çocuğum ben
ilk kez buldum, gördüm gölgemi
ben nereye o oraya
alkışlıyorum alkışlıyor
gülüyorum gülüyor,
bir benden büyük oluyor bir küçük,
nereden geldi, bir daha gider mi ki?
gitti bile kapıyı açıverince ninem,
neden ağladığımı anlamıyor koskoca kadın!
sevdiğim bir iki şiiri olmasına rağmen genel olarak beğenmediğim sevemediğim bir tarzı vardır. türk şiiri için çok fazla şey ifade ediyor lakin benim için pek ifade ettiği bir şey yok. ha ona değer verenlerin zerre umrunda değildir ve olmamalı da zaten. umrumda olanı merak edenler için ise;
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,
çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım,
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
asırlar boyu okunmaya doyulmayacak şair. *
--spoiler--
kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin
bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?
--spoiler--
son zamanlarda şiirlerinin günümüz gençliği tarafından facebook üzerinden paylaşıldığı lakin genelde üç beş tane şiiri bilinen düşündüğünü olduğu gibi söyleyen Datça çıkışlı bir şahsiyettir. Ülkemizin ilk Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in oğludur da aynı zamanda.
kimi için erken kimi için geç
ama ergeçseldir ölüm
önüne dikilse de kimi uzun kimi put
tek gözlü canavarlar kayalar
ufuk görünecektir eninde sonunda
yüzdüğüne göre yaşam denen bu denizde
bir gün boğulacaksın içinde
anafora kapıldım deme
anafor da bizim içimizde
şile'nin imrendi'sinde
gümüş kanatlarıyla bezmimize gelen
o huriler o kumrular
yaşamı yaşatmak için
sevişmeyi ilan ediyorlar
huu çekerek içlerinden
hakuran kafeslerinden
indirerek darağaçlarını yaprak yaprak
bach'ın yepyeni bir yapıtını çalıyorlar
siyah beyazlarıyla
kumrular ki makamları cennet
mekanımı cennet ediyorlar benim de
türemişim bir tuba ağacının köklerine
gözyaşlarımla düşünüyorum o gelmeyen geleceği
yaşamı yaşatmak için
cemal sürreyya ile arasında geçen bir dialog.
c.y: oo darphane müdürü de burdaymış.
c.s: evet darphane müdürlüğü yaptım ama istifa ettiğimde üstümü iyice silkeledimki hiç altın tozu kalmasın üstümde, hem sen de bakan oğlusun.
c.y: evet bakan oğluyum ama benim şiirimden başka hiçbirşeyim yok.
c.s: şiirin varda sanki ele gelir birşey mi yazdın.
can baba iyiden iyiye sinirlenerek cemal süreya'ya şöyle karşılık verir:
c.y: bende senin eline gelecek başka birşey var, veriyim mi? ister misin?
uzunca bir sessizlikten sonra ortamı yine cemal süreya yumuşatır. cemal süreya elini ileri doğru uzatarak şöyle der:
c.s: ver ulan.
bunun üstüne can yücel ayağa kalkar, meyhanedeki kalabalığı hiç umursamadan pantolonun önünü açar ve malafatı çıkarır. cemal süraya bir süre baktıktan sonra şöyle der:
c.s: hiç değişmemiş ulan. hala aynı.
can baba gür bir kahkaha atar ve karşılık verir:
c.y: değişmez tabii. niye değişsinki.
"kart sensin postal da sana girsin" lafı üzerine birkaç gün sonra can babadan lafını geri alması istenir.
Can baba'dan cevap: "Kartı aldım, postal kalsın."
nazımın öldüğü gün bbc de çalışmaktadır can baba. bakmış ki haberi geçiştirmeye çalışıyor bbc; almış eline mikrofonu
-"ölmekle silinir mi sandın bre hain; insanları sevme suçun?"
bunun üzerine işine son verilir büyük üstadın bbc'de.
helal sana be can baba, iyi ki bizim dilimize nail olmuş senin kadar büyük bir usta.
