bu memleketin en sıcak ve en nemli coğrafyaları arasında başı çekenlerden. yaz oldu muydu dışarda iş yapamaz hale gelirsiniz, %89 gibi bi nem oranıyla eğer solungaçlarınız yoksa muazzam bi çaba sarf etmeniz gerekli. oturduğunuz yerden sıcak çarpar neye uğradığınızı anlamazsınız. antalya'nın tek sorunu sıcak havasıdır. tatile gelenler için söylemiyorum bunu, onlar sıcak havaya geliyor zaten. ama antalya'da yaşayanları düşünün, cırcır böcekleri bile kasım sonuna kadar yaşayabiliyor bu memlekette.
park/bahçe düzenlemesinde en saçma örneklere de sahiptir kanımca. koskoca bir deniz var önünüzde ki biz buna akdeniz diyoruz. yine antalya, şehrin içinde denize girilebilecek kadar temiz denizi olan son 5 veya 6 ilden biri. gelmeyenler ve bilmeyenler için söylüyorum: şehir merkezi ve plaj arasındaki mesafe yürüyerek 45 dakika, tramvayla 10dakika falandır. öyle evden çıkıyosunuz cup denize. böyle bi güzellik yok dünya üstünde.
böyle bi şehrin her yerinde işte... deli gibi havuz var. ağaç yok. havuz var. çıldırası geliyor insanın, koca akdenize kıçını dönüp havuz manzarası izliyorsun. cumhuriyet meydanında ki sulara dans gösterisi yapan havuzu ayrı tutarım. ama her yer... beton ve her yer havuz.
e be güzelim... o havuzlar beni buranın cehennem sıcağından kurtarmıyor ki. ağaç istiyorum, ağaç. betondan mermerden havuzlar değil, büyük yapraklı ağaçlar istiyorum, üç adım attığında gölgesinde durabileceğim ağaçlar istiyorum şehrin içinde. süs ağacı istemiyorum. serinlik versin bana. ne yapayım ben taştan betondan kocaman meydanı, içinde suların oynaştığı altın havuzu?
bi bankaya gidip gelinceye kadar tansiyonum oluyor 50. üstelik beton sıcağı daha çok çekiyor, tek yaprak kımıldamıyor. burası istanbul değil ki ankara değil ki orda ki park bahçe düzenini alıp lönk diye aynı mantıkla koyuyorsun. gölgede 50 derece diyorum babacım duyuyor mu kulağın???
işte gördüğünüz gibi... koskoca üniversitesi, koskoca ziraat fakültesi, bir sürü öğretim görevlisi, öğrencisi olan, yüzde 70 in üstünde nemle, en aşağı 40 derece bir memlekette görünen o ki bunu düşünebilen kimse yok.
yapın yapın o tamamen betona dayalı şehir düzenlemesini...
nolsa öyle bi şehirden hoşlanan ilginç bir guruh var, bazen onların çöp arabasından damlayan suları içtiğinden de süphe ediyorum ben zaten. hastalıklı bi zihniyet çünkü.
Palmiyeyle limon çiçeklerinin yüz bin yıllık aşkı...Aspendos'un çığlıklarını iki bin altı yüz yıldır saklayan gizemli bahçe...Zeus'un dağlarında çılgında dolaştığı Akdeniz kokulu büyük düş...Akdeniz'in kendisini deniz olarak duyumsadığı büyülü dünya kenti...Defneyi dünyaya barış simgesi olarak sunan verimli toprak...
