din

entry1167 galeri103
    294.
  1. iLKEL VEYA GELiŞMiŞ, DiNi OLMAYAN, DiNE iNANMAYAN HiÇBiR KABiLELE YOKTUR.
    0 ...
  2. 295.
  3. bu mesele öyle bir hal aldıki allah'ın olup olmadığını, dinin gerçek mi kandırmaca mı olduğunu tartışmaktan yoruldum. artık nokta koyma vakti geldi. *
    0 ...
  4. 296.
  5. --tanım--: ezenleri yoketmekten ziyade, ezilenleri teselliye yarayan töresel kurallar.

    --açıklama--: tarımı keşfeden insanoğlu zamanla artı ürün -kabilece tüketeceğinden fazlasını üretmek- elde etmeye başlar. bunun paylaşımı da sorun olur. ortaya mülkiyet suçları çıkar. bu mülkiyet suçu da beraberinde kurallar ve cezalar getirir. ama farkedilir ki, ne suçlar cezadan ürkmekte ne de cezalar suçları önleyebilmektedir. çünkü sorun mülkiyettir. sorun ezen ve ezilen arasındaki ezen avantajına yoğrulan faydadır.

    işte bu noktada din devreye sokulur. din, mülkiyet ile ortaya çıkan ezen ezilen ilişkisinin yarattığı suç-ceza döngüsü yerine ezileni teselli etmeye yarar.

    sağolsun tüm dinler; ezilenin şimdilik tanrısına dua etmekten başka yapmasına gerek olan bir şey yoktur. nasılsa bu onun kaderidir. suç işlemesin. ezen-ezilen arasındaki farkı kafasına takmasındır. tanrısı onu da elbette ödüllendirecektir. ötekini de elbette cezalandıracak. bu burada değildir ama olacaktır. tanrısı aslında onun yanındadır. onu daha çok sevdiği için fakir olmasını açlıktan ölmesini istemiştir. ama o dua etsindir.

    işte din bu yüzden toplumların afyonudur. karl marx subhaneke amin.
    0 ...
  6. 297.
  7. ateist yazar, düşünür ve devlet adamlarının düşüncelerinin derlendiği bir video mevcuttur.

    http://vodpod.com/watch/2...in-zerine-grleri-on-vimeo
    0 ...
  8. 298.
  9. gezegen üzerindeki herkes bir çeşit gerçeğe inanmak üzere büyütülür. tanrıya, ahlaka, ölümlülüğe, hayatın amacına. bu tür inanışlara genellikle din diyoruz. ve eğer hayat sırasında bu inançlar çökerse, gerçek olmadıkları kanıtlanırsa takip edeceğimiz ve inanacağımız başka bir din buluruz. fakat bu dönüşüm sarsıcı olabilir. sadece bizim için değil, ruhumuz için değil etrafımız içindekiler de.
    1 ...
  10. 299.
  11. yeryüzündeki en büyük sosyal projedir.zira aramızdaki akıl fikir ve vicdan sahibi insanlar,doğru ile yanlışı ayıredebilken,bu meziyetlere sahip olmayanların doğru olanı yapmak için dine ihtiyacı olduğu bir gerçektir.
    0 ...
  12. 300.
  13. halka en büyük zararı tiranlığı ile veren insan hayallerinden bir kesit.
    0 ...
  14. 301.
  15. sadece allah din kurabilir. din sadece akıl sahibi kimseler içindir. dinin en temel amacı insanı dünyada ve ahirette mutlu kılmaktır.
    0 ...
  16. 302.
  17. sirasiyla, asagi yukari ilim irfan goren herkesin yasadigi surectir. sonuca en erken ulasan, kafasi en cok calisandir..

