Eğer ben varsam, Tanrı da vardır. Olmak zorundadır. Benim varlığım, Tanrının varlığının delilidir çünkü düşünen bir ben varsa, bu beni var eden mutlak bir kudret de olmalıdır; işte o Tanrı’dır. Benim varlığımı hissetmem gibi içimdeki o duyu ve hissiyata dayanarak benliğimde tecelli eden varlık, Hakk’ın varlığından bir izdir; kendi varoluşumun sancısı, Tanrı’yı arayışımın ve bulduğumun kanıtıdır. Benim var olmam demek Tanrı’nın bir
görünümü olarak; varlığım O’nun sonsuz doğasının bir tezahürü ispatlar demektir.
Ne alaka?? Böyle delil olmaz. Önce delilin ne olduğunu iyi kavra. Sen şimdi diyorsun ki ben varım, e ben yoktan var olamam. Ben kendimi yaratmadığıma göre kesin tanrı yaratmıştır diyorsun. Çok düz mantık ve eksik bilgilerle sonuca varmaya çalışmışsın. Ortada hiçbir şey yokken tanrıyı buldum, bu da kanıtı demek neyin kafası anlamadım. Senin var olmanın tanrıyla bir alası yok. Tanrıyı kim yarattı oğlum o zaman?? Teistler hemen buna diyor ki: o hep vardı, onu kimse yaratmadı. E demek ki birinin yaratmasına gerek yokmuş di mi? Böyle olabiliyorken ille de Tanrı olmak zorunda değil. Nasıl ki dünyadaki canlılar evrimleşiyorsa evren için de zamanla evrimleşme geçerli.
Yoktan var olmayı yanlış anlıyor herkes. Bu sorunun cevabı en az on sene önce bulundu. O da şu: mutlak yokluk diye bir şey yoktur. Yokluğu hayal et. Kocaman bir karanlık düşündün di mi, karanlık yani siyah da bir renktir ve yokluk değildir. Yani yokluk soyut bir kavramdır ama her şey için genelleme olarak kullanılamaz. Örnek: çekmece de kağıt var mı? Yok. Peki çekmecede hiçbir şey mi yok? Hayır var. Boş olsa da, kağıt olmasa da içinde hava var, gözle göremediğin mikro organizmalar var.
kimse size yoksunuz demedi, sorun burada bir tanrı varsa bu hangi tanrı ? 4300 din olduğu söyleniyor hepsinde 1 deus özellikli bir tanrı olsa bu 4300 tanrı eder.
senin bahsettiğin şey tanrı çipi, zaten bu dinler tarihinde çok bilinen bir kavram, ancak bu tanrı çipi dediğimiz olgu daha çok ilkel ve karşılaştığı tüm zorluları tanrıya yoran insan için geçerliydi, günümüz insanında çokta geçerli değil, zaten artan dinsizleşme oranıyla bunu anlayabilirsiniz, türkiye'de bile özellikle gençler arasında inanılmaz bir inançsılaşma var ve yaklaşık 50 yıl sonra ateiatlerin sayısının inananları geçeceği düşünülüyor. kısacası artık insanın tanrıya olan ihtiyacı eskisi kadar çok değil.
sen olmasan tanrının varlığı kabul edilemez miydi?
aranan her soruda cevabın tanrıya çıkarılması varoluşsal sancının bir tezahürü müdür?
uzun yıllardır soren kierkegaard, heidegger, sartre, camus, spinoza, hegel vs okumuş bir varoluşçu olarak elbet kendi mantık süzgecimden geçirerek tefekkür ettiğim belli çıkarımlarım var fakat başka fikirleri de merak ediyorum.