insan üremesinin yanlış olduğunu savunan bir görüştür. bu düşünceye göre, yeni insanların dünyaya getirilmesi, onların acı çekme potansiyeli nedeniyle etik değildir. ve pek de haksız bir düşünce değildir. hepimiz öğrenilmiş döngünün bir tekrarının sonucuyuz. denildiği gibi, statümüzü biz seçemiyoruz. hastalıklarımızı biz seçemiyoruz. genetiğimizi biz seçemiyoruz. yalnızca, ana babalarımızın kaos ve sorumlulukların kaleydoskopundan ibaret bu dünyaya salıverdiği insanlarız. bu sorumluluğu bir varlığa yüklemek, bir insanın varoluşuna sebep olmak, en mühim meselelerden biridir. her ne kadar bizim gözümüzde anlamsız ve çıkarımıza ters nüanslardan gayrısı olmasa da... evlendiğinizde sizleri bekleyecek senaryo pek olasıdır. toplumsal kabuller yüzünden çeşitli şeyler yapmaya zorlanacaksınız. bunların en başında bildiğiniz üzere çocuk yapmak gelir. bu silsileyi takip eden pek çok olgu olsa da, en bilindik dayatma budur. bahsettiğimiz olgu kültürlere göre opsiyonel olsa da, bu vaziyet mütemadiyen bizim toplumumuzda devam etmiştir. çocuk yapmak, farkındalık sahibi olmayan ortalama bir birey açısından öğrenilmiş bir döngüdür. bu döngüyü devam ettirmeyenler, toplum içerisinde “kısır” olarak mimlenir ve hatta aşağılanır. bu önermeye karşı yapılabilecek eleştiriler de ayan beyan ortadadır. “sen böyle böyle diyorsun da, hiç düşünmedin mi, neler neler var bu hayatta görülmeye değer? hangi yarım akıllı hiç doğmamayı doğmuş olmaya yeğ tutar?”
“görülmeye değer” olarak nitelendirilen şeyler şunlardır: ölene dek kapitale köle olmak ve çalışmak, hafta sonu yapılan tek günlük izinde aileyle gidilen bir mekan yahut yapılan bir yürüyüş, ve kalan kısıtlı zamanda bulunduğun metrekarelere sığdırılmış muhitten yapılacak üç beş okuma-araştırmadan arda kalan birkaç bilgi yığını. ne de görülmeye değermiş öyle bu hayat!
bir çocuğu dünyaya getirmek, onu tamamiyle ateşe atmak değil midir? sen ona olabildiğince mükemmel bir yaşam tarzı sunacak maddi-manevi birikime sahip olabilirsin. ona zor zamanlarında iyi hissetmesi için salık verebilirsin. onu en lüks okullarda okutup mükemmel yaşam standartları sunabilirsin. ama gel gör ki, bu çocuğu getirdiğin dünya; binlerce dinin, düzensiz düzenin kaotik yapısından oluşan olumsuz getirilerin, yapılması gereken sorumlulukların, şahitliği manasız ve insan sırtına bindirdiği yük kaçınılmaz ve manidar hayatın oluşturduğu bir çöplükten ibaret. bu çocuk binlerce din arasından birini seçmek zorunda, standartlaştırılmış bir köle olmamak için deliler gibi çabalamak zorunda. ve eğer farkındalığı yüksekse bu çocuk, sonucu 2 metre mezardan başka bir şey olmayan bu dünyada niçin bu kadar çaba göstermek zorunluluğuna pervasızca maruz bırakıldığını düşünecektir. demem o ki, çocuk yapmak vehameti ve vebali yadsınamaz bir durumdur.
Bu yıl nüfusun çok arttığını görünce mantıklı gelen bir görüş ama insanda da üreme içgüdüsü olabiliyor. insan çocuğu olsun isteyebiliyor. Çocuk bu dünyaya gelmek istemeyebilirdi ama. Hayattan bıkıp intihar etmek de dinen haram. Bir de dünyanın yaşanılmaz olduğunu düşünüp çocuk yapmak da ayrı bir çelişki. Hem nüfus fazla deyip hem de çocuk yapmak çelişki. Nüfusu hepimiz oluşturuyoruz.
antinatalizm, üreme karşıtlığıdır. doğuma karşı gelen bir bakış açısıdır. genellikle antinatalistler, sağlam genetiği olmayanların ve maddi açıdan düşük gelirli olanların üremesine karşı gelir.
