Hep böyle kal demiştim. Sessiz,sakin ve bir o kadar da aşkla. Fakat anladımki bendeki o sevgi o heycan hiç olmadığı kadar saf ve çocukçayken sende sadece bir oyuncak gibiyidi.Sıkılınca bir köseye bırakıp,yerini hep zihninde tuttuğun ama sadece diğer oyuncaklardan sıkılınca ya da yalnız kalınca yaklaştığın ve oynadığın. Sesin,o hala zihnimden ve tüm bedenimden silemediğim kokun her an beynimin her hücresinde canlanırken sen nedenini kendin bile söyleyemediğin bir kavuşma halindeydin. istenilen ben küçük hanımdım sana göre ama nedenini hala söyleyecek cesaretin yoktu.Hani o tüm yasaklara,günahlara rağmen çılgınca ve yine sakin yaşanılan anlara,bana olan özlemini ne yazıya ne de kalbine koyamadın. Özledim seni diyemedin be güzel adam.oysaki ben yine bir sonbahar gecesi hiç düşünmeden beynimde alevler söylemiştim sana.
Sözlerle kaçabilirsin ama sarılırken bu kadar iyi bir oyuncu olamazssın. Sıcaklığında,dokunuşlarında bu kaçamak hiç yoktu çünkü. Ya da ben gerçekten çocukla kapıldım ruhuna. Neydi bu kavuşma isteği. Sen bilmeliydin.aslında en güzeli hissetirmeliydin. Yeniden heycanlandırabilmeliydin beni her şeye rağmen.ben tüm kalbimle söylerim;yine de özledim ben seni güzel adam. Kavuşmak istemesem de bu kez…
Bu geçip giden soğuk gecelerden birinde o hayalini kurduğumuz geceyi ve sabahını yaşayabilirdik.
Şu an tüm yüzsüzlüğünle dönsen, sana yapacağım tek şey, kimsenin ve hatta senin bile ne düşüneceğini umursamadan, geçen yılların acısını çıkarırcasına seni dövmek olurdu.
Bu kadar hümanist, merhametli ve yumuşak kalpli birine bunları düşündürebilmiş olman, menfi yönde büyük bir başarı.
Umarım hiç dönmezsin ve bu kirli düşünceler sadece beynimin dehlizlerinde yankılanan kaynağı belirsiz sesler olarak kalır.
Karşına oturup aptalca bir gururla yaşamanın nasıl bir his oldugunu anlatmak isterdim
Bazı şeyleri ne kabullenebildim, ne de altından kalkarım diye büyüklendim,
Sadece karma seni bana bırakana dek, ben de oluruna bıraktım.
Ne gerek vardı birini mimiklerine kadar sevmeye
Üstelik şu soğuk ülkeyi terk edişime bir bavul uzaklıktayken.
Biliyorum, insan bir kez meyletti mi, zaaf çukuruna düşüyor
şimdi binlerce kilometre uzaktayken bize bakmak daha kolaymış
beni sana getiren her yola minnettarım
Çünkü Sana çıkan her yol kutsal..
Bence biliyorduk ki, bazı anlar ve bazı aşklarda, bir gün bitecek olmanın güzelliği vardı,
Senden önce..
Ama hala öğrenilecek şeyler var,
Elimize yüzümüze bulaştırmadan sevebilirsek eğer,
Bir gün yetinmeyi de öğreniriz elbet
Denizi olmayan iklimleri sevebildiğimiz gibi.
Velhasıl, güzelsin sevgilim..
özlenildiğinde daha da güzelsin.
Bazen bir şey söylediğimde bana bir bakışın var... kilometrelerce öteden yüzünü görmesem de hissediyor, "Ne söyledim de böyle baktı" diye düşünüyorum. Çok sonra fark ediyorum aslında seni sevdiğimi söylediğimi. Ben o farkındalığa gelene kadar sen 5 kere aynı yolu gidip geliyorsun. Bu gerçekten tuhaf. Sana karşı bu kadar şeffaf olmak hem güzel hem ürkütücü.
