bugün

dostayewski nin duygu ve idolojiyi büyük bir ustalıkla bağdaştırdığı eseri olan Ecinniler'de, Dostoyevski nihilizmin, tanrısızlığın ve Batı düşüncesinin Rus devrimcileri üzerindeki olumsuz etkilerini anlatmıştır.
albert camusnun oyunlaştırdığı harika dosteyevski romanı.
nihilizm ve ateizme duyulan tepkiyi anlatan dostoyevski romanı. bir anlamda turgenyev'in babalar ve oğullar'ına tepki olarak yazılmıştır.

--spoiler--
roman, 1870'lerin rusya'sında geçer. ülkede yıkım ve anarşi beklenmektedir. Bir grup genç devrimci, ülkede yeni bir düzen kurmak için planlar yapmaktadır. Kanlı devrim söylentileri halkta tedirginlik yaratmıştır. Bu belirsizlik ortamında, grup üyelerinden Şatov adlı bir matbaacı örgütten ayrılmaya karar verir. Ancak örgüt lideri Pyotr'a göre Şatov'un öldürülmesi gerekir. Onun gözünde bu ölüm, örgüt içindeki bağı güçlendirmek için eşsiz bir fırsat haline gelmiştir.
--spoiler--
ıslak tuzlu ve şehvetli bir tat var ağzımda
sanki yağmurlu bir sonbahar günü sevişmiş
ve sonra yan yana uzanmış
tavana bakıyormuşuz gibi
hayattan ödünç alınmış bir an
gelip konuveriyor aklımın kenarına
sonu iyi biten masal kahramanları
kışşşşt diyecek gücüm bile yok
onca düş gezginlerine ,
hayalbaz kahramanlara
sana

sonra yağmurun altında ıslanmışız
ve ıslak elbiselerimizi alelacele çıkartmaya çalışıyor
ellerimiz birbirinin bedenine inadına değercesine
bi başka film karesi
(ah bu film kareleri!)
Kırmızı şarap gelmiş yetişmiş ıslak tenimize
biliyoruz ki tüm beyaz şarapların
ahı kalacak bu umursamazlıkta üzerimizde
kalsın varsın.

sonra tanıdık bizi içten içe titreten
şarkılar eşlik edecek gülümsemelerimize
ben kenarında öpücük olacağım
çehrenin gizemi peşinde
sen bir kelebek olacaksın belki
tüm güzelliğinle zamansız bir mevsimi
gölgeleyecek diyelim kanatların

ellerimiz birbirine kavuşmuş
hayaller kuracağız beyaz bir tavanda
izler arayacağız yaralarımıza tuzbiber
şefkat gelip sığınacak aramıza
gözlerimizde bir uyku ağırlığı
oysa dışarıda gökgürültüleri
sonbahar şimşekleri,
hayatlarımızın ecinni hikayeleri

O bile şaşıracak uykumuzda
hala öpüşebildiğimize,

ve kırmızı şarabın gözyaşları değil
bu yağmurun sesi
yıkayacak, yakacak, yanacak...

çoktan kül olmuş tenimizi.
dünya edebiyat tarihinin en iyi siyasi romanı.
aptal ve uyduruk bir korku filmi.
Andrzej Wajda'nın aynı adlı romandan uyarladığı çarpıcı bir filmdir . Ömer Şerif ile Isabelle Huppert başrollerdedir .
ROMAN BAŞTA ÇOK DERiNLEMESiNE BiR KiŞiLiK ANALiZiLERiYLE BAŞLAR. KASABADA REJiM KARŞITI BiR ÖRGÜR VARDIR. GiZLiDiR. BURADA ÜYELER FiKiR ALIŞ VERiŞi YAPAR. HEMEN HEMEN HERKESiN FiKiRLERi FARKLIDIR. DERKEN KASABAYA YENi VALi VE ESRARENGiZ BiR GENÇ GELiR, TÜM DENGELER DEĞiŞiR. OLAYLAR BiRBiRiNi KOVALAR. ROMANIN SONU ÇOK TRAJiK BiTER.
ORHAN PAMUK' A GÖRE BiLiNEN EN iYi SiYASi ROMANDIR.
KiTABIN iSMiNE NEDEN CiNLER DEDiĞiNi KiTABIN SONUNA EKLENEN STAVROGiNiN iTiRAFLARI' NA KADAR ANLAYAMADIM.
(bkz: dostayewski ne lan)
(bkz: ecinni)

Andrzej Wajda tarafından çok zayıf bir şekilde sinemaya uyarlanmıştır. Filmin ismi Les possedes dir.