kendinin antinatalist olduğunu öğrendikten sonra nasıl oldu da olmamaya karar verdin?
bu felsefenin kürtler, suriyeliler ve afrikalılar üzerinde yaygınlaşması lazım.
antinatalizm ya da doğum karşıtlığı, doğuma negatif değer veren felsefi bir görüştür. bu görüşü savunan antinatalistler, insanların üremesinin ahlaki açıdan kötü olması nedeniyle ürememesi gerektiğini savunmaktadırlar. bu kelimeyi diamond tema'yı çok kısa izlememle öğrendim kendisini tanıttığı bir videoda. ben antinatalistmişim ama farkında değilmişim. artık antinatalist falan değilim.
insan öyle bencil ve vahşi kökenli bir varlıktır ki başkalarına acı vermeye ve başkalarının zarar görmesine sebep olma ihtimali çok yüksektir...
Yukarıdaki cümle, Anti-natalizm’in savunduğu insanların doğurmaması ve bu sayede insan soyunun tükenmesi gerektiği düşüncesinin temelini özetler. Anti-natalizme göre doğum eylemi kutsal dinlerde olduğu gibi kutsal, pozitif bir şey değil aksine negatif bir eylemdir. Çünkü bireylerin dünyaya geldikten sonra birçok hayal kırıklığına uğrayacağı, acı çekeceği aşikardır, hayat acılarla doludur. Bunu bile bile dünyaya bir varlık getirmek akıllıca bir şey değildir.
Anti-natalizm modern ve kapitalist bir dünyada ortaya çıkmış bir inanç-akım gibi görünse de temelleri Antik Yunan’a kadar dayanır. Ünlü yazar Sofokles’in; ‘doğmamış olmak hiçbir zaman elde edemeyeceğimiz en değerli armağandır’ sözü önemli bir referanslarıdır.
Çocuklarıma bırakacağım en büyük miras hiç var olmamalarıdır. -Arthur schopenhaer
ne antinatalizm ne pronatalizm.. bunlar bi merkezi otoritenin sizin yatak odanıza yatağınıza seksinize karışmasına neden olan şeyler şüphesiz.. devlet benim çocuk yapmama yada yapmamama karışmamalı.. benim söylediklerim felsefi anlamda değil yoksa bende antinatalizme yakınımdır fakat devlet bunları politika olarak benimseyerek insanları kısıtlayıp baskılamamalıdır..
--Antinatalizm'in Çeşitleri--
Antinatalizm, kendi içinde çeşitli kollara ayrılır. Bunlar başlıca Güçlü Antinatalizm(tamamen ürememeyi savunanlar) ve Zayıf Antinatalizm(bazı şartları ve koşulları sağlayamayanların ürememesini savunanlar) olarak ayrılabilir.
Fakat bunların yanında ara görüşlerde mevcuttur. Bunlar Childfree(pragmatik çocuksuzluğu savunan), Denatalist(genetik rahatsızlıkların ürememesini savunan), Promortalizm(insanlığı hızlı ve acısız yok etmenin etik olduğunu savunan) gibi çeşitli görüşlerce savunulmaktadır.
=== Güçlü Antinatalizm ===
Antinatalizm'in bu kolu, üremeyi herhangi bir şarta bağlamadan tamamen reddeder. Güçlü Antinatalizm'e göre, üremek ahlâki açıdan kötüdür ve bencilcedir. Doğacak çocuğun rızasının alınamaması, çocuğun Dünya'da karşılaşması muhtemel acılar ve bunun gibi bir çok problem sebebiyle insanlığın ürememesi gerektiğini savunulur.
Güçlü Antinatalizm, sorun kavramını doğru bir şekilde ele almayışı, var olmayan şeylerden sonuçlar çıkarması, Dünya'yı kendi duygusal penceresinden yorumlaması, insanın biyolojik ve psikolojik yapısını yadsıması ve uygulanabilirlik alanı eleştiri konusu olmuştur.
