semavi dinlerin kitapları okunduğunda, özetle bir "çıkışta görüşücez" havası yaratmayı becermiş yüce yaratıcı. sonsuz başağrısını geçirmek için insanoğlunu yaratmıştır. yani herhangi bir anda başlayıp sonra biten bir başağrısı varsa o zaman; zamana angaje oluyor içinde bulunduğu devamlılık hali. ama tanrısal özellikleri itibari ile zamanın dışında olduğundan hareketle o zaman başağrısı da sonsuz-ebedi olmalı. sonu başı belli olmayan bir şey tam olarak felsefi anlamda bilinemeyeceği için aslında o başağrısının farkındalığı da olmayacaktır elbette ama buradan gidersek iyice dinsiz ateist allahsız komunist oluruz çünkü, sonu başı olmayan şey bilinemez ise allahın kendi kendisinin farkında olmama durumu vardır. bu da neden diğer heşeyi yarattığı sorusuna bir yanıt olabilir. yani belirgin bir ihtiyaç. daha doğrusu alalhın yaratma opus operatum u ve bunun modus operandisi ex opere operato olmalıdır diyor isek bu durumda bir ihtiyaç olmalı demeliyiz. bu ihtiyaç işte kendi kendisinin varlığının farkına varmak olabilir. kendisini tanımlayacak şeyleri yaratmış olabilir. yanına koyduğunda o öyle ben böyleyim diye fiziken belki başlayıp çok çok bilmediğimiz süreçlerde farkındalığa varmak adına bir yaratım süreci yaşatmış olabilir.
inanmıyorsan neden eleştiriyosunculara yanıtı vereyim acil: nuryüzlüm nurgözlüm nurlara vesile nurcu topum nurtopum; didik edilen allah varlığının bilgisidir. o bilgi de hergün yaşamdadır karşımıza çıkıyordur çıkar. öte yandan entrye başladığımda kafamda başka bir şey vardı ama nereden nereye.
666 ncı entryn ben olayim dedim. (dedim ama olmadı, kaç günüdr 665 yazılsın diye bekliyorum, entryide bekletiyorum. haftasonu yokum ve nasılsa geçer 666 yı o sebeple yazayım.)
toplumların sınıflandırılması ve bu süreçte ortaya konulacak olan kuralların tümü yani toplumsal ilişkilerin düzenlenmesi tamamı ile rasyonel bir süreçtir. bu süreç, insanlık tarihinde tarımla başlayan avcı toplayıcılıktan tarıma geçerken ortaya çıkan yediğinden fazlasını üretme durumunda artık değerin keşfedilmesi ve artık değerin paylaşımı sırasında oluşan mülkiyet hakkı mülkiyet haklarının düzenlenmesi, erkin bulunarak mülkiyet hakkının erke yönelik yönetici elitlere yönelik olarak baştan tanımlanması sürecidir.süreç içerisinde tanımların kendi içsel durumları, bir şekilde rasyonel ve pragmatik sunumlarla elitlerin kontrolünde gelişmiş ve toplum ilişkileri hukuk kavramı üzerinden 1 din üzerinden 2nci şekilde tanımlanmış bu sayede toplumun denetimi paralel iki şekilde kontrol altına alınmıştır. burada bireyi hem din hem kanunlar vasıtası ile kontrolün ortak merkezi ise adalet duygusu olmuştur. tüm bu rasyonel sürecin ortasında aslında din başlı başına irrasyonel bir olgudur. bu irrasyonelliği de yaratan bilakis kutsal kitaplarda anlatılan allah bilgisidir. islama kadar allah bilgisi irrasyonellik üzerinden hareket etmiş dinin bu irrasyonel çizgisi adalet kavramı üzerinden hukuk ile eş güdümlenerek toplum yönetici elitlerin egemenliğinde yönetilmiştir. çünkü toplum parçalarından olan bireylerin toplumsal ilişkiler dışında da yaşadığı ve doğal olarak kanunların ilgi alanına girmeyen ilişkileri de vardır. bunu da kontrol etmenin yolu bu rasyonel olmayan ilişkiler için ayrıca rasyonel olmayan tümevarımlar yaratmaktır ve din bu şekilde Birey yaşamına dahil edilir. islama kadar irrasyonel olan din ve Allah bilgisi-tanrı bilgisi, islamda rasyonelleşmiştir. Ya da çalışmıştır diyelim. islam diğer dinlere nazaran daha rasyonel olan ilişkilere de değinmiş; kadın erkek ilişkilerini toplumsal ekonomik ilişkileri miras hukukunu düzenlemeye de çalışmıştır.
