zordur onsuz hayata devam edebilmek, kanatsız kalmaktır yokluğu uçamazsın.muazzam zırhlar kuşanır, duvarlar örersin
çocuk aklınca.ne kadar büyüsen de içinde bir yerler hep mahzun, kırılgan.varlığı olmasada inanırsın bir yerlerden sana baktığına ve seni koruduğuna.bilirsin ki sen o sun aslında..
her acının ilacıdır ama aşk acısına o da çözüm bulamaz.
işte şimdi seni özlüyorum anne canım çok acıyor, durdur bu kanayan yaramı. anne ben ölecek miyim söyle bana.
kalbimi kopardılar. onu benden aldılar. ne kadar daha yaşarım kalbim olmadan? doktorlar da bilmiyor anne. ağrısını hiçbir ilaç dindiremiyor. ben bir tek onu istiyorum tıpkı bir çocugun oyuncak istemesi gibi. diretiyorum. onu istiyorum. benim olsun. bana ait olsun. onsuz artık yaşamak istemiyorum. ben uçurumun kenarına geldim artık. kalbim yok oldu. atlamak için sadece bir adım kaldı... seni üzecek olsa bile ben vazgeçtim hayattan. bu oyun bana göre değilmiş. senin sunduğun bu dünya bana ağır geldi. elveda demeden önce bir kez daha senin kokunu içime çekecem ve sonra yok olacam. seni özledim anne.
dünyanın en değerli insanıdır. kendi annemin çok güzel bir özelliği vardır. her konuda benimle ters düştüğü için lafın arasında çok süper ayar verir. sözlük yazarı olsa tarihin en süper ayarlarını okurduk. helal olsun annem sana. ayar nasıl verilir dersini çok iyi veriyorsun. belki farkında değilsin ama senden bu yaşımda hala neler neler öğreniyorum. *
"seni seviyorum" kelimesini bile yetersiz kılabilen yeryüzü meleği.
dost, abla, öğretmen, arkadaş olan, bazen abi, baba...
yanında ve arkanda olan her zaman ve hatta her hatanda. her soğuk havada sıkı sıkı giydirip "aman kızım, üşüme sakın." diyen. gece başucuna gelip üstünü örten ve yanağına bir öpücük konduran en içteninden. tertemiz kıyafetler giydirip lezzetli yemekler yapan her gün. hastalandığında sabaha kadar yanında bekleyip saat başı ateşini ölçen; acaba düşmüş mü? sayıklarsan eğer "tamam bi'tanem. yok bir şey." diyen elini sımsıkı tutup. her hüznüne ortak olup her mutluluğunda senden daha çok sevinen. ne zaman ihtiyacın olsa yardımına koşan, her esprine en sesli gülen ne kadar kötü olursa olsun.
makyaj malzemelerini göz göre göre mahvetmene göz yuman, parfünü kırdığında "bozulmuştur zaten o."; vazosunu düşürdüğünde "benim hatam. oraya koymamalıydım." diyen. senin cildine, saçına, dişine senden daha çok özen gösteren. seni senden daha iyi tanıyıp senden çok daha fazla düşünen.
içten bir dokunuş, sıcacık bir gülümseme, kucak... çıkarsız ve karşılıksız sevmeyi öğreten. sol tarafımdaki en kocaman yere sahip bir mucize!...
zaman geçtikçe anlıyorsunuz veya anlayacaksınız, şu fani dünyada ki en değerli varlıklardır kendileri. evlatlarına duydukları sevgi, duyulabilecek en güçlü sevgidir. üzmeyin, üzdürmeyin... -hatta git öp yanaklarından şimdi; birgün "keşke" dememek için...-
anne, arkamızdaki karlı dağdır, en dipten bizi çekip çıkarabilen insandır, engebeli yollarda daima yanımızdan yürüyendir, omzuna yaslanıp ağladığımız ve daha çok o omuza ihtiyacımız olduğunu bilerek kalbimizin en derinlerinde taşıdığımız insandır, anne. *
sizi sadece belki üç beş ay sevebilecek hatta kimi zaman da hiç bir zaman sevmeyecek sevgililere karşı yazılan onlarca şiire ve şarkıya rağman sizi bir ömür boyu ne yaparsanız yapın sanki sevmek için yemin etmiş bu kutsal kişilere karşı neden bu kadar cimri davranır, onlara neden hiç bir zaman gerçek sevgimizi belli edemeyiz bilmiyorum.