http://www.imdb.com/title/tt0093765

(bkz: izlediğime pişman oldum denilesi filmler)
--spoiler--
"beş altı saniye süren öyle anlar vardır ki birdenbire sonsuz huzuru bulduğunuzu hissedersiniz. onu yakaladığınızı anlarsınız. dünyevi bir şey değildir bu. bunun tanrı'yla ilgili bir şey olduğunu söylemek istemiyorum. ama bu dünyadaki görünümüyle insan böyle bir şeyi kaldıramaz. fizik olarak değişmeli ya da ölmelidir. açık, tartışılmaz, mutlak bir duygudur bu. birdenbire bütün doğayı kavrıyor ve diyorsunuz ki: evet işte böyledir, gerçektir. tanrı dünyayı yarattığı zaman her günün sonunda demiştir ki: "evet, iyidir, doğrudur, gerçektir". bu duygulanma değildir... başka bir şeydir bu. neşedir. hiçbir şeyi bağışlamıyorsunuz çünkü bağışlanacak bir şey yok.bu aşk da değildir... bu aşktan da üstün bir şeydir. en korkuncu bu kadar açık olması. bununla birlikte uçsuz bucaksız bir neşe. beş saniyeden fazla sürseydi, ruh dayanamazdı buna ve mahvolur giderdi. bu beş saniye içinde bütün bir hayatı gördüm ve bu saniyeler için bütün hayatımı verirdim. çünkü değer buna. buna on saniye dayanabilmek için insanın fizik olarak değişmesi gerekir. öyle sanıyorum ki insan doğurmaktan vazgeçmelidir artık. neye yarar çocuklar? amca ulaşılmışsa eğer insanlığın gelişmesi neye yarar? kutsal kitapta yazdığına göre hayata yeniden dönüldüğü zaman doğurma diye bir şey olmayacakmış ve herkes tanrının meleği olacakmış. bir ima. karınız doğuruyor mu?"
--spoiler--
--spoiler--
tanrı'yı ulusun basit bir eşyası düzeyine mi indiriyorum ben? tersine halkı tanrı'nın düzeyine kadar yükseltiyorum. başka türlü de olabilir mi zaten? ulus tanrı'nın bedenidir. eğer kendi tanrısı varsa, bir ulus kendi tanrısıyla dünyayı yeneceğine ve bütün öteki tanrıları kovacağına inandığı sürece gerçek bir ulustur. bütün büyük ulusların inancı bu olmuştur. hiç değilse tarihte belli bir rol oynamış ve insanlığa yol göstermiş olan ulusların. gerçeklere karşı çıkmak imkansızdır. yahudiler gerçek tanrıyı bulmak için yaşadılar ve gerçek tanrıyı dünyaya bıraktılar. yunanlılar doğayı tanrılaştırdılar ve dünyaya kendi dinlerini bıraktılar, yani felsefe ve bilimi. roma devlet içinde ulusu tanrılaştırdı ve uluslara devlet düşüncesi bıraktı. fransa uzun tarihi boyunca yalnızca bu roma tanrısı düşüncesini geliştirmekten başka bir şey yapmadı ve sonunda roma tanrısını bir kenara atarak dinsizliğe yöneldi. bu şimdi sosyalizm adını alıyor.bunun nedeni dinsizliğin her şeye roma katolikliğinden daha sağlıklı olmasıdır. eğer büyük bir ulus kesin olarak gerçeğin yalnız kendisinde olduğu inancını, dünyayı kendi elinde olan bu gerçekle kurtarmaya, öteki ulusları yendiden canlandırmaya olan inancını kaybederse, o ulus büyüklüğünü kaybeder ve basit bir etnografya konusu olur. gerçekten büyük bi ulus insanlık tarihinde ikinci bir rol oynamakla, hatta birinci derecede bir rol oynamakla yetinmez, o, en ön safta bulunmalı ve tek olmalıdır. bu inancı kaybeden ulus artık ulus değildir.
--spoiler--
--spoiler--
"yahni pişirmek için tavşan gereklidir. tanrıya inanmak için de tanrı gerek."
--spoiler--
--spoiler--
"bütün halkların iyilik ve kötülük kavramları ortak olmaya başlarsa, bunlar yok olma yoluna girmişlerdir. o zaman iyilik ve kötülü kavramı arasındaki ayrım silinir ve yok olur."
--spoiler--
--spoiler--
"eğer birisi bir suç işleyecek olsa daha da önemlisi yüz kızartıcı bir şey yapmış olsa, bir hainlik, bir alçaklık yapmış olsa... yaptığı, insanların yüzyıllarca unutamayacakları, bin yıl sonra nefretle anacakları bir şey olsa... sonra ardından şöyle bir düşünce: "kafaya bir kurşun ve her şey bitiyor." o zaman insanların ve attıkları çamurların ne önemi olabilir."
--spoiler--
--spoiler--
"ayda yaşadığınızı ve orada bu aşağılık ve gülünç suçlardan birini işlediğinizi kabul edelim. şimdi siz buradayken aydaki insanların, ay var olduğu sürece size yüzyıllar boyu güleceklerini ve sizi lanetleyeceklerini çok iyi biliyorsunuz. orada yapmış olduğunuz pisliklerin sizin için ne önemi var. varsın yüzyıllarca tükürsünler üstünüze aydaki insanlar."
--spoiler--
bazı yayınevlerinde "cinler" olarak da karşımıza çıkabilen dostoyevski romanıdır.
entrika, ihanet, sadakat, soyluluk, devrim dolu siyasi roman.

