daha 18'inde "özgürlüğü" (dikkat edin tırnak içerisinde) tatmış bir kadın imiş kendisi. neymiş, anneler-babalar çocuklara baskı uyguladığından cinsellik gizli gizli yaşanıyormuş, bekaret ön plana çıkarılıp diğer her türlü cinsel temas yaşanarak iki yüzlü davranıyormuş kızlar. ve bu daha çok yanlışa sürüklüyormuş. aslında bir bakıma haklı. sadece bekarete indirgemek yanlış; ama 18 yaşında sevgilisinin elinden tutup jinekolog aramak bir kız için özgürlükse ve korunarak bu özgürlük kimseye zarar gelmeden yaşanabiliyorsa vay halimize derim. demek ki göster ama elletmenin yerini ver ama korun alacak.
oh ne güzel lan. kendisi bir de kız annesi olacak. bilemedim şimdi nasıl olacak. iş böyleyse modern değilim aga, hatta örümcek kafalının tekiyim de diyebiliriz. ama delikanlıca bir erkek çıkıp bana "evlendiğim kadının daha önce çocuk aldırmış olması beni gram ırgalamaz" diye can-ı gönülden yemin etsin ağzımı açarsam adiyim.
nereye gidiyoruz biz toplum olarak hiç bilmiyorum. hadi hayırlısı diyeceğim ama dilim varmıyor.
uganda seferiliğinden sonra ''şişmanlıkla yaşamayı'' bizatihinden tecrübe etmiş kişi. her türlü konuya parmak basıyor yahu, dışlanma güdüsünü halk nezdinde test ediyor. sıkça tartışılan ayrılıkları, milletin onca hır gür çıkardığı uyuşmazlıkları bir partner ve bir-iki şekle girmeyle birebir yaşıyor. takdir ediyorum; erinmeyip türbanla halkın ortasına karış, şişmanların çektikleri zulmü gör. acarlığıyla ve zuhurata tabi oluşuyla nice konuya parmak basacaktır.
sonund lisede okurken girdiği cinsel ilişkiden hamile kalıp çocuk aldırdığını da yazmış. modernizmi "cinsel özgürlüğe" indirgeyen çok basit sıradan bir kadın kendisi.
bu kadının gazeteci tarafının savunalacak bir yanı yok ne yazık ki. Ayşe Arman'a çemkirenlerin ne kadarı kendi işlerini ondan daha iyi yapıyorlar ? herkesler okumaktan, yazmaktan çatlıyor da bir bu kadın mı cahil ? züppeliğine , imkanlarına duyulan kıskançlık biraz ağır basıyor gibi geliyor bana. keşke daha iyi kullansa elindekileri, daha düzgün insanlarla konuşup, daha az "inci" tandanslı yazsa. ama büyükçe bir kısmı dibine ışık vermeyen mumlardan oluşan "arman eleştirgenleri" akşamları oturup mahalle dizilerini maaile seyrederken kendi çevrelerindekilere de bu kadar eleştireller mi ?
son zamanlarda uganda'da takilip, oradaki insanlara yardım etmeyi kafasına koymuş bir yazardır. Bu günkü yazısından anlaşıldığı üzere.
Şimdi efendim, yaptığı ve yapmaya çalıştığı iş güzel. Güzel ama gelişi güzel. Ben Ayşe Arman'ı liseli bir kiza benzetiyorum. Özel hayatıyla olmasada, köşe yazarlığı konusunda biraz ayran gönüllü. Yani nereye gitse, ney ilgisini çekse, böyle bi entellektüğel tavırlar, böyle bi anlamsız ilgi çılgınlığı alıyor başını gidiyor. Hani kiz birıne aşık olur ve sonra hayatındaki herkesi unutur. Ama sonra yine o hayata paşa paşa döner. Aynı öyle birisi. Neden diyecek olursak, bu günkü tek cümlesi beni tilt etmeye yetti.
Türkiyedeki olaylar onun için bi kısır döngü, çözümsüz gibi geliyormuş. Eyvallah, kendine göre haklı olabilir. Aklı özel hayatına ve ugandaya daha çok çalışabilir, onu da anlarım.
