henüz 1 senemi doldurmadım ama burası beni boğuyor onu fark ettim.
ooooyyy avrupa, özgürlük, karı kız, sex, içki... he he... tüm insanlığın tek derdi bu zaten.
tramvaya biniyorum. biri ispanyolca konuşuyor, biri almanca, biri yunanca. kafam balon gibi iniyorum tramvaydan. doktora gidiyorum, doktor çinli. saçımdaki açıklığı gösteriyorum. aaa yuvarlak iyi şans getirir diyor. saçkıran lan bu!
başka bir doktora gidiyorum, bana randevu bile vermiyor. arkamdan, arscloch türkisch diye mırıldanıyorlar, duyuyorum, sinip gidiyorum. naziler var hala. kimin ülkesinde kime dikleneceğim? herkes suriyeliler gibi mi?
sarhoşun teki musallat oluyor. polis çağırıyorum. bana küfretti diyorum, beni rahatsız etti diyorum. polis, sana küfretmesinin bi sebebi olmalı diyor. lan tanımıyorum adamı ama tarif edebilirim kendisiini, arabasını diyorum. gerek yok, kapıyı kimseye açma yat uyu deyip gidiyor.
tamam düzenli, tamam disiplinli, tamam yaşam standardı yüksek. ama buraya sadece gezmeye gelenler oturup ahkam kesmesin lütfen.
akademisyen de olsan sana verdikleri kimlikle otomatlardan sigara bile alamıyorsun.
son olarak;
almancam çok iyi değil. buralarda ingilizce de iş görüyor. geçen gün birisi bana almanca bi şeyler sordu. özür dilerim sizi anlamıyorum dedim ingilizce. döndüm gidiyordum. adamın telefonu çaldı, melodi dombıranın akp versiyonu.
iki türk karşılaştı. biri almanca diğeri ingilizce konuştu, anlaşamadılar.
yaşamayan bunu komik bulur ama bu bir dramdır.
edit: kötü bir entry.
almanya günlükleri vol: 2
edit 2: avrupa da yaşıyorsun, beğenmeyip hava atıyorsun diyenler oldu. zorla geldim kardeşim buraya, istemeden.
Bizim devamlı ingilizce öğrenip başbakanını bilmediğimiz ingiltereye inat neden devamlı haber yaşadığımızı çözmem gereken ülkedir ingiltere neden bu kadar bağlantısız da biz bu adamların dilini öğrendik hiç anlayamadım Bizim ülke bu tür daha nelerle dolu da karmaşalardan çıkamıyoruz.
1945 tarihli savaş sonrası Berlin videosu linki var aşağıda. 45'deki Almanların durumunu gösteriyor. Her yere rusca ibareler asılmış. Berlin neredeyse tamamen yanmış, yıkılmış. Eğer iş ahlakiniz varsa küllerinizden doğabiliyorsunuz.
iğne yere düşse duyulan, sessiz sedasız bir köy olan gönnheim da korna sesleri ile bir konvoy geçti bugün.
dışarı çıktım. düğün konvoyu.
yan evde oturan yaşlı kadın türklerden sonra böyle oldu dedi.
bi gülesim geldi.
sonra düşündüm.
ulan dünyaya tanıttığımız özelliğe bak.
yabancilara karsi olan nefret 2017 hala devam etmektedir.. ülkede Nazilerin yeniden güclenmesi ve konserler bile gerceklesiyor. (bkz. https://www.uludagsozluk....k/themar-da-nazi-konseri/ )
Maalesef hosgörü ve nezaket cok az bulunmaktadir. heleki söz konusu isyerleri olsun.. okumus insanlar bile FARKLI yani yabanci olduklari icin genelde is görüsmesine cagrilmiyor bile!
yakinda secimler var... ve suan HER PARTI MÜLTECILERE VE ALMANYADA YASAYAN YABANCILARA yükleniyorlar.
AFD, CDU, SPD.. hicbirinin birbirinden farki yok..
zaten kötü olanda su ki politikacilarin genelde büyük firmalar ne diyorsa onu yapmlari (volkswagen)
yaşamakta olduğum ülke. buranın en önemli özelliği burada her yerde herşey var, o yüzden kimse bulunduğu yeri terkedip berlin´e ya da hamburg´a gitmek istemez. çünkü istediğin herşey her yerde mevcut. standard yüksek.
yani en zikindirik alman futbol takımıyla türkiye´ nin en şatafatlı futbol takımı maç yapsa, standardizasyon konusu yüzünden görülecektir ki, o iddiasız alman takımı türk takımına kök söktürecektir.
her şehrin, senfoni orkkestrası, tiyatrosu, balesi var. her şehirde kütüphane var, spor salonu var, havuz var. her yerde metro, otobüs ağı tramway ağı var. bugün nürnberg gibi almanya´nın en iddiasız şehirlerinden birindeki metro ağı türkiye başkentindeki kadar gelişmiş.
köln, hamburg, düsseldorf, berlin, münih, stuttgart, her bakımdan kendi başına gelişimini tamamlamış oturmuş sehirler.
yani- herşeyin başı standard.
almanya´nın demiryolu ağını inceleyiniz, götü düşürürsünüz. aynı onun gibi almanya´da münih´ten hamburg´a bisikkletle seyahat edersin, sırf buna hizmet eden yüzlerce otel var. salaklar, eski demiryollarının geçtiği yerleri- trenler çok sarp rampalar çıkamadıkları için, o hatları kapatırlarken akıllılık edip o hatları bisiklet yolu yapmışlar. öyle çok adamı osurtan rampalar çıkıp inmeden, güzel bisiklet turları yapabilirsin almanya´da. öyle kıytırık diil bayaa, 400-500 km lik büyük turlar.
bisiklet almanya´da bir "taşıt aracıdır". Her şehirde her yerden her yere bisikletle gidebilirsin. tren garlarındaki bisiklet park yerlerine yığılmış binlerce bisiklet bunun kanıtıdır. benim de 3 adet bisikletim var, ikisi başka şehirlerde, tren garında. buradan tren garına bisikletle gidip, oraya o bisikleti bağlayıp, diğer şehre trenle gidiyorum, orada trenden inip oradaki bisikletime atlayıp gideceğim yere gidiyorum. bunu burada yapan adam çok.
almanya bi de dürüst. bazen arabayı açık falan unutuyorum, hiçbi şey olmuyo. annem buraya bi geldiğinde bişey boyamak için boya almıştık- kadın boyayı açınca, ben hayatımda böyle bi boya görmedim, demek ki bizi hayatımız boyunca kkazıklamışlar, demişti.
yani almanya ve almanlar oldukça dürüsttürler. her konuda.
eniştem 50 euroya araba aldı lan. ufak tefek bişi ama kendisi tamirci olduğu için adam eder arabayı. 200tlye burda polodan bi gömlek alamıyorsun amınakoyim. o araba burda olsa en az 20bin eğer yalvarırsan. ülke kendi vatandaşını siken insan dolu.
cümle kurarken arada boşluk bırakmayan insanlar yüzünden sanki 1000 harflik bir kelime söylüyorlarmış hissi veren dile sahip ülke.
hususi yapıyorlar.
ben anlamayayım diye.