bir iki alıntı yapayım dedim de kitabı yazmaya gider iş diye vazgeçtim.

dostoyevski büyük adamsın vesselam.
okumaya başladığım kitap.
Henüz yeni başlayacağım kitabın adıdır.bu kitaptan beklentim yine diğer eserlerinde olduğu gibi şahane anlatımlarıyla beni içine sürüklemesidir.hadi bakalım yeni maceralar bizi bekliyor ,gidelim dosto amca.
Varolan en iyi politik roman.
Kitaptaki değerlendirmeler günümüz türkiye'sine çok uygun. Avrupa aydınlanmasını bir trajedi olarak değerlendiren karakter ondan yola çıkarak taklitle oluşan rus aydınlanmasını ise bu trajedinin parodisi olarak görüüyor. Bir yerde geçen eğer bu alçak gördükleri millet kendileri gibi olsa milleti aydınlanmayı görev edinmiş bu sözde aydınların yine de memnun olmayacaklarını hatta kendi kendilerine verdikleri değerin kaynağı olan toplum aşağılama masturbasyondan olduklarından daha da çileden çıkacakları söylenir.

Kitaptaki karakterler rusya'nın anolojisi diyemem çünkü bir analoji bu kadar net resimler veremez karakterlerden yola çıkarak sefilliği gözler önüne sermek için. Biraz karikatürleştirilmişler ama dost vermek istediği mesajı çok iyi vermiş bu karikatürlerle okuruna. Zengin dulun oğlu olan karakter mesela tam bir rus genci karikatürü. Günümüzde baksan her tarafta her türlü kaynağa rağmen olumlu hiçbir varlık ortaya koyamayan, biraz iyi görünüp bir anda çıldıran dengesizlikler içinde ruhunun en ilkel kısımları onu nereye sürüklerse oraya gidenleri görürsün. Onların karikatürü olan bu karakter de ruhunun hep en ilkel kısımlarının kontrolündedir ve hiç mutlu olamaz.

Ayrıca hayatın sefaletini politikayla bu kadar iç içe geçmiş bir şekilde anlatmasından dolayı bu kadar herşeyin politize olduğu bir memleket olan türkiye'de tutmaması, pek bilinmemesi ilginç. Kesinlikle olmalı okunacak top 100 kitap listenizde.
"Var olamaz ama tanrı'dır. Bir taş acı duyamaz ama taşın düşmesinden duyulan korkuda acı vardır. Acı ve korkuya üstün gelenin kendisi Tanrı olacaktır. O zaman yeni bir hayat başlayacak, yeni insanoğlu doğacak ve her şey yenilenecek. Ondan sonra da tarih ikiye ayrılacak. Gorilden tanrı'nın yok edilemesine kadar olan çağ ve Tanrı'nın yok edilmesinden yeryüzünün ve insanoğlunun fiziksel değişmesine kadar olan çağ. insanoğlu Tanrı olacak. Fiziksel yapı da değişecek. Dünya da değişecek. Her şey değişecek... Düşünüşler ve duygular bile. Ne zannediyorsunuz: insanoğlu o zaman fiziksel olarak değişmeyecek mi?"
Bunu ilk duyduğunda:
"He nasıl film ben çok korkarım he yeni mi girdi vizyona" şeklinde cümleler sarfeden insanlar var onlar için üzülüyorum.
yerinde tespitlerle sol fraymı aydınlatmak için çabalıyor.
başarılı.