bunlardan birisi her emeğin karşılığı olması gerektiği gibi bir sanrısı vardır insanoğlunun. halbuki emeğin bir kısmı her halükarda boşa gider. bunu durdurmanın bir yolu yoktur.
bazen kazanca promosyon olarak, bazen de pazarlık unsuru olarak.
bir ikincisi de emeği herkes kafasında kutsal olarak konumlar ama aslında değildir. kutsal olan tek şey, sahiden kutsal olan birtakım inançlardır. emeği kutsal kabul etmek de biraz marksizmin ürettiği bir yanılgıdır.
aslında bakarsan emek her yerde kolaylıkla bulunan bir şeydir. kimseye ne iş biter ne işçi.
ama akıl, strateji, planlama, analitik düşünce, tecrübe gibi şeyler kolay bulunmaz. içi boş ve potansiyel enerjiden kinetiğe dönmemiş emek de pek para etmez. dolayısıyla o tarz bir emeğe saygı beklemek de anlamsızdır.
özel hayat, iş hayatı farketmeden asla karşılığı alınamayan kavramdır, emeğin karşılığı sömürüdür, sömürüye baş kaldırdığın zaman da senden kötüsü, aykırısı yoktur.
üç yıldır dişimi tırnağıma takarak çalıştığım gelişmesinde ve büyümesinde ilk elden rol oynadığım işime; bugün itibariyle son verildi, haksızlığa boyun eğmediğim için son verildi.
sonuç, gururlu ve borçlu olarak meydanlardayım.
içi boş bir kavram emek, düzeniniz de verirken elinizi titreten üç kuruş paranız da yerin dibine batsın.
bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü.
zahmetli çalışma. Türkçe kökenli olan kelime, zahmet acı ve eziyet mânalarına gelen emgek kelimesinden evrilmiştir.
somutlaştırılıp, kapitaller tarafından paraya dönüştürülen ve bu sayede çalınabilir bir obje haline gelmiş, bireyin bir amaç uğruna harcadığı enerjidir.
türkiye'de karşılığının kesinlikle verilmediği şeydir. 13 saat çalıştırıp 15 lira para verip üstüne üstlük patronun hiçbir şey yapmamışsın gibi aşağılayıcı bakışlarına ve azarlamalarına katlanmak zorunda olmaktır.