bugün

bir handan ipekçi filmi. ölümden şans eseri kurtulan küçük bir kürt kızın (dilan erçetin) kürtçeye karşı olmayı türkçeye bağlılık sanan, ne kadar cumhuriyetçi gözükmeye çalışsa da kendi içinde tutucu olan bir emekli yargıçla(şükran güngör) yaşamaya başlamasıdır hikaye. fakat bu küçük kız kocaman bir adamın hem hayatını, hem de sınırlarını değiştirecektir.
2001'de altın portakal film festivalinde en iyi film, en iyi yardımcı kadın oyuncu ve en iyi senaryo dalında ödül alan film dilan erçetin'e de jüri özel ödülünü getirmiştir.
derin olmayan bir sürü karakter yerine, ayrıntılarla işlenmiş az sayıda karakterden oluşan film; kürt sorununu en açık şekliyle gözler önüne seren yapımlardan biri.
keşke türkiye'de de yurtdışındaki kadar anlaşılsa da yasaklanmak yerine daha çok insana ulaşsa.
şükran güngör'ün ölmeden önce rol aldığı son film olma özelliğini de taşıyan, terör'ün küçücük çocukların psikolojileri üzerinde açtığı derin yaraları gözler önüne sermekte oldukça başarılı olan, buna karşılık gösterildiği dönemlerde beyin hasarlı bünyelerce tepki çeken, sıcacık ve mutlaka herkesin izlemesi gereken bir film.
iç titreten filmdir.Güzel bir sevgi hikayesidir. (bkz: Şükran Güngör)
filmde füsun demirel'in kaliteli oyunculuğunu da görebilirsiniz.
(bkz: mavi gözlü dev minnacık kadın ve hanımelleri)
(bkz: çocuk ve dev)
müziklerini mazlum çimen yapmıştır. bazı sahnelerde çalan keman adamı öyle bir efkarlandırır ki sormayın gitsin.
yürek burkan ağlatan . her yürekte sevginin var olduğunu ispatlamış filmdir.
babam ve oğlum'la art arda izlenmesi gereken filmlerdendir. ağlamamışsanız boşverin gerisi çok önemli değil.
size does matter baslikli e-maillerdeki body-builder abilerin resimlerinin altinda yazabilecek yazi.

(bkz: enlarge your penis)
mezardan izinli çıkmış ha geberdi ha gebericek bir karıyla, ayakta zor duran ihtiyar bir moruğun nalları dikmeden önceki son kırıştırmalarını periyodik aralıklarla yalandan duygusal ortam yaratmak maksatlı bir background muzigiyle birleştirip önümüze koyan filmdir..
daha güzel dursun.şık dursun diye mi koydular bilmiyorum bu zırvalıkları ama ben küçük çocuğa acıdım.
bir donem devlet adına resmi kurumlarda calışmış rıfat ismindeki eski bir yargıcın televizyonu açar açmaz hatayı kendisinde bulması ise insanı düşüncelere sevkediyor.onun haricinde pekte bir olayı yok filmin.
ha arada çocuğun küfürleri falan da güzeldi.bir şair söylüyordu;"hangi dilde küfür ediyorsa insan, işte o anadilidir."
film müziği mazlum çimen'e aittir.
aynı müziğin seslendirdiği barış şiirinin fonunda kullanmıştır.
büyük adam küçük aşk kürt sorununu anlatabilecek en güzel yapıtlardandır.
(bkz: yıldız kenter)
(bkz: ismail hakkı şen)
(bkz: ulgar manzakoğlu)
(bkz: adnan tönel)

--spoiler--

"...hain pusuda hayatını kaybeden şehitlerimiz gözyaşları içinde uğurlanırken içişleri bakanı...
kırsalında güvenlik güçleriyle girdikleri silahlı çatışmada dokuz terörist ölü olarak ele geçirildi. yetkililer operasyonların aralıksız olarak sürdürüldüğünü...
kazadan sonra polis-mafya-siyaset ilişkisi tartışılmaya başlandı sayın seyirciler. vatandaşların başlattığı aydınlık için bir dakika karanlık...

rıfat bey: insanlar bozuldu.

hejar: ağlama!

rıfat bey: insanları bozduk.

hejar: ağlama!

rıfat bey: biz bozduk. dengeyi bozduk. doğayı bozduk. her şeyi bozduk.

hejar: ağlama!"

