Yılanın başıdır. Ne israil ne abd'ye bırakmaz oçliği. işine gelmeyen iktidarlara karşı her türlü rezilliği, alçaklığı yaparlar. En son fransa'da le pen'e yaptıkları gibi. Ama çok sürmeyecek zorbalıkları.
milliyetçi goygoylara kapılıp da sırt çevirilmemesi gereken birliktir.
her kim ki ab'ye ihtiyacımız yok diyorsa maldır net söyleyeyim. bölgesel güç olacakmışız akp kafasıyla çok güzel bölgesel güç olursun değil mi?
zaten almanya, fransa hep salak çıkayım şuradan da bölgesel güç olayım demiyorlar ama biz ne kadar akıllıyız ab'den çıkıp güçleneceğiz...
ab hedefinden kopan bir türkiye'nin dünya kamuoyundaki algısı kuzey kore'den farksız olur. bak yazıyorum buraya.
her uluslararası toplantıda defalarca ab adaylığını anlatan devlet yetkililerini siz görmüyorsunuz ama onlar içten içe bilirler bu hedefin önemini.
türkiye'nin demokratikleşmesi ve güçlenmesi için avrupa birliği'ne ihtiyacı vardır.
burada bunları yazıp ertesi günü erasmus kovalayacak ergenler hiç konuşmasın aq.
avrupadaki çoğu ülkeyi barındıran birliktir. birlik. hani şu ortadoğunun bilmediği, barışın yegane unsuru olan birlik.
tarih neyi gösterir, dağılır birleşir bilemeyiz. lakin birlikte olmanın her anlamda refahı ve barışı getireceğine inanılarak yapılmış dünya üzerindeki ender yapılanmalardandır.
halen salt ticari birlik zannedilerek ''siktiret ya dön yüzünü asyaya bak mis gibi çin var hindistan var nüfus gani'' diyen dalyarakları göstermiştir.
he paşam he dön yüzünü asya'ya, siktiret avrupa'yı da o 1.5 milyar nüfus altına alsın seni misyoner misali siksin, shangay beşlisi kollarını açmış seni bekliyordu zaten e mi?
demokrasi, insan hakları, yaşam kalitesi filan bunlar önemli değil, ab de zaten siklemiyor artık bunları ama nedense sorsan senden benden önce avrupa'ya koşuyor bazıları.
bu kafayla ülkenin geleceği yer aha burasıdır, çok bir şey beklemeyin.
niyet okuyucu ibnelerin halen nüfus goygoyu yapmasıdır.
ulan sen ulaş o demokratik gelişmişlik seviyesine almazlarsa o zaman anasına bacısına güzelce söversin ab'nin de ikiyüzlü tavrını dünya kamuoyu görür. ama sen hem kel hem fodulsun halen ama parlamentoda söz hakkı olacaz yeaaa diye edebiyat edersen kafanı sikeyim derler adama.
git çalış öyle gel.
şu anki kafayla asya'ya açılmaya kalkarsan çok net sikerler. ne ticari gücün var ne üretim kapasiten var. ulan tarım toplumunu saman ithal eder hale getiren bir hükümet kafasıyla nasıl bölgesel güç olacaksın lan?
sığır ithal ediyorsun, yem ithal ediyorsun. bizim konya kadar hollanda tarımda elimize vermiş durumda.
Türkiye'nin günün birinde Avrupa Birliği'ne girebileceğine hiçbir zaman inanmadım.
Bunu da her zaman her fırsatta, döne döne söyledim...
işin matrağı, Türkiye'de de kimse inanmadı. "Girelim" diyen liberal takımı da inanmadı.
Avrupa'da da kimse inanmadı.
Türkiye'nin kabulü için, günü geldiğinde (belki otuz yıl sonra) her üye ülkede ayrı ayrı referandum yapılacak, bir tek ülkede bile "hayır" çıkarsa bu iş yatacak... Bunu biliyor muydunuz? Gözlerden kaçırdılar çünkü.
Üstelik girsek bile, Türk vatandaşlarına, hadi diyelim vize kaldırıldı, hiçbir zaman "serbest dolaşım, oturma ve çalışma hakkı" da verilmeyecek! Üyesi olacağımız birliğe diğerleri gibi nüfus kâğıdıyla değil, gene pasaportla gideceğiz.
Sonra da bunu ciddiye almamızı bekliyorlar...
Ortak parası, ortak parlamentosu olan ama ortak hükümeti de ordusu da olmayan, ortak bir anayasası bile bulunmayan, üstelik en büyük üyelerinden biri de ayrılmaya karar vermiş bir garip birliktir bu...
Bu iş yürümemiştir. Bu fikir ilk ciddi krizde iflas etmiştir.
Birliğin küçük üyelerinden biri fiilen iflas etmiş durumdadır, birçok üyesi de zor durumda.
Bu birlikte hayır da yoktur istikbal de yoktur.
Nasıl ikiyüzlü, nasıl bencil, nasıl çıkarcı olduklarını da Türk milleti gördü. Yirminci yüzyılın en büyük hayal kırıklığı nasıl komünizm olduysa, yirmi birinci yüzyılın en büyük hayal kırıklığı da, Victor Hugo'nun deyimiyle "Avrupa Birleşik Devletleri" olacaktır. (O tabii bunu Fransa'nın önderliğinde bekliyor, günün birinde Fransa'nın Alman dümen suyuna gireceğini aklına bile getiremiyordu.)