Güneşin ve suyun doğurduğu gürbüz çocuk... Antalya...
türkiye cumhuriyetine bağlı anadolu yarımadasının en güneyinde diyebileceğimiz antik çağlara ait yunan kültüründen izler taşıyan, sadece yunan değil aynı zamanda 1000 yıldır türk devletleri tarafından yönetilen,kısacası tarih boyunca birçok medeniyete beşik olmuş, efsaneleriyle ünlü turizm ve yaşam için iklimi, konumu, yerşekilleri, doğal mucizeleri, olanakları ve bereketli bir ovası bulunan bir liman şehri. aynı zamanda diğer bir yarımın bulunduğu şehir.
mersin'den antalya' ya gitmek istiyorsanız işiniz baya zordur. yolun durumu cidden çok kötü olmasına ragmen, manzara tek kelimeyle harikadır.göremediginiz tüm doğa harikasıyla birliktesinizdir. yolculuk için geceyi seçmenizde tavsiye var. tabii korku filmi gibi geliyor insana ama en azından dönüşlerde karşıdan gelen farı görüp durabiliyorsunuz. gündüz bu yoldan gitmek heleki antalya'dan mersine dönecekseniz , kesinlikle iyi bir şöför olmanız gerekiyor. ama cidden gece bu yolda araba kullanmak süper bir duygu.
memleketim.aralıkta soba yaktırmayan kar ı 18 yaşımda tanımama vesile olan güzel şehrim.
kar yağdığı gün dersleri iptal eden bir okulu barındırır içinde.sağolsun,varolsun.
vakt-i zamanında adamın biri bana memleketindeki üst geçştlerin güzelliğinden bahsediyordu. neymiş efendim merdivenler çok güzelmiş, döne döne yormadan çıkarırmış, bilmem neymiş. anlattı anlattı, sonra dedim ki:
-iyi de abi, biz antalya'da yürüyen merdivenle çıkıyoruz?
bu ifade tamamen olumsuz anlamda kullanılmamıştır. Ekonomi, tüketim üzerine ( en başta turizm üzerine ) kuruludur ve buna bağlı olarak hizmet sektörü gelişkindir.
Bir de ehl-i keyif olan kenttir. Üst geçide yürüyen merdivenle çıkıyorlar yaw.
100.yıl caddesi * travesti cenneti olan, eski günleri aratan, bu yılki turizm potansiyeli pek vahim olan, insanlarımızın gittikçe yozlaştığı, çok göç alan ama ileride çok göç verecek olan gelecekte yaşamayı düşünmediğim şehir.
her tarafı kazılmış memleket. 10 dakikalık yolu 1 saatte alabiliyorsunuz. bundan iki yıl önce de böyleydi, o iki yıldan önceki iki yıl da böyleydi... bir gün böyle olmasın diye bekliyoruz.
yaz aylarında birçok ülkeden turist akımına ugrayan,turkiye için önemli turizim getirisi olan, akdenizin en sıcak sularını kıyılarında bullunduran,sevgilinle kol kola saatlerce caddelerinde dolasabilecegin,geceleri ise sabaha kadar eylenebilecegin,ha bide kumsala uzandıgın vakit dakikada 2,3uçagın kalkısını inişini rahatlıkla seyredebilecegin yurdumun şehri.hayallerimin şehri.
bir rivayete göre, köprülü kanyon civarında yeni turizm alanları yaratma adına hususi başlatılan yangın ile ülke gündemine bir türlü tam olarak oturamayan şehir. ne yazık ki ülkemize daha çok turist, euro ve dolar getirmek adına başlatılan faaliyet hala sürüyor.
doğmasamda orada, kalbinin hep attığı, orada büyüdüğüm, sevgiyi hüznü her şeyi tattığım güzide kent. yanıyor göz göre göre, cennet'ten pay almak isteyenler var elbet. ama kum tanesi kadar hakkım varsa helal etmiyorum o kan emicilere...
dünyanin tatil sehirlerinden olan bir il.
su anda bütün haberlerde duyulan o olan dogal güzelliginin yanmasiyla soke etmis bir ildir.
garibanim ciftcimin evinin, barakasinin da yaninda kül olmasi cabasi.
yunanistan´da da cikan orman yanginlarina sevinen densizler vardi, o lanet bizi de buldu.
yakin olsakta bir kazma kürekle, atese savasa bizde katilsak.