Bunun sebebi islamın hedef kitlesinin, 1400 yıl öncesinin Arabistan çöllerinin hala kabile ilişkileri yaşayan çöl bedevisi olan bir pazarlama şaheseri olmasıdır. Bu çöl bedevisini rasyonel ilişki düzeyine çekmek yani bir şekilde devlet, erk altına çekmek için kutsallığına atfen kitaba toplumsal rasyonel ilişkiler de yerleştirilmiştir. Var olan yine her insanda bulunan adalet duygusu üzerinden eşgüdümlü bir sömürü yaratmaktır.
Öte yandan Muhammed bunları yaparken, kendinden öncekiler gibi hayal gücünü de etkileyebilmek adına; mucizeleri de kitaba eklemiş bu sayede ilk kez rasyonel bir din yaratılmaya çalışırken aynı zamanda irrasyonelliğinde dibine vurulmuştur.
işte bu karmaşa bugün islamlı toplumların karmaşasıdır. insanların adalet algısını irrasyonellikle günümüz dünyasında etki altına alma imkanı yok.
Bu durumda kontrolü sağlamanın yolu, hedef kitlesi çöl bedevisi olan bir din için, raf ömrünü doldurmamanın tek yolu, o irrasyonellik üzerinden rasyonel ilişkilerde hala söz sahibi olmasının tek yolu, inananları hala çöl bedevisi formatında tutabilmek.
Hedef kitlen bedevi ise ve sen 1400 yıl sonra insanları hala çöl bedevisi formatında tutabiliyorsan, o zaman kuran hala toplum üzerinde etkili kalabilir.
Bu formasyonun, rasyonellik ilişkisinin devamı ise bir çok yoldan mümkün. En basitinden toplumsal ilişkiler üzerinde genişleme etkisi herhangi başka bir kuruma göre daha low level bir profili olduğundan dolayı daha fazla olan tarikatlar kullanılabilir, kitabın kendi dilinde okunması engellenebilir, açık dolanan kadınlara tacizde bulunulup kapalı olan kadınlara bak kapalı olmayınca bana ait olamayınca başına bunlar geliyor denebilir, binlerce insan tek bomba ile öldürülüp sonrasında din değiştirerek bu kokudan kurtulmaları beklenebilir.
Kısaca, Allah bilgisi toplum kontrolü için, tarımla açığa çıkan yeni toplumsal ilişkilerin ve artık değerin paylaşımının düzenlenmesi için egemen elitlerce tasarımlanmış bir bilgidir. Ve bu bilgi irrasyonel tanımını islamla değiştirmiştir. Bu yeni tasarımın devamlılığının tek yolu da tasarımın hedef kitlesinin değişmemesini, ya da hedef kitle prototipinde yeni kitlelerin yaratılmasıdır.
abiyogenez teorisiyle kolaylıkla rededilecek bir kavram.
bir de akıllı tasarım çıktı halbuki o kadar akıllıysa hiç bir işe yaramayan kuyruk sokumumuzda bulunan kemiğin ne işi var?
yaratıcıdır. tektir. rahmandır rahimdir. en güzel isimlerin sahibidir. kendisini inkar edenler, herşeyin tesadüf olduğuna inananlar, bu kadar kusursuz bir düzen nasıl tesadüf olabilir diye düşünemezler midir?
kendisiyle çelişen varlık ya da yokluk.
Kendisine ibadet edilsin ,şükredilsin ,itaat edilsin diye birilerini yarat daha sonra yarattıklarına belli yasalar gönder bunun üzerine yarattıklarını cennet ya da cehennemle ödülllendir.senin yarattığın yaratılmayı istemedi ama yaratıldı.inanmayı istemedi ama bak inanmazsan sonsuza kadar yanarsın denildi inanmaya zorlanıldı,denildi ki inanç özgür iradenindir,yani senindir seni ilgilendirir,ama inanan insanın özgürlüğü olmaz iradeside olmaz,çünkü sorgulayamaz,karşı çıkamaz,kendisine ne söylendiyse onu yapar adı üstünde kul, benim içinse köle,ikisi de aynı şeyler...
bu arada allah denen varlık ya gerçekten var ama bizim bildiğimiz gibi değil,ya da gerçekten yok ama yine bizim bildiğimiz gibi değil,ya da birileri bizimle gerçekten taşak geçiyo...
hayatımızda o olmasa neler olurdu hiç düşündünüz mü?
bir yakınınız amansız bir hastalığın pençesine düşse, mesela anneniz. kime dua edebilirsiniz sabahlara kadar ? tıpta çare tükenmişse, doktorlar sorularınıza cevap dahi vermiyorsa, Allah olmasaydı kimden umut ederdiniz ? yüreği durmadan bir saniye öncesine kadar, bir mucizeyi nasıl beklerdiniz ?
ve yüreği dursa... onun artık mutlu olduğuna, rahat olduğuna, kara bir boşlukta asılı kalmadığına, ruhunun doyduğuna ve size kavuşacağını günü beklediğine nasıl inanabilirdiniz Allah c.c olmasa ?
hayat bu hep güllük gülistanlık değil, en kötü zamanlarımızda kime sığınabilirdik ki ?
