kendisini ne kadar cok sevsem de hatta bir bakıma hayranlık duysam da şu aralar frekansımın tutmadığı kisi. sürekli herseye bagiriyor. bir sey istedigi gibi yapilmayinca sen sorumsuzsun, sen rahatsin, sana hersey kolay, sen ne anlarsın diye etrafi ayaga kaldiriyor. en son gecen beni aglatti. sonra da pisman olup gelip öpuyor. 4 sene sonra ailemin yanina gelmemden midir nedir bilmiyorum anlasamiyorum. surat asmayim uzulmesin diyorum zorla kiriyor insani. atanip gidicem tekrar.
Her erkek baba olabilir ama her erkek layığıyla baba olamaz.
Biraz sert bir adamdir benim babam. Tabii bize karşı başkasına sert olduğu gibi olamıyor. Artık iki kız babası olduğu için mi bilmiyorum. Annem, babanız için şanslısınız der. Gerçekten de öyle, çevredeki babayım diye geçinen insanları görünce babamı daha bir seviyorum. Sevgi dolu Hep ailesi için çabalayan bir adam.
Ablamla ben, babamıza çok düşkünüz. Hiç öyle tutucu, bizi sıkan, kısıtlayan bir insan olmadı. Modern biri diyebilirim. Elbette her insanın olduğu gibi babamında hoşlanılmayacak huyları var. inadı ve dediğim dedik olması gibi. Ama Onca güzel şeyin yanında göz ardı edilebiliyor. Bir de yaş ilerledikçe huysuzlanmaya başladı. Asla yapmayacağı şeyleri yapıyor. Evet, hatalı olan benim ama o da bu hatanın devamını getiriyor. Düşününce yine hak veriyorum. ama yanlış işte. ileride daha büyük sorunlar çıkartacak.
Her ne kadar "doğrusu bu" diyip yanlış yapsada, onu kıramayacak üzemeyecek kadar seviyorum. Olsun babam diyorum hep. Ölüm var ayrılık var diyorum. Bir daha kaybetme korkusunu yaşamak istemiyorum.
Muhtemelen bu fotoğraftan birkaç gün sonra sakallarını kestirdi. Başta tanımadım, ağladım, yanaşmadım. Sonra beni yanağında uyumaya alıştırdı. Orası benim yastığımdı.
canım benim be. şaşırıp doğum günümü bugün kutladı öptü sarıldı duygusallık coşuverdi birden. boşluğuma gelip bugün değil daha 4 gün var dedim olsun dedi erkenden kutlamış olduk.
yokluğun bana dünyanın dersini verdi.
hani okulda derse gelmeden çalışan öğrenciler vardır ya, öğretmen birşey sorunca hemen atlar. hah işte yıllardır o benim. yokluğunun öğrettikleriyle çoğu zaman insanlara olmaya çalıştım.
bu pazar çok garip birşey oldu. gittim bir evsize içimi döktüm. Kadıköy'de. bilirsin orda evsiz çok. sakalları vardı ama kesse eminim çok yakışırdı.
bana şöyle söyledi, hayat bir öğretidir çocuğum, babanın yokluğu da bir öğreti, sen yoktan almışsın dersi ben üstüne birşey ekleyemem.
hani kına gecesinde kızları ağlatırlar ya, benim kına gecemde beni ağlatamayınca babamı çağırdılar. görür görmez ağlamaya başladım. kimseye söylemedim ama bunca yıl bana varlığını hissettirmemene ağladım baba. beni sevmediğini düşündürdüğün her ana ağladım. bitti gitti işte, yıllardır bir kere takdirini alamadım senin. baba-kız olamadık biz hiç. şimdi evliyim, uzak bir şehirdeyim, çok sık göremeyeceksin beni.
insanlar beni ezdi baba, hepsinden önce sen öğrettin bu duyguyu bana. debelendim durdum ama çıkamadım içinden o duygunun. ben sana hep çok düşkündüm, kendin gibi soğuk yaptın beni, kardeşlerime, anneme bile sevgimi belli edemez oldum. son zamanlarda bana bir nebze farklı ve iyi davranmaya başladın ama benim için bir şey ifade etmedi. çünkü biz baba-kız olamayız artık. benim için o devir bitti.
kazıya kazıya yaşadım bu hayatı ve ezilen bir insandan, görece güçlü bir kadına dönüştüm. ama hala eksikliğin içimde ve sanırım hep orada kalacak.
yine de seni çok seviyorum ve çoktan affettim. allah sana uzun ömürler versin.
