modelsiz olgulaştırma, malum, şiirsel, musiki tandanslı kelimelerle yapılır, mesela heidegger'e göre dilin kökeni veya özü tam olarak buradan gelir. yazının icadı gerekmez, ama olsa da göz çıkarmaz. modelsizlik kuralsızlık, tekniksizlik demek değildir; sadece ve sadece model yok demektir. ama olgu mecbur; olgusuz insani düşünce olmaz.
oysa modelli olanı, yani "bilim" denilen olgulaştırma eylemi ise formüllerle, "sistemli" düşünce ile yapılır. yazı çizi icat edilmeden icra edilemez. yani bir anlamda serbest düşünce ve dil yerlerini disiplinli düşünce ve dile bırakmak zorundadır.
olguların "nasıl" olduklarını açıklayan sistemli ve nesnel bir bilgidir, (analitiktir, çünkü nasılın bilgisine analizle varılır) aynı zamanda da, nesnede ki sistemliliklerin farkına varıp bunu pratik yarar için kullanmanın yöntemlerini aramaktır (bu da bireşimseldir, deney ile mümkün). hülasa; kantçı bir bakışla bakarsak, öznel olan gözlemciden bağımsız olmayan bir nesneldir.
Bilip bilmediğini bilmediğin halde bilmediğine inanıp bilebileceğine inanmaktır. Tabi böyle olunca neden sonuç ve zaman denilen kavramlar bilim için gerekli olur. Neticede hepsi kaostan kaçan aciz sığınağı.
Bazen öyle anlar olur ki yanıldığını bilir. Ama yinede doğru olduğunu kabul ettirmeye çalışır. Çünkü bir şeyler değişirse düzen bitecek ve ortalık karışacak.Bilim kendini nasıl koruyacağını da iyi biliyor.
"doğrudan deney üzerine kurulmuş ifadelerden oluşan bir sistemdir ve deneysel doğrulama yolu ile denetlenir. Bilimde doğrulama, tekli ifadeler değil bu tür ifadelerin bütün bir sistemi ya da bir alt sistemidir."
Halkımız bilime itimad etmiyor. Sonuç budur. Biz de müslümanız çok şükür ama bilimin kanıtladığı şey inancina ters olsa da kabul etmek zorundasın. Aksi ispatlanmadikca. Muskaciya değil.
Dinsel ve ideolojik dogmalar, insanları sadece uyuşturup hipnoz etmek üzere üretilmiş insan ürünü mekanizmalardır, Bilim ise insanlığın gerçek ve tek kurtuluş rehberidir.
James Dewar şunu söylüyor:
"Beyin Paraşüt Gibidir, Sadece Açık Olduğu Zaman Çalışır"
Günümüz dünyasında bilgi inanılmaz bir hızla değişiyor ve gelişiyor. Mevcut eğitim ve donanımlarınız yeri geliyor size ayak bağı oluyor. Tarım devrimini yapan çiftçilerin bu bilgilerini fabrikaların içerisinde kullanılamaması gibi.
Yani "Babanızın Çağı Bitiyor, Torununuzun Çağı inşa Ediliyor" 1957- 1997 arasında Fortune 500 listesine giren firmaların şu anda yaklaşık sadece "%35" i faal durumda.
Eski ezberlerimiz, çağın gerçekleri ile maalesef örtüşmüyor. Bakınız "Enerji" dediğimiz kavram ülkeler için gelişmişlik açısından çok önemli. Dünyada 80' lere kadar ülkelerin "Enerji Üretim Miktarları- Milli Gelir" ile orantılı yükselirken, 80' lerden sonra ise bu durum değişmeye başlıyor. Enerji miktarı çok az oranlarda artarken, milli gelir çok daha büyük bir hızla artmaya başlıyor.
Artık ülkeler bilim ve teknoloji üreterek "Milli Gelir" e katkı yapmaya başlıyor. Bunların başını çeken ana sektörlerde şu anda: "Yukarıdan Aşağıya ve Aşağıdan Yukarıya Sentetik Biyoloji Çağı (XNA)" (Yani DNA ve RNA' dan farklı kalıtsal bilgiler aktaran yapılar üretme))- Yapay Zeka- Makine insan Etkilişemi (Machine to Human)- Uzay Çalışmaları"
Carl Sagan şunu söyler: Evrenin Büyük Bir Bölümünde Değil, Küçük Bir Bölümünde Bir Şey Vardır. Bir Şey Bulunması istisna Olup, Evrenin Büyük bölümü Hiçbir Şeysizdir. Karanlık Olağan, Işık Nadirattandır. Karanlık ile Aydınlık Arasında Tereddütsüz Aydınlıktan Yanayım".
Peki Geleceğe Ayak Uydurmanın Yolu Nedir?
"BiLiM".....
Uygarlık- Refah- Zenginlik ve Teknolojinin Kaynağıdır!
bir kitapta şöyle bir cümle okumuştum: "bilgiyi zenginleştiren ama hayal gücünü fakirleştiren bilim nasıl bir şeydir?"
olaya oldukça duygusal yaklaşmış ve haklılık payı var. yani diyor ki bazen bulutlara bakıp; işte bu bulut altostratüs derken başka bir gün bu bulut aynı palyaçoya benziyor diyebilmelisiniz.
lisansı da sayarsam yaklaşık 7 senedir bilimin içinde kabul ediyorum kendimi. şu hayatta verdiğim en doğru kararlardan bir tanesiydi akademi. insan doymuyor arkadaşlar. insan bu işi sahici yaptığında gerçekten doymuyor.
“bilim, bilgi ve cehalet arasındaki sınırlarda faliyet gösterir. bilmediklerimizi itiraf etmekten çekinmeyiz. bunun utanılıcak bir yanı yoktur. utanılıcak tek şey tüm cevapları bilir gibi davranmaktır.”
-neil degrasse tyson