Ama! Yurdumun sorunlarına; " o kadar anlamsız ki" cümlesini kuracak kadar ileride değilsiniz. Kimse de ileri olamaz zaten. O yüzden nacizane bir vatandaş olarak, ettiğiniz cümleleri daha iyi seçmeye davet ediyorum.
Size uganda konusunda yardım edemem ama, şunu söyleye bilirim; onların karınlarını doyurmanın yanında, bilinçlendirmeyi hedefleyin. Bir hayvanın da karnı doyar, ama hayvan, yine hayvandır. Umarım bu lafın altindaki ince mesajım anlasılmıştır. insanlıktan ne kadar uzak olduklarını sızde yazmışsınız zaten.
üst üste yaptığı pakistan ve uganda çıkarmalarıyla unicef neferi olmaya aday kişi. selin vurduğu pakistan'da olup biteni aktarmak için gittiğinde işini layıkıyla yapmıştı. şimdi de afrika'ya uzanmış. aids ve yoksullukla savaşanların çektikleri zulmüde gözler önüne seriyor. bence coşkun aral'la çok uyumlu bir ikili olabilirlerdi. çoşkun aral oraları avucunun içi gibi ezberlemiş bir adam. kendini yardıma muhtaç ülkelere el uzatmaya adamış sanki. eğer bu amaca hız kesmeden devam edecekse, liyakat nişanı takdim etmek gerek.
bir önceki entry'mde ayşe armanın hayvan kesimi ile ilgili olarak görüşlerini anlattığı yazısından bahsetmiştim. bu gün o yazısına devam etmiş ve türk islam alimlerinin elektro şokun dine aykırı olmadığını söylediklerini belirtmiş.
kendisi bu elektro şok olayının türkiye'de dini endişelerle kullanılmadığından yakınıyor. insanları deyim yerindeyse bu konuda bilinçlendirmek istiyor. dünkü yazısında bilen bilmeyene anlatsın, öğretsin birşeyler mealinde serzenişte bulunmuştu.
bugünkü yazısının linkini de vereyim, okumak isteyen olur belki.
dikkat: bu entry duygusal arkadaşlara göre değil. duygusalsanız sakın okumayın.
ayşe arman hürriyet gazetesindeki 2 Ekim 2010 tarihli yazısında duyarlı bir gazeteci olduğunu ispatlamış.
bilindiği gibi dinimizde yenilecek etin helal olmasının bir koşulu var: "hayvan kesilirken bütün kanının akıtılması gerekir". bunun için hayvan önde gırtlağından kesilir. yani boğazlanır, böylece bütün kanı akıtılır ve hayvancık can çekişe çekişe ölür. ama o hayvanın eti de artık helal hale gelir.
ayşe arman işte bu sistemi değiştirmeyi aklına koymuş. bu günkü yazısında bir mezbahadaki izlenimlerini anlatmış. sonra avrupadaki mezbahalarda kesimden önce hayvanın elektro şokla bayıltıldığından bahsetmiş. bu yöntemle hayvanın acı çekme süresinin ne kadar azalacağından bahsetmiş ve bizdeki kesim yöntemini tartışmaya açmış. batılıların yöntemiyle de hayvanın bütün kanının akıtılabileceğinin altını özellikle çizmiş.
arman bu yazısında gerçekten çok güzel bir şey yapmış. hem avrupa ile türkiyedeki kesimleri karşılaştırması, hem de konuyu tartışmaya açması çok yerinde. bu yazıdan benim anladığım hayvanların kesilmeden önce bayıltılmasının dine aykırı olamayacağı. konu inşallah arman'ın istediği şekilde tartışmaya açılır ve gündeme gelir.
armanın yazısı için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.
Bir soyunup Nihat odabaşına poz veren bir tesettüre bürünüp nasıl oluyormus Tesettürlü olmak diye bakan kişidir anlayamıyorum kendisini herşeyi denedim içimde kalmadı demek içinmi bunları yapıyor yoksa gösteriş içinmi merak konusu?