şairliğinin yanında durumlar karşısındaki tavrın da bizi ayrıca hayran etmektedir sana.
en kısa zamanda datça ya gelip mezarına bir şişe şarap dökmek dileğiyle.
az ve öz kişilerdendir can baba. argo ve küfürlü dil, bi ona yakışır. yaşanmış bi olay: "can baba bi ödül alır ve kısa bi konuşma yapar, konuşmasında hiç argo ve küfür yoktur, herkes şaşkındır. konuşma biter. kürsüden tam ayrılacaktır ki son kez mikrofona döner ve der ki: kusura bakmayın, beyninizi s.ktim".
vaziyet-i umumi. halimi en güzel anlatan şiirdir. ne vaziyetteyiz anlaşılır inşallah bir gün.
benim halim memleketin hali
üç gündür kabızım, dışarı çıkamıyorum
ne geğiriyor ne osurabiliyorum
içim gırtlağıma kadar bok
her zamanki gündelikçi kadın iki kız yollamış yerine, acı şeyler
etrafımda dolanıp duruyorlar
zaten başım dönüyor
yemekten içmekten kesildim
boyuna lagman yaptırıyorum, götüme fitil sokuyorum
bunlar yetmezmiş gibi disarida
sokak insaati yeniden basladı
matkaplar gırla
kendimi intihar edecegim bir gün...
--spoiler--
Gecenin yarısı, bir kitabın orta yerinden başlamak gibiydi,
Seninle birlikte olmak.
Başını anlamadan sona yaklaşmak.
Sonunu okuyamadan uyuyakalmak.
Ve uyandığında kaldığın sayfayı karıştırmak.
işte böyle birşeydi seni yaşamak,
Yarım yamalak..
--spoiler--
--spoiler--
Sırtımda çıplak
Islak nefesin
Bi gidip bi geliyor
...
Biz senlen yatmıyoruz ki
...Yaşamıyoruz da
Hep yarışıyoruz
Sen mi ben mi
Önce kim
Ölümü öldürecek diye
--spoiler--
Çok iyi aşk şiirlerine sahip yazar. Sadece şiirleri dolayısıyla değil kişiliği bakımından da hayran olduğum halktan, rahat, 'cool' adam. Gerek Duygu Asena'nın Nazım Hikmet'e 'kartpostal şairi' yakıştırması sonrası verdiği cevapla: "Kart sensin, postal da sana girsin", gerek çok içtikleri bir günün sonunda yere yatıp gökyüzünü izlediği sırada, ona ne gördüğünü sorduklarında "Çok sarhoşum amına koyim" cevabıyla orjinal bir adam olduğunu kanıtlamış ve gönlümüzde taht kurmuştur.
Fakat son günlerde Facebook ortamında ergen gençlerin şiirlerini paylaşması, hatta onun olmayan apaçi şiirlerin altına da onun adını yazmaları son derece sinirimi bozmaya başladı. Ben kıskanç bir insanımdır, dinlediğim müzikleri öyle çok kişi dinlemesin, beğendiğim şiirleri öyle çok kişi okumasın isterim ama oldu yine olan. Can Yücel de ergenlerin diline pelesenk oldu. Bir an önce unutulması ve sadece okuması gerekenler tarafından okunması dileğiyle..
bir gün tansu çiller datça ya gelir. korumalarına '' bana can yücel i bulun'' der. can yücel tansu çiller in yanına getirilir. tansu çiller küstah bir tavırla can baba ya şunu der: siz çok iyi şiir yazıyormuşsunuz, bana da yazsanıza.
can baba kabul eder. hemen yazmaya başlar:
sarı saçlı güzel kadın
sarı saçlı güzel kadın
tansu çiller keyifli bir halde dinlerken can baba devam eder:
sarı saçlı güzel kadın
sarı saçlı güzel kadın
anasını sktin vatanın...
can baba korumalar tarafından apar topar dışarı atılır.
içerimden bir defne ağlıyor
hançeremden ciğerimden
zâri zâri
yetiştirin bana diye şimdi
biberonu
esma'yı
vitamini
yetiştirin bana şimdi diye
büyümeyi
vaktiyle de ölmeyi
sıçtı can bez getir
ecel can'ı tez götü