Bugün.. bugün evet, sen gideli tam tamına 29 sene oluyor.
29 sene önce bugün, son bir sigara içmiştik seninle. Veda sigarası olduğunu bilseydim belki de hiç içmezdim. Ben uyurken gideceğini bilseydim, uyumazdım. Bir gün senin beni bırakıp gideceğine hiç ihtimal vermedim biliyor.musun? Gidişinden hep korktum, ama hiç ihtimal vermedim. Gittiğinin ertesinde bir gün, kendi kendime dedim ki<< gün gelecek "rahmetli anneannem" diye söze sanki hiç olmamışsın gibi rahatlıkla başlayıp, cümleyi tıpkı diğer insanlar gibi boğazıma düğümler takılmadan mi bitireceğim? Mümkün mü bu? >> Şükür ki onlar gibi duygusuz olmadım. Ama bu duygusuz olmama durumu benim duygu durumumun içine etti mi etti. Etsin, senin için olabilecek her türlü olumsuzluğa razıyım hayatımda ki, bana kattığın bunca değerli şeylerin yanında bunun esamesi bile okunmaz.
Senin beni hayal ettiğin gibi, adliyede upuzun saçlarıyla dolaşan bir avukat olamadım. Beceremedim. Sen o kadar erken gitmeseydin onu da yapardım eminim. Senden sonra bana inanan , güvenen, "yaparsın" diyen biri kalmadı. Hep bir şüphe, hep bir yapamazbu düşüncesi insanlarda. Yapamadım ben de....
5 senedir filan seramikle uğraşıyorum, yarışmaya girdim, ikinci oldum, şimdilerde istanbul'da bir karma sergide iki üç şeyim sergileniyor, kıçımı yırttım etrafıma, kimse umursamadı biliyor musun? Sen olsaydın ballandıra ballandıra anlatırdım benim torunum diye.. senin torunun olmak çok güzeldi. Dünyanın en güzel, en değerli seyiydi senin torunun olmak. Senden sonra asla o güzelliği hissetmedim. Birinin bir şeyi olmak değil, senin torunun olmaktı özel bel güzel olan... Bana bu duyguyu yaşattığın için sana ömrümün sonuna kadar minnettar kalacağım.
Hayat sensiz çok zevksiz geçti, seninle geçen zamanların yanında.
Beni ben yaptığın, kişiliğimi karakterimin oturmasını sağladığın için sonsuz teşekkürler.
Olduğun yerde hep beni kolluyor, koruyorsun biliyorum.
Varlığın için, var ettiklerin için ne desem az. Gücün, gücüm oluyor tek bildiğim bu.
Sonsuz uykumda rahatlıklar diliyorum.
Seni çok çok çok ama çok seviyorum.
iyi ki senin torunun....
Seninle geçirdiğimiz son dakikalarda başladım yazmaya. Yasin bittiğinde vedalasmis olacağız.
Güzel geldin, güzel gidiyorsun. Yasattiklarin için teşekkürler sana. Muhtemelen şu an farkına varmadığım pek çok şey kattın bana. ilerideki zamanlarda farkedilecek olan. Sanırım doyasıya yaşadım seni ve şu an seninle geçen son dakika. Sağol her sey için 47 yaşım.
Bazen neden nasıl demeden hissetmek ve yaşamak lazım aslında. Bunu yaşarken bedenim,beynim ve ruhum o kadar rahatlıyor ki. Ama sonrasında o ruh aleminden cıkıveriyorum bi an. Çünkü gerçek ve hayal o kadar zıt ki birbirine. Gerçek bir savaş halindeler sanki. Kokunu hisseder gibi sarılmak,tenine dokunur gibi heyecanlanmak…sözlerinin,sesinin karşısında öylece susmak ... Tarifsiz…ruhumda sen,öylece seviyorum seni…