    benim dinim guzeldir*
    senin dinin boktandir*
    benimkinde de pek numara yokmus
    seninkine convert oluyim bakiyim
    yok seninki hakkaten boktan
    en iyisi yahudi olayim, secilmislerden olurum
    kesmesinlar lan sakin beni, vazgectim
    ben budist olacam
    yok lan malmiyim puta tapayim
    kendimi dogaya veriyorum evet shintoyum heyo
    abi en iyisi bizim ozumuz, samanistlige geri donuyorum
    bu da pek sarmadi yav
    din toplumlarin afyonuymus birader
    anlasildigi butun dinlerin bi olayi yok en iyisi deistlik
    evet inancim var ama araciya gerek yokmus
    haci ne boktan dunya lan bu, tanri olsa boyle mi olurdu
    deistlik bos kavrammis moruk
    agnostiklik sanirim beni aciklar bundan sonra
    var mi yok mu artik dusunmem, evet hakkaten belirsiz hersey
    insanliga faydasi dokunan kisilerin cogunun ateist olmasi tesaduf mu lan
    bu ateistlerin kimseye zarari yokmus hakkaten adamlar hep ugrasiyor ne katabilir diye
    bu saatten sonra beni ateislik paklar
    ateist oldum iyi mi
    *
    1 ...
  18. 303.
  19. 304.
  20. mekansız ve algılanamaz olmakla birlikte sonsuz olan, genişliğiyle her yeri dolduran, arzusunu hiç bir zaman uygulamayan, son derece iyi olan ve bununla birlikte hep hoşnutsuzlar meydana getiren, düzeni seven ve bununla birlikte yönetimi kargaşa ve kaos hüküm süren bir zatın önünde diz çöktürür. onu istediğince yönetebilir.
    0 ...
  21. 305.
  22. 306.
  23. sosyete kibarlığınca: dün

    suçlama takısı olarak da kullanılabilir;
    sen yapdin!
    sen kırdin!
    dün bize niye gelmedin?!
    0 ...
  24. 307.
  25. stendhal amcaya göre dinler; çoğunluğun korkusu ve azınlığın kurnazlığı üzerine kurulmuştur.
    3 ...
  26. 308.
  27. herkes anne, babası ve öğretmeninden, arkadaşlarından; bunların da kendi anne, baba ve öğretmenlerinden almış oldukları itikattır.
    0 ...
  28. 309.
  29. kişisel bir duyguyu barındırır. (alışıldık "din" algısını bir yana bırak, sen ona başkalarının cümleleriyle kâni oldun.)
    ibadetlerin öğrenilmiş, duaların bağımlı değişiyor. mesela nathan söderblom'da öyle değil, bize pek benzemiyor ve diyor ki iki adet ayırt edici işaret vardır, ki bunlar herhangi bir otantik dini tespit ederken işimize en fazla yarayacak olanlardır, nelerdir:

    birincisi kutsala olan saygı, ikincisi de bu saygıdan kaynaklanan mutlak mecburiyet hissi.

    ivmelensin.

    dini duygu bireyselleştirilebilmiş bir algı aralığını teskif ediyor, (m.ö. 400'lerde hipokrat melankoliyi kara safrana bağlamıştı, ağlamanız inandırıcı değil) duygunun derinleştirilmesiyle insanlık için önce bireysel, sonra doğal olarak toplumsal bir müstakbel yol keşfi mümkün olabilir diyen schleiermacher'i, "hayır!" diye azarlayarak öteliyor ya marx. marx hadisenin maddî tarafına öylesine takık ki, hayat şartlarının düzeltilmesinin ardından bu mucbir bağımlılık duygusunun ister istemez lağvedileceğini ve bu maddî yokluklardan, imkansızlıklardan, zorluklardan doğmuş fiktif yapının [dinin] kaybolma noktasına varacağını düşünüyor. apolojetik, yani savunmacı, yani korumacı ve aynı zamanda cathartique birtakım fikirler atılıyor ortaya: alfred ritschl'nin etik, ahlâki bir paye biçtiği bu dini düşünce hadisesi otto pfleiderer'de evrensel bir tanrı fikri olarak vuku buluyor. tüm beşeriyet için müşterek olduğunu savladığı tanrı olgusunun hiçbir sosyal, dinî grubu tekeline alınamayacağını savlayan otto abimizin ertesinde ernest troeltsch buyuruyor: insandan fıtrî olarak bulunan bir mutlak yahut ilahî varlık duygusundan çıkardığı "dinî a priori" ile kant'ın ayak izlerini izlediğini söylüyor. herkesin ortak kullanım cihetine dahil bu a priori troeltsch'e göre tarihî dinlerin gelişiminin en önemli motoru, gazlayıcısı. bu kant + schleiermacher + troeltsch harmanı dinî duygu adamı rudolf otto ise numineux'un kutsal'ına varıyor. metafiziğin duygusal kategorisine. belki de esas öze. yanisi mi? yanisi ortak dinî zeminlere geçiş sağlayan objektif bir gereklilik olarak görmeye başlıyor dini. kutsal'ı ise profandan tamamen farklı bir "bambaşka" olarak adlandırıp içselleştiriyor. kendince özümsüyor, algıladığınca temenna ediyor.

