Toplumun gözünde seks izninden başka bir şey değil. Sorry but yetişkin bir kadın olarak da kiminle ne zaman nerede nasıl sevişeceğimi kimseye sorma lüzumu (lüzmu yazdım düzeltti, böyle mi yazılıyormuş vay be) görmediğimden asla evlenmeyeceğim.
Zaten bir kişiyle hayat geçirme fikri çok cazip değil. Mesela bir işe başlarken ömür boyu orada çalışma amacı ile mi başlıyoruz? Her an burnumuzun dibinde olacak bir insanın ölene kadar yanımızda olmasını isteyeceğimizi nereden bileceğiz? Sonra boşanmasıydı falan evrak işi hep.
Ayrıca sözü, nişanı, kınası, düğünü derken soğurum ben cidden. O kadar parayı tanınadığım akrabalar halay çeksin diye harcayamam. Ama çok güzel gezeriz. Bir tanıdığım sadece nişanına 80 bin tl harcadı, çüş aq. Neyse yine iğrenmeye başladım.
Sadece doğması muhtemel bazı hukuki sorunlar sebebi ile evlenilebilir. Ama yine öyle uzatmaya gerek yok, sonuçta iki şahit bir memur gerekenler. Sonrası iyilik güzellik. Belki?
Ayrıca bence lüzmu, lüzumu çok garip geldi ne bileyim.
Eğer iki insan ideallerini, hayallerini, kendini, yapmak istedigi yaşama dair ne varsa iş, egitim, kariyer vs yaşarken yanında eşlik edecek ve birbirine bu yolda destek olacak birini bulduysa yapılacak en akıllıca hareket evlenmek. Ama sen artık evli bir kadınsın hic yakısıyor mu yada ya sakalının kılı bembeyaz olmuş ne bu ergen hareketler gibi ömür boyu engelleyen söz ve davranışlar varsa evlilik bir hapishanedir.
bence ilerisi için yatırım aracıdır. evlilikte erken evlenmiş veya geç kalmış demenin saçma olduğunu düşünüyorum. kader kısmet işi. kaldı ki şu devirde 2 çocuk yapmak bile fazla gözüküyor göze. sanki hiç evlenemeyecekmişim o doğru kız karşıma bir türlü çıkmayacakmış gibi geliyor. iş hayatında da istediğim işi bulamam zannediyordum gerçi. çok şükür memnunum. belki buradan da yüzümüz güler. bıilmiyorum.
Herkes hayatında en az bir kere evlenmeli arkadaşlar. Görmeli o tanıdığı insanın nasıl bir varlık olduğunu, bunca zaman severken nasıl bir anda kanlı bıçaklı noktaya gelindiğini. Bi yerde hayat tecrübesi.
Hayırlısıyla bir de boşandınız mı tamamdır. Geri kalan hayatınızın ilk günü gibi olur, sanki yeniden doğmuş olursunuz derler. Az kaldı bakalım öyle miymiş gerçekten.
kızların, kapağı atıp hayatlarını garanti altına aldıkları kurum.
erkekler bu kurumun yolunacak kaz'ıdır.
zaten cinsel açlıktan sürünüyor erkekler. kızın biri hafiften yanaşınca, bodosloma banka kredisine yapışıyor bizim oğlanlar.
tamamen cinsel dürtülerle yapılıyor bunlar.
(bkz: boşaldıktan sonraki pişmanlık)
en son evlenen bir arkadaşım vardı. adamın hayatında hiç sevgilisi olmadı. askere gidip geldi. araba aldı. müstakil evlerine üst kat çıktı.
sonra kızın teki yapışmış buna. evlenmeden önce bir gün kavga etmişler, küsmüşlerdi.
ne oldu diye sordum arkadaşa:
hatunla arabada öpüşürken falan bizim abazan fazla ileri gitmeye çalışmış. kız da tokadı basmış.
sonra demiş, niyetin ciddiyse gelip beni istersin falan.
bana anlatıyor, - aga kız çok namuslu falan. her neyse evlenmeden önce bir miktarda ben borç verdim.
çocukta fabrikada çalışıyor. kız evde yatıp demet ile ali şan'ı izlerken story atmış yine.
günümüz hatunları çok uyanık yaa.
belli bir yaşa gelip evlenmeyenler için aslında o kadar da problem olmayan durum. akışına bırakmak gerek yani. kafana yatan bir kız varsa evlenırsın. o kadar saçma adetler duyuyorsun, söyleniyor ki gerçekten bazen erken bile diyorsun. evlenmenizi gerektiren şey ne, sevgi ıhtıyacı, hayatı paylaşmak ihtiyacı mı. bekleyin. elbet kısmet vardır bir yerde.
Teoride: Şimdi adam diyor ki, ben bu evi veya arabayı evlenmeden önce aldım. Tapusu ruhsatı benim üstüme.
Sadece Evlendikten sonra edinilen mallar olası bir boşanma durumunda davaya konu olur.
Pratikte: genelde boşanma davasını kadınlar açar ve mahkeme eninde sonunda o kadının maddi manevi tazminat almasına hükmeder.
Dava açıldığı anda ihtiyadi tedbir kapsamında sizin malınıza mülkünüze tedbir konur. Satamazsın, devredemezsin.
Senin o (bkz: benim) diye düşündüğün mallar davada bir nevi teminat olur. Dava sonunda da mahkeme tarafından açık arttırmayla satılır.
Eğer varsa böyle evlenmeden önce evi arabası olan damat adayları, çoğu kişi bu şekilde evini arabasını kaybetti. Kulağına küpe olsun.
O sokak ortasındaki kadın cinayetleri, kadın sadece boşanmak istediği için ya da başka biriyle dost hayatı yaşamaya başladığı için çıkmıyor.
Olay sadece nafaka değil. Maddi manevi tazminat. Nafakayı da düzenli ödemezsen senede 1 kez 3 ay tazyik hapsine çarptırılırsın. Ömrün cezaevlerinde geçer. Karısına nafakayı ödeyemediği/ödemediği için sayısız kez içeri girip çıkan adamlar tanıyorum.
Hükmedilen tazminatı da ödemezsen malın mülkün sattırılır.
Sonra vay efendim bilmiyordum, vay efendim benim ne işim var cezaevinde demeyin.
Bekarların evlileri sürekli mutsuzluklarından vurmaya çalışmak gibi kötü bir huyu var. Evliler mutsuzken; sanırsın bekarlar mutluluktan ölüyor. Evliliğin ilk şartının mutluluk olması sıkıntılı bir durum. insanların kendini bile mutlu edemediği bir çağda yaşıyoruz. Hal böyleyken evlilikte mutluluğu şart koşmak büyük mutsuzluk getirir. Mutluluğun karşıdaki kişiyle ilgisi yok. Çoğu zaman kendimizle ilgili bir durum. Bekarlar da evliler de mutsuzsa niye evleniyoruz derseniz; benim diyebileceğim tek şey, iki birden her zaman daha iyidir. Hayata karşı daha sağlam ve daha güçlü olursunuz. iyi bir ikiliyseniz tabi.