--spoiler--
bundan 6-7 yil once cocuk yaslarda izlememe ragmen gerekli dersi alabildigim icin sevindiren film. ben cocukken ne demek istendigini anlayabildiysem, kazik kadar herifler de izlediklerinde anlayabilmeliler. izlenesi film.
son derece katı prensipleri olan emekli bir yargıcın, kimsesiz bir kürt çocuğu sahiplenişinin öyküsünü anlatan; gerek konu işlenişi, gerekse oyunculuklar bakımından son derece başarılı bulduğum filmdir.
BÖLÜCÜLÜĞÜ SAVUNUYOR GEREKÇESiYLE ÖDÜLLERDEN MAHKUM BIRAKILAN FiLM.
izlerken ağlatan ve insana ırk çerçevesinden değil de ırk kavramına insan çerçevesinde bakmamıza yardımcı olacak filmdir.
film müziğini mazlum çimenin yaptığı, soundtrack albümünde ise barış adlı rutkay aziz'in seslendirdiği şiir bulunduran film.
Koca bir kalpti taşıdığı minicik bedeninde. Kim sorsa ya da kime sorsa anlamı yoktu bunun, anlamının içinde kaybolan kendisince. Aslında tam tersiydi, büyük bedende iğreti duran küçük aşk telaffuzuna. Kendisiydi küçük olan, büyüktü aşkı olan. Nice dizeler yaptığı, şarkı tadında söylediğiydi herkesten çok, kendisini anlatmak bir yana... Nağmesinde aşk, kalbinde aşk, cüssesine inat ruhunda aşk vardı.

- Anlatsana koca cüsseli adam.
Ya da;
Anlatsana büyük(!) olan adam.
Nasıl oldu bu aşk, senden küçük olan? -

' itiraz etti,
Serzenişlerini dillendirdi: '
- Küçük benim, büyük olan aşkım,
Aşkım da, kendimi aşan... -

- Bayım, bir soluklansanız,
Ardından anlatsanız,
Canfeza duygularınızdaki ritmi bize dalga dalga bahşetseniz?.. -

Ağız dolusu kustu. O kusarken biz dolduk. Biz dolduğumuzda ise o boşalmadı, yitmedi, tükenmedi.
Anlattı ki anladık; büyük olan aşk, aşkı büyük yapan adam.
greko-kürt-türk ortak yapımı film.

--spoiler--

film adıyla peygamberler de sever'i hatırlattı. müzik serdar yalçın ve mazlum çimen*. arada servet kocakaya'nın sesi ki o yıllarda kürtçe müziğe tahammül eşiği olan le le'den ibaret.

cumhuriyet gazetesinin ölüm ilanlarından haberdar olup toplandıkları eski dostlarının cenazeleriyle geçen günleriyle sırasını bekleyen, eşi neriman hanımın yanına gitmekten başka umudu kalmayan, huzurevitle evi arasında kalan, sonradan ape rıfat olacak rıfat amca ve diyarbakır lice'nin köylüğünden hejar'ın hikayesi. bir memleket geleneği olan koliye adını mr. ile yazdığına göre muhtemelen amerikada bulunan ve hayırsız ihraç beyinli evladı tek çocuğundan umudu kesmiş, muhtemelen laikçi, yargısız infaza şahit olana kadar da ergenekoncu bir ihtiyar. afyonlu; ahmet necdet sezer'in hemşerisi!.

eve yardıma gelen füsun demirel, sisteme entegre iyi kürt. allah gecinden ''vere'' demesi bile yasak, yoksa gözleriyle öldürür rıfat amca; allah gecinden ''versin''. ekmek parası ve belki de tuhaf saygısından adı dahil tamamen değişmeyi göze almış, şizofreni patlamış bir kamyonet. sonlara doğru, rıfat amcanın zırhındaki deliğe güvenip sakine değil rojbin oluyor..

giriş leon'dan arak. ama görüntü kalitesisizliğine bakan, bu filmin eski olduğunu ve luc besson'un adi bir hırsız olduğunu düşünür. buda'dan imdb var da doğrusunu öğreniyoruz. 90'ların geleneksel yargısız infazlarından biriyle başlıyor film. avukattan olma hücre evinin karşısında yaşıyor bizim rıfat amca. polis baskınına şahit oluyor, bir polis tarafından evinden çıkarılmıyor vs. polis elde silah engellerken ''ben emekli yargıcım'' diyor ama nafile. hali ikdidarsız kemal ve kemalist polis durumu. filmin eleştirilmeye cesaret edilen tek noktası baskın anında yaralının ''aman'' demesine silahla karşılık verilmesi. dünyayı mahallesi sanan, kalanını görmemeye yeminli emekli devekuşunun titrediği ilk anlar. sonrası titreme nöbetleri zaten.