    - ben allah'a inanmıyorum, din desen toplu bir saçmalama şekli.
    - ben de hıdırellez'e inanmıyorum, hele ahırkapı toplu bir saçmalama şekli.
    - ee?

    ee'si ne?
    din bira içmekse, dini duygu o birayı soğuk içmektir. tercihimse sulandırılmamış, depozitosuz, şişe.
    1 ...
  30. 310.
  31. bazılarının kendi menfaatleri doğrultusunda uydurduğu, karşı gelinemez bir yere koyduğu ve bu sayede gücü her zaman elinde bulundurmaya yarayan kurallar bütünü.
    1 ...
  32. 311.
  33. 312.
  34. engels'in formülüne göre din insanların sınırlı, kısıtlı anlayışlarından doğmuştur. ne bakımdan sınırlı? bir yandan, ilkel insanların hasım ve anlaşılmaz bir tabiat karşısındaki hemen hemen tam güçsüzlüğüyle; öte yandan, anlamadıkları ve onlara ulu bir iradenin ifadesi gibi gelen bir topluma körü körüne bağımlılıklarıyla sınırlı... ve böylece, açıklanamz ve salt egemen, tabiatın ve toplumun efendisi varlıklar olan tanrılar, insanların tabiat ve toplum karşısındaki nesnel güçsüzlüklerinin öznel yansısı oldular.

    alıntı: felsefenin temel ilkeleri *
    0 ...
  35. 313.
  36. 314.
  37. 315.
  38. 316.
  39. "eğer ben dünya ve mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişiye yakınçağda bir ruh doktoruyla ya da daha önceki çağlarda bir engizisyon yargıcıyla bir randevu alınırdı."
    bertrand russell
    .
    "organize dinlerin, açık düşmanlığımızı haketmesinin nedeni şudur ki, russell'ın çaydanlığına olan bir inancın aksine, din güçlüdür, etkilidir, vergiden muaftır ve kendini korumaktan aciz küçük çocuklara sistematik biçimde aşılanır. çocuklar gelişim yıllarını çaydanlıklar hakkında manyakça kitaplar ezberleyerek harcamaya zorlanmazlar. devletin okulları, anababaları yanlış biçimdeki çaydanlıklara inanmayı tercih eden çocukları okul sisteminin dışında tutmaz. çaydanlığa inananlar, çaydanlığa inanmayanları ya da çaydanlık kâfirlerini veya çaydanlık sapkınlarını hatta çaydanlığı inkar edenleri ölümüne taşlamaz. anneler çocuklarını, bir değil de üç çaydanlığa inanan çaydanlık-gâvuru eşlerle evlenmemeleri için uyarmaz. önce sütü koyanlar, önce çayı koyanların dizlerini parçalamaz."
    richard dawkins
    4 ...
  40. 317.
  41. 318.
  42. bugün bir cinayet daha işlemiştir.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük