bugün

pek tavsiye edemeyeceğim bir kitaptır.
ahmet haşim in başarılı kitaplarından biridir.ahmet haşim'in ağdalı dili ve karamsarlığı okuyucuda beğeni uyandırmayabilir.
ahmet haşim şöyle der bu kitabının sebze yiyiciler bölümününde;
içinde bir ibadet yerinin sakinliği ve terbiyesinin hüküm sürdüğü bu lokantaya üç gün devam ettikten sonra, bedenimin yavaş yavaş masum bir çocuk vücuduna döndüğünü ve ruhumun artık zehirli ekşimelere sahne olmamaya başladığını zevkle hissettim. dünyanın manzarası gözümde değişmeye başladı: bütün işgalci avrupa halkı bana masum sebze yiyici milletlerle uğraşan, kanlı ve uzun dişli canavar sürüsü şeklinde görünmeye başladı. sömürge siyasetini et aramak hırsıyla açıklamaya başlıyordum. fakat şunu da itiraf ediyorum ki, bütün faydalı hayat hırslarını körükleyen ettir ve hareketi ağır sebze yiyiciler, etle beslenmeye alışıncaya kadar pençeli hayvanların zavallı bir avı olmaya mahkumdur.
burada ahmet haşim pariste kaldığı süre zarfında paris halkının sadece durmadan et yediğinden ve pariste başka yemek bulamadığından yakınıyordu. birgün arkadaşıyla gezerken böyle bir lokantaya rastlar ve bunu anlatır.
gerçektende muazzam bir dil ve örnekleme. avrupa devletlerinin sömürge politikalarını etkileyici bir dille anlatmış dönemde.
bu kitabı herkese öneririm. fazla zamanınızı almaz meraklanmayın. 120 sayfa falan.
Ahmet Haşim’in ikdam gazetesinde yayınlamış
olduğu köşe yazılarından oluşan eseridir.

Eserde, batı medeniyetinin; türk insanın, türk toplumunun üzerinde bıraktığı etki günlük hayatın işleyişine dikkat çekilerek yer yer mizaha yakın bir anlatımla gösterilmeye çalışılır.
Eserin dili, haşim’in sembolist bir şair olduğu göz önünde bulundurulduğunda görece açık ve sadedir.

Ayrıca haşim’in zekasını açığa seren Analizleri ve gayet etkileyici tasvirleri; esere, edebiyatımız adına bir değer atfeder.

Okunması gerekir...
ahmet haşim'in ikdam gazetesindeki yazılarının, denemelerinin derlemesi. başucu kitabı yapılabilir, yazılarından alıntılarımı zamanla ekleyeceğim:

"aşk yabani bir hayvandır. yasalar dışında, isyan ve ayaklanma dağlarında yaşar. ancak, gece karanlıklar basınca gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını, ağaçlı caddelerin kanapelerini altüst eder. ibadethanelerde her gün kınanan aşktır. hükümetler, polis ve jandarmayı ona karşı silahlandırır."

"aç ölenlerin çürümüş kemiklerine mermerden bir köşk yapmaya kalkışmaktan ne çıkar! sadaka ile dikeceğimiz iki taş, o tunç dilin, kendi sahibine yaptığı ses veren mezardan daha güzel ve daha sağlam mı olacak?"