cumhuriyet gazetesi okurken manşeti konuyla alakalı bir gün seçilebilirdi(sahneyi o gün çekmek değil:). böyle detaylar neden los angeles ve paris'te düşünülür vq? sonra televizyonda ardarda şehir cenazeleri, susurluklar gibi tesadüfün böylesi haber silsilesi. ulan yedirin mesajı, kör göze parmak sokmayın. erbakan hoca gibi acı ilacı şekere sarın derkeen aslında amacın ve hejar'ın o olduğu akla gelir.

ismail hakkı şen: rize doğumlu, kore gazisi, eski filmlerdeki tuhaf rolleriyle aklımda kalmış. babası öldüğünde teatronda suç ve ceza'yı oynarken ağlamış ve alkışlanmış falan filan. adını merak ederdim, bu filmde öğrendim. oyuncular için 4 kürtçe öğreten varmış. rahmetli ismail hakkı şen ve füsun demirel* bu yeni dilin hakkını veriyorlar. ama füsun demirel ağlayamıyor maalesef. rıfat emmi küçük aşkının akrabası evdo* emmiye geri vermeye götürürken yok saydığı, gözlerini kaçırdığı güzel ve yalnız ülkesiyle tanışıyor ayakkabısındaki çamurla. evdo'nun ve evinin durumu sonrası bari bu denizyıldızı kurtulsun bahanesiyle hejar'a sahip çıkıyor.

yalnızlıktan bunalan rıfat amca yeni avuncağına kürt kırmızısı türk üniforması çift kişilikli bir palto alıyor. satıcının ''çocuk türk mü'' sorusuna sanki ''türk ama henüz türk olduğunu bilmiyor demek ister gibi yalan söyleyerek kıvırıyor. önyargıların kabağı küçük aşkının yüzene patlıyor: hırsız dedirten ve sonra kürt inadına delil edilen çikolatalar.

kızın baskın sonrası zil ve silah sesine hassaslığı yüzünden kapıya astığı ''lütfen zile basmadan kapıyı tıklatın'' notu; daktilo sesiyle uyanan hejar'ın korkuları adına yazmayı bırakması.. filmin tepe noktası olan ''ağlama-negri'' gel-gitleri sırasında ingilizce özentisine karşı ''bir millet diline sahip çıkmalı'' deyip ulan ben ne diyorum'' diye duraksaması..

bazı şeyler vardır anca master card'la alınır deermişim. bazı şeyler ne kadar güzel, özgün olursa olsun önceden kafanızdan geçmişse dersiniz ''ee ne var bunda, yeni şeyler söyle bana'' . tanrı yanılgısı dersiniz, ''lan ben 6 yaşından beri bunları düşünüyorum zaten'' diye düşünürsünüz. filmin hedef kitlesi özellikle hejar'ın akrabaları değil; empati özürlü ape rıfat ve taifesine sempatiyle maşazz vermek, barış eli, ''anla beni, anlayayım seni''..

benim anladığım, anlamak istediğim ama yapamadığım; türklerin de ellerine bir not defteri alıp kürtçe öğrenmeye başlamaları gerektiği; çinceden ve ingilizceden acil hem de.

--spoiler--
tarafsız gözle izlenmesi gereken çok güzel duygusal bir yapım.
--spoiler--
ölümün ucundan döndün çocuk, ölmeye yakın olan benim
anam ebelik yapıp okuttu beni, akıllı kadındı. çok çalıştı genç öldü.
şimdikiler özel okullarda okuyor, ingilizce.
bir millet diline sahip çıkmalıdır.
bunu ekmekle dört kere katık edip yedin mi hiç? zeytin, al.
insanlar bozuldu, biz bozduk, dengeyi bozduk, doğayı bozduk, herşeyi bozduk.
--spoiler--
önyargılardan arınmanın, karşılıklı anlayışla her şeyin çözülebileceğine vurgu yapan filmdir.
ve en önemlisi "sevgi" kavramıdır ki filmde çok iyi işlenmiştir.
yakinlarini köylerine yapilan bir operasyonda kaybeden kürtceden baska bir dil bilmeyen hejar'la 75 yasindaki huzur evine yatmaya hazirlanan emekli yargic Riza bey'in hikayesi. birbirlerini anlamayan bu iki kisi önce anlasmayi ögrenirler daha sonrada birbirlerini sevmeyi. film aslinda türkiye'nin unutmak istedigi üstünü kapadigi konulari dillendiriyor ayrica mazlum cimen'in üstlenmis oldugu film müzikleride harika. duygularin bu kadar daha yogun yasandigi bir film kolay kolay bulunmaz.
izlerken insanın gözyaşlarına engel olamadığı afişi de kendisi gibi güzel olan film.