Ama hepten "tasfiyesi" için bir formül bulunamadığından, ite kaka bir süre daha gidecektir...
Türkiye ile oynadıkları "tiyatro" da bir süre daha sürecektir tabi, "Girdik giriyoruz, aldık alıyoruz" komedisi uzun süredir karşılıklı oynanıyor zaten...
Türkiye'nin vakti zamanında girmek için çok uğraştığı, yıllarını verdiği şayet giremedikleri ve yıllar sonrada artık rest çektiği Avrupa ülkelerini kapsayan sözde birlik adı altında türlü alavere dalaverelerin döndüğü geneli sömürgeci ülkelerin olduğu birliktir.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Juncker 'Dünyanın patronu olduğumuzu düşünüyoruz ama küresel sahnede güç kaybediyoruz' dedi.
--spoiler--
Hollanda'nın Trouw adlı gazetesine konuşan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, AB'nin ekonomik, demografik durumu ve Rusya'yla ilişkiler hakkında açıklamalarda bulundu.
Avrupa ve Rusya'nın soğuk savaş retoriğini geride bırakarak tekrar nasıl bağlantı kurulacağına odaklanması gerektiğini belirten Juncker, "Putin arkadaşım, kimse bugün Putin'e arkadaşım demeye cesaret edemese de biz çok uzun yıllardır arkadaşız " diye konuştu.
Rusya'nın bölgesel bir güçten çok daha fazlası olduğunu aktaran Juncker, "Ruslarla eşitimiz gibi konuşmayı öğrenmeliyiz" ifadesini kullandı.
Juncker, Avrupa'nın güvenliğinin Rusyasız inşa edilemeyeceğini vurguladı.
"AVRUPALILAR OLARAK DÜNYANIN PATRONU OLDUĞUMUZU SANIYORUZ"
Juncker, " Avrupa küresel sahnede güç kaybediyor. Dünyanın patronu olduğumuzu düşünüyoruz ama aslında kainatın küçük ve zayıf bir parçası olduğumuzu unutuyoruz" açıklamasında bulundu.
Avrupa'nın ekonomik güç olarak gerilediğine ve demografik olarak da güç kaybettiğine dikkati çeken Juncker, "Kültürel olarak varız ama baskın değiliz. Bu nedenle herkesi daha mütevazı olmaya ve dünyanın geri kalanını dinlemeye davet ediyorum " dedi.
"AB HRiSTiYAN BiRLiĞi DEĞiL"
AB'nin kimliği üzerine de geniş açıklamalara yer veren Juncker, "AB bir Hristiyan birliği değil " değerlendirmesini yaptı. Juncker, Hristiyanlığın Avrupa'nın gelişimine büyük katkı sağladığını ancak AB'yi Hristiyan bir birlik olarak tanımlamanın gerçeği yansıtmayacağını aktararak "Topraklarımızda Müslümanlar da yaşıyor. Kurallarımıza uydukları müddetçe onların da topraklarımızda yeri olmaya devam edecek" diye konuştu.
--spoiler--
- Kıbrıs'tan çekilmedikçe bizi Avrupa Birliği'ne almazlar.
- Bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermedikçe bizi Avrupa Birliği'ne almazlar.
- Soykırım iddialarını kabul etmedikçe bizi Avrupa Birliği'ne almazlar.
Yani, Türkiye'nin AB üyeliği ham hayalden ibarettir.
Bakın, Avrupa'nın "islam korkusunu" hiç hesaba katmadım.
Türkiye girerse, bizden Avrupa'ya yönelecek hem mülteci, hem de "ucuz işgücü" akınını da hiç hesaba katmadım.
Türk sermayesi, AB üyeliğini, "para gelecek, çöpleneceğiz" diye ister.
Türk emekçisi de iş bulmak için...
Avrupalı eşek mi, bunun farkında değil mi?
Şunu da unutmayın: Diyelim ki girme aşamasına geldik, bu her ülkede "ayrı ayrı" referanduma sunulacak!
Bir tek, ama bir tek üye ülke bile hayır dese, yandı gülüm keten helva...
Kıbrıs'tan ne yönde bir oy çıkacağını sanıyorsunuz?
Bu iş, olacak iş değildir.
Yıllardır karşılıklı bir komedi oynanıyor.
Onlar, almaya hiç niyetli olmadıkları halde "aldık alacağız" diye bizi oyalıyorlar.
Biz de "girdik giriyoruz" diye kendimizi kandırıyoruz.
Sonra da kızıp delleniyoruz, yok, bunlar bizi galiba almayacaklar...
Neyin ne olduğu bellidir, ne olacağı ve ne olmayacağı da bellidir.
"Almayacaksanız söyleyin, bizi oyalamayın" diyoruz, aldırmıyorlar.
"Vazgeçeriz haa" diye tehdit ediyoruz, buna da aldırmıyorlar.
Avrupa, güçlü Türkiye istemiyor. Kendi başına buyruk üye istemiyor.
Sömürge arıyor.
Buna daha ne kadar tahammül edeceksiniz?