14 15 küsür sene falan önce. okulun yeri değişmiş. yaşım 10 var yok. iş yerine yakın diye babam götürüyordu okula, yeri değişince koydu cebime akbili. "şu duraktan bineceksin, şu durakta inecek, şu kadar yürüyeceksin." diyip saldı. 10 yaşında bir çocuk. her gün, yağmurda çamurda 20 kilometre okula otobüsle gidip geldim. ama nasıl nefret ediyorum kendisinden. o 20'km lik yolda ne eziyetler çektim, ne olaylar gördüm, ne adamlar tanıdım yıllarca. yıllar yıllar sonra öğrendim ki, ilk iki ay takip etmiş sürekli. şimdi kendi ayaklarımın üzerinde zorlanmadan duruyorum. teşekkürler baba. bana bu iyiliği kimse yapmazdı.
Benim tıfıl kahramanım, sana bu yazdığım az bile. Love <3
Her ne kadar anneme daha fazla sevgi göstersem de babamın yeri daha başka. Az önce bunu daha bir tescil etmiş oldum. Saçlarım çok dökülmeye başladı son 2 aydır. Bu sorunu birkaç gündür annemle fikir olarak tartışıyoruz ama babam bu durumu öğrendi. Sabahta konuşmuştuk, yürüdüğüm zaman aradığı için sesim de pek neşeli çıkmadığından; ve bu saç dökülmesi meselesi de eklenince, "bak biri rahatsız mı ediyor, sıkıntıda mısın, paran yoksa biz öldük mü niye söylemiyorsun...." gibi sorular sorup durdu. Bu kadar küçük bir meselede dahi böyle bizim için endişelenen ve daha burada söylemeyeceğim pek çok şeyi yapan bir adam. Kpss ye hazırlanıyorum bu sene. "Belki bir ömür ben sana bakacağım, belki istediğin mesleği olamayacaksın, belki herkes sana sırt çevirecek hiç farketmez, ben her zaman seninle gurur duydum ve duyacağım. illa bu sene kazanacağım diye kendini sıkma seni en iyi ben tanırım", dedi.
Babam her zaman onlar için cabaladigimi ve sorumluluk sahibi olduğumu bilir. Ondan sürekli stres yaptığımı düşünür, bu tepkisi bundan. Haliyle stres vücuda yansıyor. Şimdi ben bu adamın karşısına aslan gibi nasıl çıkmayayım? Başını asla öne indirmemeliyim, karşına herhangi bir damat çıkarmamalıyım. Oğlu olmalı, hatta sırdaşı. Ya da herhangi bir klasik hayat yaşatmamalıyım. En iyisi olmalı. Gönlünde kaldığı, maddi imkansızlıktan dolayı yapamadığı ne varsa yapmasına vesile olmalıyım. Herkes böyle ister muhakkak ama ben daha ayrı bir isterim. Sen bu kadar küçük bir şeyi bu kadar dert ediyorsan bende, senin ve ailem için en iyisini yapacağım. Söz....
her evlat için önemli olan kavramdır. Erkek çocuk babayı örnek alır. Onun gibi olmak ister. Ama ben babamdan pek fazla beni sevdiğine dair bir hareket görmedim. Bayramlar dışında fiziksel bir temasımız olmuyor. Babam diyip sarıldığımı hatırlamıyorum. Büyüklerinden böyle görmüş, kendi de böyle olmuş sanırım. Ama ben böyle olmayacağım. Her gün sarılacağım evladıma. Yine de sevdigini hissedebiliyorum. Napalım böyle kabul etmek zorundayım.
durup dururken serçe parmağımı eline alıp stiletto bıçak sivriliği ve inceliğindeki tırnağımı "şuna baaak olmayacakmış da olmuş, ne tatlı muçmuçmuç" diye seven deli insan.
edit: bir yazarın açık oylaması sonucu bu entrym iki yıl sonra tekrar karşıma çıktı. artık serçe parmağımı öpen kimse yok. seni çok seviyorum, seni çok özledim baba.