ile başlayıp daha sonra düz yazıya geçerek öğrencileri afallatmak.
zorunlu eğitimin ortadan kalkması ve dışarıdan eğitimin yaygınlaştırılması.
(bu sayede öğrenciler ilkokulu bile dışarıdan okuyarak gerekli bilgiyi alamıyor)
Bu başlık 2 farklı anlama gelmektedir.
1.Okul ve müfredata bağlı genelde toplumda sık bilinendir.
2.Gerçek anlamıyla eğitim sorunu.
1.anlamda kullanıldığında eğitim sisteminde..
Hata falan yoktur, aslında sorun istihdam açığından kaynaklı insanları okulda zorla tutmaya çalışmadır, o kadar genç nüfus 16 17 yaşında iş aramaya başlarsa, bu sefer ucuz işçi olarak piyasaya alınırlar, o takdirde bizim emekçilerimiz çalışamaz ve çalıştığı durumda ailesi geçindiremez. Devlet baba şimdilik ne yapıyorsa iyi yapıyor, eğer ekonomi iyileşir ve genç yaşlı ortalaması rayına oturursa o zaman Amerika veya Avrupa da olan durum yaşanır. Millet isterse erkenden okulu bırakır veya okumak isteyen devam eder.
2.anlamda eğitim sorunu...
Vardır ve de gerçekten bir sorundur, sorunun sebebi üniversitelerde gençlerin yeterli eğitim verilmemesidir, buda tahmini 80 darbesi ve daha da öncesine dayalı eğitimli / eğitim verebilecek kişilerin görevden uzaklaşması / uzaklaştırılmasıyla alakalıdır. eğitim verebilecek kişiler görevde olmadığı takdirde devamlılık sağlanmaktadır. Devamlılık sağlanması için yerine başka bir eğitmen getirilmedir fakat o yoksa yerine bir alt kademede olan az eğitimli eğitmen gelir buda nesli kirletir ve her aşamada eğitim faktörünü düşür.
Örnek olarak IQ ortalaması 45 ile 65 olan müfettişlerin türemesi ve bunların işi hakkında hiç bir bilgisi veya donanımı olmadan mesleğe gelmesi ve efenim"bilmiyorsan da bir şeyler yapılsın ki biliyorlar sansın düşüncesiyle cehaletle sadece dış görünüşle ilgilenmeler vede sürekli öğretim görevlilerince oph! ophlanması gibi durumlar olur" bunun dışında okul müfredatı eğitimle alakalı bir şey değildir. Başta okullar eğitim için vardı fakat kişinin eğitimi aldığını anlamak için küçük bir test gelişti. Test içerisine öğelerce zenginleşti. Zenginleşen öğelerle birlikte hakim olamadığımız bir çok olay ve durum devreye girmiştir, Biz bu durumlardan pek mutlu değilizdir. Bu çark böyle devam edemez.
Özet: 70 doğumlu olanların lise kitabıyla şimdi ki lise kitabını karşılaştırın birinde tek bir yorum bile olmadan sadece okul bitirmek için öğretim vardır diğerinde ise bir yığın hikaye vardır.
Çünkü: Eskiden eğitimi hocalar verirdi öğretimi kitaplar şimdi ise eğitimi kitaplarla verilmeye çalışıyor çünkü çoğunlukla öğretmenler eğitim verememektedir bir şeyler vermek içinde öğretim vermektedir bu yüzden adları öğretmendir Hoca ise yol gösterendir.(Burda kötü olan öğretmenler değil onları eğitemeyen ve 3 ayda görev başına çıkaranlardır).
Aslında kafamda bir düşünce var. 5 milyonluk nüfusla 80 milyonluk nüfusu karşılaştırmak gibi olacak ama finli eğitim ve öğretim görevlileri gibi böyle elini masaya vuracak " Müfredat veren üst yetkilere RTE gibi Sen kimsin ya! diyecek ben 8 senedir bunun okulunu okudum sen bana müfredat veremezsin ben nasıl istersem öğle eğitirim diyecek. Ülkemizin şartlarıyla ütopik karakter olur ama olabilse ne kadar güzel olurdu, Önce hocanın karizması olurdu şimdilerde ise müfettiş geliyor diye hepsi yalaka hepsi tam takır giyinmeler.