=== Zayıf Antinatalizm ===
Zayıf Antinatalizm, nüfusu belli bir dengede tutmak ve üremeyi belli koşullar ve metotlarla gerçekleştirmeyi, bu metotların dışında ise ürememeyi savunan Antinatalizm'in bir koludur. Zayıf Antinatalizm'e göre, problem üremeyi tamamen durdurup insanı ortadan kaldırarak değil, insan var iken karşısındaki sorunu kaldırdığımızda çözülür. Bu sebeple Zayıf Antinatalizm, nüfus artışının denetlenmesi ve kontrol edilmesi, çocuk yapmak için belli koşulların yerine getirilmesi; ebeveynlerin belli ekonomik, sağlık ve psikolojik testlerden geçirilmesi, ebeveyn adaylarına hem kendini tanımaları için psikoloji eğitimi hem de çocuk için çocuk eğitimi bilgisi verilmesi, doğan çocukların ve ebeveynlerin yaşama süresince belli dönemlerce psikolojik denetlenmesi, her çocuğun ebeveynlerin ölüm riskine karşı başka aile veya kurumlarca teminat altına alınması gibi metotlarla bu soruna çözüm bulmaya çalışır. Çünkü bu görüşe göre bu konuda çıkış yolu olan tek şey, yaşamın varlığını bu şekilde almak ve sorunun kaynağı olan yaşamın kendisini ortadan kaldırmak değil, içindeki riski mümkün olduğunca yönetmek ve azaltmak için çalışmaktır.
Zayıf Antinatalizm'in sorun kavramını doğru ele alması, felsefi temellerini bilimden ve olgusal gerçeklikten alması, daha çözüm odaklı olması, insan biyolojini ve psikolojisini yadsımayan bir görüş olması, uygulanabilirlik alanının daha olası ve gerçekçi görünmesine yol açmış gözükür.
antinatalizm kendi içinde farklı yaklaşımlar barındırsa da kabaca olarak zayıf ve güçlü olarak 2'ye ayrılır, aynı pozitif ateizm yada negatif ateizm gibi.
güçlü antinatalizm, tüm insanlığın doğurmaması gerektiğini savunurken; zayıf antinatalizm ise insanlığın sadece belli şartları(ekonomik, psikolojik, eğitim vs,) karşılayan insanların belli denetim ve metotlarla çocuk yapılması gerektiğini savunur.
ben şahsen güçlü bir antinatalistliği doğru bulmuyorum ve savunulan argümanların daha çok duygusal yetersizliklerden ve temeli sağlam olmayan düşüncelerden türediğini düşünüyorum.
ben antinatalizm'in zayıf kolu olan, ancak belli koşulları sağlayan insanların denetimli olarak çocuk yapması görüşünü destekliyorum. çünkü bu görüşüm insanın hem biyolojik hem de psikolojik ihtiyaçlarını yadsımadığı gibi, olaya çözümler getiriyor.
fanatik bir destekçisi olabileceğim (veya olunabileceğini düşündüğüm) bir felsefi duruş, düşünce varsa o da budur. doğruluğunu ve içsel mantığını savunmak için detayları düşünmeye; co2 emisyonunu, küresel ısınmayı vs. kafaya takmaya gerek olmadığını düşünüyorum.
kendisi dışındaki insan hayatına dair bir salyangoz kadar dahi farkındalığı olan herkesin çocuk yapma/üreme eyleminin -kendi içerisinde- ahlaki olarak sıkıntılı olduğunu görebileceğine inanıyorum. şayet göremiyorsa da bunun sebebinin, o kişinin yetiştirilişi ve sorgusuz geçen yılların zihninin en derin köşelerine kadar yerleştirdiği bazı inançları sarsmaya yetecek bir iç hesaplaşmaya vakit ayırmaması olduğunu iddia ediyorum.
antinatalizmi savunan ve çürütülmesinin pek mümkün olmadığını düşündüğüm bazı argümanlara da değinmek isterdim ama sol framede düzenli olarak sikinin fotosunu atarak ilgi toplayan bir manyağa yakışacak kalitede başlıklar döndüğü için klavyemi de parmaklarımı da bunun için yıpratmaya değer bulmuyorum. samimi bir merak hisseden ve "aramaya inanan" insanların bahsettiğim argümanları ve "doğru yolu" bulabileceğine inancım tam.
doksanlarda yayınlanan özellikle amerikan menşeili dizilerde konu sıklıkla işlenir. her ne kadar felsefik ismi zikredilmese de böyle bir propaganda mevcuttur. dikkat edilirse hep evlenmekten korkan ve çocuk yapmak istemeyen karakterlerle doludur hepsi. aralarında hasbelkader birisnin çocuğu olursa onu da kutsal kabul ederler.
