rakı kültürü olmayan, beş dakika içinde hamam suyu gibi olduğundan bira da içilemeyen, bardakların dışı terlediği için sürekli üste başa bir şeyler damlattığınız, serin havada bile kendinizi klima açmak zorunda hissettiğiniz, trafikte türkiyenin belki de en çok kadın sürücüsü olan, iki tekerli araçların* sağdan soldan vizir vizir geçtiği, adım başı seksen, doksan saniyelik trafik ışıklarının sizi deli ettiği, ağır kanlı insanların yaşadığı bir güney şehri.
saati olmayan bir şehir. ne trafiğin sıkışık olduğu, ne insan kalabalığının fazla olduğu, yemek saati, uyku saati, eğlence saati belli olmayan bir şehir antalya.
yeni taşınan ve sıcaktan şikayet edenlere ağız birliği etmişcesine 'sen bir kış geçir de ondan sonra gör' diyen, yazın misafiri eksik olmayan, işten güçten kendi denize giremeyen, iklime alıştıktan sonra fazla terlemeyen, sokakta dolaşırken bronzlaşmış doğal esmer insanların yaşadığı şehirdir.
üç metrede boyu geçen* denizi, phaselis, olympos, adrasan, çıralı, saklıkent, tahtalı ile batısı doğusuna bin basan, şahane gözlemeleri ve tahinli piyazı dışında yemek kültürü olmayan, en yakın iki komşusuna* neredeyse beşeryüz kilometre uzakta bir şehirdir antalya.
yazın bitmeyen sıcak ve nemi, kışın başladımı dinmeyen yağmuru ve yaz kış eksik olmayan hırsızlık olayları ile aslında türkiyenin en eğlenceli şehridir.
2 senede ancak bitirilen bildigimiz standart yer üstünde giden tramvayı metro zanneden yerel halka sahip küçük bir sehir.gerci oyle kucuk bir yere tramvay için o kadar para harcamak cok gereksiz.
1970 li yıllarda istanbuldan gelen müteahhitlerin antalya yerel halkının hayvan otlatma alanlarına tonlarca para verip onları zengin ettiği ve o insanların paranın icadından yeni haberi olmus gibi ultra bir görgüsüzlükle evde yufka acıp o yufkanın içine bakkaldan para ile aldıgı bildigimiz somun ekmegi paramla aldım istediğimi yaparım diyerek yufka arasına somun ekmek sarıp yiyen insanları olan bir şehir.
dolmuş-otobüs ulaşım hattının düzensizliği ve inanılmaz yaz sıcağını saymazsak güzel, yaşanılası, gezilir bir şehir dicem ama bu sıcakta ne gezilecek ne de yaşanılacak bir şehir.
Üniversite okumak için istanbula gideceğim için 15-20 dakika önce istanbul başlığı altındaki entryleri okudum. Okudum ve şaşırdım afalladım.Bırakın usta sizin yorumunuza göre istanbul oysa benim güzel antalyam el değmemiş kız gibidir.Kaleiçinde salaş bi cafede nargilemi içtikten sonra gezilesidir. Amfiye inip bira içilesidir.Tinercilerle uğraşmamaktır.Dedim ya el değmemiş bir kız ise zaten el sürmek istemezsiniz.Son zamanlar bi dünya hayvan kılıklı mahlukat bu güzelim şehri mahfetmeye çalışsada değişmemesidir.Antalya güzeldir be arkadaş Ben ona aşık oldum o bana . Uzaktan aşk yaşıyoruz sahil kıyılarında...
bu mevsimlerde yaşanmaz olan şehir..
bugün, evet bugün yaşamaktan vazgeçtiğim şehir ayrıca. dışarda olmak zorundaydım ve hayatımın en feci gününü yaşadım. derecelerin 40 gösterdiği şehirmiş..miş.. nemden dolayı kalp krizi geçiriyordum ve eminim 60 dereceye ulaşıyordu nemle birlikte hissedilen sıcaklık (hissedemediğimiz sıcaklığı neden verirler hava raporlarında onu da anlayamamışımdır.)
burada ince bir kıyafet giyerseniz terden üzerinize yapışabilir ve transparan bir görüntü sergileyebilirsiniz, kalın giyinirsiniz bu seferde kıyafetiniz terden iki renk olur ve zor kurur.. uzun kollu giyerseniz havale geçirirsiniz, çok açık giyinirseniz amele yanığı olursunuz.. hele ki ağustos 1-10 arası çok tehlikelidir bu şehrin güneşi..ala yapar.
yani burda yaşamak zordur. ömrünüz kısalır burda. klimaların altında bütün vücudunuz kreç taşına döner.
bense en kısa zamanda bir plan yapıp kurtuluyorum burdan, mümkünse ege'ye..
ister eğlen, ister dinlen... ister kalabalığa karış kendini kaybet, istersen kaybettiğin kendini dalga sesleri arasında bulmaya çalış. Aradığın her neyse bulabileceğin, nabza göre şerbet veren güzel şehirdir. Biraz fazla sıcaktır ama olsun o kadar kusur kadı kızında da olur.
antalya belki de ülkemizin en garip şehridir. geçen tüm dünyayı gezmiş biriyle muhabbet ederken sordum gördüğün en güzel yer neresi diye adam ne dese beğenirsiniz her yeri gezdim cok güzel yerler gördüm ama antalya gibisini görmedim dedi. bende tüm avrupayı gezmiş biri olarak doğal güzellikler açısından antalya'dan daha güzel bir şehir görmedim. istanbul demeyin doğal güzellikler diyorum. zaten atamız boşuna şüphesiz ki antalya dünyanın en güzel şehri dememiştir. gelelim antalya'nın garipliğine, antalya türkiye'nin belki de dışa en az göç veren şehri. dışa gönderilen öğrenciler dışında kolay kolay antalyalı bulamazsınız. aynı zamanda en cok göç alan şehir hem de bir tek doğudan değil burdurdan, konyadan, eskişehirden ve daha nice yerden cok göç alır. antalyalılar artık şehirde azınlık. dışa az göç verdiğinden belkide türkiye'nin en az reklamını yapan şehri bunu nerden mi anlıyoruz antalya'da en az 5 sene yasamayan herkesin antalya'yı sadece yazın güzel olan, tek özelliği sahilleri olan otelleri olan bir şehir sanması. ama iş yurt dışına gelince böyle değil. elin almanı, rusu buradaki güzelliklerin farkında hatta avrupadaki müzelerde asırı miktarda zamanında antalya'dan çıkarılmıs antik eser mevcut utanmadan yazıyorlar bide. antalya'nın en büyük şanssızlığı türkiye'de olması eğer antalya bi fransa'da olsaydı bugün avrupa'nın gözdesi barcelona antalya'nın yanında sönük kalırdı ama fransa'da öyle bir şehir yok. sonuç olarak antalya türkiye'nin en güzel şehridir rakibi bile yoktur bugün gündemde popüler olan bodrum, çeşme antalya'nın yarısı etmez bunu sadece yaşayan gezen bilir.
"2 gündür evdeyim. çıkıp biraz çayır çimenlerde hopayıp zıplayım, olmadı faleze, evren büfeye gider 1-2 bira içerim" diye hayaller kurarken, yağmur ile hayallerin içine sıçan şehirdir. ama genede candır, yardır.