Müfredat, giyim kuşam yoklama defteri ders programı, bilmiyorsan Al! bunu yap cahil herif demek gibi bir hakarettir fakat olsun çok uzatmayalım.
Okumaya yöneltmemesi ve öğretmenin aktif rolü üstlenmesi. imrendiğimiz ülkelerde öğretmen yol gösterir öğrenci ilgili kaynakları temin eder ve araştırır.
eleştiriye gelince çok güzel eleştiriyoruz ama hiç kimsenin daha iyi bi önerisi yok ne yazık ki.
Herkes işin şakasında,cinselliğinde. arkadaş sen sex'in olduğu bir okulda nasıl bi eğitim beklersin. tamam canın ister azarsın azgınlığını gidermek istersın ama sex ve okul ne alaka. git özel hayatında yap kim sana ne diyecek.
Önce düşünce değişicek bu ülkede. sonra gerisi gelir.
Diğer ülkelerle kıyas yapan arkadaşlar görüyorumki her ülkeye gidip okumuşlar maşallah.televizyonlarda görüp papağan gibi burda sattığınız bilgilerin çoğu doğru değil.
Tüm ülkelerde eğitim bir sorun.lakin bunun sebebi eğitim sisteminin en temel sorunu olan okul kavramı ve sınıf kavramı.
Evrimsel sürece göre insan su andaki okul ve sınıf kavramiyla 17.yy da tanıştı.bu da insan doğasına ters bir durum.çünkü insan sürekli hareket halinde atlayan zıplayan koşan bir memeli canlı.sen onu oturtup sabahtan aksama dört duvar arasinda birşeye odaklan ve hatta anlamaya calis dersen bu insan doğasına terstir.
En iyi buluşlar ve fikirler özgürken bulunmustur ve özgür insanlar tarafindan bulunmustur.nokta
Haftanın beş günü okul yapılması çok gereksiz. Zaten öğrenciler pazartesi sendromu yaşadıkları için pazartesi okul olması çok saçma, cuma'yı da iple çekiyolar. Cuma günü işlenen dersten de hayır yok. Pazartesi ve cuma günleri okul olmamalı en büyük hata bu eğitim sisteminde. Üç gün gayet verimli, yeterli.
eğitim sistemindeki en büyük hata, milli eğitim bakanı değiştikçe sistemi de beraberinde değiştirmesidir. millet ''hadi bu sisteme alıştık'' derken yeni bir sistem gelir, ha onda da alışılacakken yenisi gelir, ona da alışılacakken başka birisi... eğitim sistemi, artık oyuncak olmuştur.
üstelik daha da kötüsü, bu değişim sırasında bir kobay jenerasyon seçilip, bütün denemenin o jenerasyon üzerinde yapılmasıdır. yazık değil mi bu çocuklara? sizin bi sistemi oturtamamanız yüzünden, binlerce öğrencinin geleceği heba oluyor. bunun hesabını kim verecek?
bu ülkedeki tahammülsüzlüğün, cahilliğin, saygısızlığın, bilinçsizliğin, aptalca tabular oluşmasının en büyük nedeni, bir türlü adam gibi oturtulamayan eğitim sistemimizdir. ülkedeki sorunların en büyük nedeni, eğitimsizliktir.
Ahmet Gülüm ve Kemal Gönen'in ''Dikkat Yazılı Var'' adlı bir kitap serisi vardı. Bu seri eğitim sistemimizin ne kadar trajikomik bir şekilde çürük olduğunu en iyi şekilde gözler önüne seriyordu aslında. Kitaplar mizahi bir şekilde yazılmış olsa da, içeriği düşünüldüğü zaman bir hayli hüzün vericiydi. Önsözde de dediği gibi, ''Ağlanacak halimize gülüyor''duk.