garip bir 'kavram' anne. cocugu doguran kisi manasina gelir. akabinde onu buyutmek adam etmek gibi bir misyon ustlenir. cocugun dogumunda salgilanan hormonlar annelik icgudusu denen seyi saglar. boylece anne cocugu kollar sever ona zarar gelecegine kendisine zarar gelmesini tercih eder vs.
ama bu hep boyle midir esas tartisilmasi gereken sey budur belkide. anne kavrami cocuklar uzerinde bir nevi hak iddia etmektir aslinda. yani anne cocuga cok fazla sey yapar. 9 ay karninda tasir. dogunca onunla adamakilli ilgilenen tek varliktir. gece aglayinca uyanan agrisi sizisi olunca ona bakan tek varlik annedir. tum bunlar anneye saygi duymayi gerektirir. ama onu kutsal yapmaz.
annenin cocuklari uzerinde hakki vardir mantikli bir onerme. ama anneler cocuklarin sahibi degildir. onlari bir noktadan sonra istedikleri gibi yonlendirme hakkina sahip olmamalidir. tamam cocuk yanlis birsey yaptiginda fatura hemen aileye ve en onemlisi anneye kesilir. ama bu sadece ama sadece belli bir yasa kadar olan durumlarda gecerlidir. aslinda irade sahibi mantikli bireyler olarak o zirhi ustumuzden cok cok once ergenlikle birlikte atmamiz gerekir. 18 yas bile bunun icin gectir. anne 15li yaslardan itibaren cocuklarini 'sevmeyi' kesmelidir artik. cunku bu yastan sonra her sevgi kirintisi ona zarar verir. kendi ayaklari uzerinde durmasi icin onunu acmalidir. her zaman arka planda bizi kollayan zorda kaldigimizda orada oldugunu bildigimiz birilerinin olmasi muazzam birsey. ama insanin kendine guvenebilmesi icin bu baskiyi hissetmemesi gerekir. cunku gunun birinde aniden bu zirh ustumuzden kalktiginda tepetaklak olma ihtimalimiz yuksektir.
anne olayi ilginc bana gore. cokca carpitilan yanlis kullanilan garip birsey. anneler tum yaptiklari fedakarliklari abartmayi severler. suphesizki onlara saygi duymamiz gerektigini dusunurler. eminim bircok insan aynen oyle dusunuyordur. yani annelerimize kayitsiz sartsiz saygi duymaliyiz onlara uff bile dememeliyiz onlari yargilamamaliyiz vs.
ama bence durum bu kadar parlak degil. en azindan tum anneler bunu hak edecek kadar parlak degil. bir kere bizden hak etmedigi halde kayitsiz sartsiz saygi bekleyen bir bunyeye cevabim aciktir. bana yaptigini soyledigin seylerin hic birini senden istemedim. madem birgun boyle dusunebilme potansiyeline sahiptin. dogurmasaydin o zaman.
sabahin korunde ** kisisel oda disinda, evde ne kadar acilabilir cam varsa hepsini acan ve banyo yolunda nezle, zaturre, grip tehlikesiyle karsi karsiya birakan sadist bayan.
aramizda kendisiyle cok anlamli soyle bir diyalog gecmistir;
+ ya anne sadist misin sen ya?
- yoo..
benim annem, güzel annem
beni al kollarına,
kucağında uyut beni,
ninniler söyle bana.
diye sürekli kendisine sevdiğimizi söylememiz gerekirken,
sürekli onu hoş tutmamız gerkirken sinirli olduğumuzda kızdığımız, aşağıladığımız, bir çoğumuzun arkadaşlarına gözükmesini istemediğimiz, değerini gerçekten de öldükten sonra anladığımız, ne kadar kalleşlik yapsak ta bizi asla zor durumda terketmeyen, hatta hiçbir durumda terketmeyen, allah'ın, peygamberlerini emanet ettiği, tapılası yüce varlık.
ben aslında...
ben aslında ne değil mi annem. seni çok özledim ben. biliyordum bu kadar özleyeceğimi. geçen gün resmini basıp bağrıma kaç kere öptüm kokladım. ağladım. biliyor musun annem ilk defa anladım o resimlere dokunuşları ellerimi yüzünden çekemedim. sana sarılmayı öyle özledim ki. öylesine nefessizim ki sensiz boğuluyorum her anımda. neyse ki bitecek bu ayrılık. az kaldı neyse ki sana sarılabilecegim. yanında ağlayamasam da gidip mutfakta orada burada ağlayıp görme diye koluma sileceğim yaşlarımı. bu özlem yanımdayken özlediğimden farklı değil aslında annem. seni hep böyle sevdim ben. ve hep cennetten tek bir melek eksilse senin onun yerine gideceğine inandım. insan bu kadar mı sevilir annem...