"insanlık inanılmaz sayıda budala üretiyor. Bir insan ne denli budalaysa, o kadar çoğalmak istiyor. Üstün yaratıklar en fazla bir çocuk çıkarıyorlar, en iyileri de hiç çocuk yapmamaya karar veriyorlar. Bu bir yıkım!"
antinatalizm veya anti-natalizm, insan doğumuna olumsuz değer veren bir sosyal hareket ve gelişen bir felsefedir. sosyal hareket olarak yaygınlığı çoğunlukla çevreci bireyler arasında olmuştur. insan nüfusunun fazla olduğunu, ekosistemin ve dünyanın artık büyüyen nüfusu destekleyemediğini savunur bu hareketin mensupları. felsefi yönü ise ayrıdır.
felsefi olarak, modern filozoflar arasında yeni gelişen bir akımdır. nihilizm'in bir alt felsefesi olarak, bu felsefeyi savunanlar yeni bir insanı dünyaya getirmenin etik olarak korkunç bir şey olduğunu savunurlar.
başta david benatar olmak üzere, bazı filozoflar da üremenin kant'ın pratik zorunluluk fikrine (kant'a göre, bir insan asla sadece bir amaca ulaşmak için bir araç olarak kullanılmamalı, her zaman kendi içinde bir amaç olarak görülmelidir) aykırı olduğunu savunurlar. bir insanın ebeveynlerine veya başkalarına bir iyilik olarak yaratılabilir olduğunu, ama asla kendi iyiliği için yaratılamayacağını tartışırlar.
seana griffin başta olmak üzere diğer antinatalist filozoflar ise insanın kendi yaratılışına rıza vermesi imkansız olduğu için, insanı yaratmak da etik ve ahlak dışıdır. onlara göre, insan yapılmazsa, insana büyük zarar da söz konusu değildir; insan yapılırsa, yaratılan kişinin uğradığı zararlar çok şiddetli olabilir; yaratılan kişi empoze edilen durumdan çok yüksek bir maliyet olmaksızın kaçamaz (intihar genellikle fiziksel, duygusal ve ahlaki açıdan dayanılmaz bir seçenektir); farazi rıza prosedürü, empoze edilen koşulu taşıyacak kişinin değerlerine dayanmamaktadır. bu yüzden de bu felsefeye göre çocuk yapmak etik dışıdır.
yukarıdakilerden farklı argümanlar da vardır, ama temel olanlar bunlardır.
co2 salınımını minimize etmek, karbon ayak izini sıfıra indirmek, su kaynaklarının verimli kullanımı vegan beslenme ile mümkündür. bebekler doğuştan bu şekilde yetiştirilmelidir. büyük şehirler sular altında kaldığında, sıcaktan kafatasları çatlamaya başladığında bu fikre eğilim giderek mecburi bir artışa geçecektir.
iklim değişikliği, otomasyon ile gelen kitlelerin işsizliği ve sürdürülebilirlik derken sanayi toplumlarında iyiden iyiye yaygınlaşmış insanın çoğalmaması gerektiğini savunan görüş.
amazon ormanları haftalarca yandı belki hala yanıyor. afrika'da yanan da bir sürü orman varmış, kazdağları'nın durumu ortada. dünya homo sapienslerin hiç veya çok az olduğu bir sürece doğru sürükleniyor. ve bu iklim değişikliği sürecini elektrikli arabalara binip kağıtları, pilleri geri dönüştürerek aşabileceğimizi sanıyorsanız hayaller alemdesiniz demektir. bir hardcore thanos hayranı olarak bence bu süreç yalnızca insan nüfusunun üremeyi çok azaltıp kısa sürede nüfusunu 1 milyar seviyesine düşürmesiyle gerçekleşebilir. utopia dizisinin şu sahnesi ne demek istediğimi daha iyi anlatacaktır: https://www.youtube.com/watch?v=fKeHLooJqHM
anti natalizm bence 5 milyon mültecinin doluştuğu, gençlerinin işsizlikten kırıldığı ve her şehre üniversite açılan ülkemizde de az çok mürekkep yalamış herkesi gelecekte etkisi altına alabilir ve sesini duyurabilir.
ileriki yıllarda ülke gündemi "en az 3 çocuk"tan "yav bu gençler neden hiç çocuk yapmıyor?"'a dönerse bu yazımı başka bir bağlamda okuruz.