ben köpeğim kaybolduğunda anladım bunu, henüz çok küçükken. Annemle abimin askerdeyken uzun ve ağrılı telefon konuşmalarında anladım. kış akşamları, çoktan batmış olan güneşin altında oyun oynayan çocukların yerdeki ekmek kırıntılarını topladıklarını gördüğümde anladım. darda, zorda olan insanların " allah büyük " dediklerinde anladım.
biliyor musunuz ? yukarda büyük birşeyin olduğunu bilmek çok güzel. yağan yağmurun sizi boğmadan dineceğini, kızgın güneşin akşam serinine esir düşeceğini bilmek gerçekten güzel.
aslında en güzeli, içimizdeki tükenmeyecek olan umudun sebebi.
akıl sahiplerinin yegâne idolü... yaratan... yaratma gücünde noksan bulunmayan, aldığı ve verdiği zaman aksine kudret yetirilemeyen, doğan hiç bir canlıya benzemeyen, ortağı olmayan, haklıya hakkını verecek olan... hayatın türlü zevklerinden mahrum kalmayı gururuna yediremeyen, inkârı ibâdetten kolay bulan ya da cool olmaya çalışanların reddettiği varlık...
küçük bir ikilem; adem ve havva nın doğmadıgını varsaydıgımızda, göbek delikleri olmaması gerekir, oysa kimi resme döküldüğünde göbek deliğinin varlığını gösterir.
insanların uzay yolculuguna cıkacakmış gibi heyecan yaptıgı,
konuşmaya kalkıştığında elleri, götlerini nerelerine sokacaklarını sasırdığı,
sevgiden cok korku ile bağlı oldugu,
tartışılmayacagına inandıkları,
kimilerinin hayvan olduklarını unutmak adına taptığı,
bunlara ragmen kimsenin görmediği, kimsenin duymadıgı; fakat dualar edildiği, adına nikah kıyıldıgı,
varlıgının kutsal oldugunu belirtenlerin sakız gibi agızlarında gezdirdiği,
din olgusunu yarattıgını düşündüren ve elcileri olan; ermiş, yatır, katır, peygamber..
varlık;
ama insanların onu yanlış yerde aradıklarını düşündüğüm, beyin'in ve vicdanın var oldugu yerlerde var oldugunu düşündüğüm; yaradan(mış).
mış'ın nedenine gelince; eğer bir çocuk yaradabiliyor ve yetiştirebiliyorsan, yaradan sensindir
Öncesiz ve sonrasız olan diri bilici işitici ve beka sıfatlarına sahip olan.Ne bir uyuklamaya nede bir zamana bağlı olan.Yücelerden yüce noksanlıktan münezzeh olan.Rahmeti ve merhametinden iblisi bile ümitlendiren.Aşkın var olma sebebi Aşkın Aşık olup vurgun yediği vuslatın ona kavuşma günü için vuslat olduğu.Sevilmeyi ve övülmeyi hak eden yegane varlık.Alemerin yaratıcısı olan.Muhammed Mustafa'nın Mevlana'nın ve daha nicelerinin kara sevdaya tutulduğu ve sevdasının sonunda vuslatının tek garantisi olan aldatmayan satmayan dost,yoldaş aşktır.
"allahu akbar" diye başımızı secdeye koyduğumuzda, içimizde dolup taşan şeydir. mücahitin onun yolunda cihad ederken ismini anarak, kendine güç vermesidir. cumadan çıktıktan sonra içimizde huzurdur allah.
ondan başka ilah olmayandır;
"sizin ilahınız tek bir ilahtır, o ndan başka ilah yoktur. o rahmandır, rahim dir." bakara suresi 163.
"allah gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti, melekler ve ilim sahipleri de o ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. aziz ve hakim olan o ndan başka ilah yoktur" al i imran suresi 18.
" allah dedi ki; iki ilah edinmeyin, o ancak tek bir ilahtır. öyleyse benden, yalnızca benden korkun" nahl suresi 51.
"allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinin üzerinde de perdeler vardır. ve büyük azap onlaradır." bakara suresi 7.
"allah dilemedikçe siz de dileyemezsiniz. gerçekten allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" insan suresi 30.
sanıldığı gibi gavurcası tanrı değil allahtır, türkçesi ise tanrı olan sözcüktür. eski türkçede ve göktürk yazıtlarında tengri diye geçip, günümüzde tanrı olarak gelmiştir...
allah ise arapça ''ilah'' kelimesinden gelmiş olup yine aynı şekilde arapçadır.müslümanlıktan öncede araplar putlarına ilah derlerdi(yani allah) aklınızda bulunsun...
tabi biz araplaştığımız için türkçede bin yıldır tanrı olan kelimeyi, kendi dilimizde allah olduğunu düşünerek neyin ne olduğunu bilmez hale gelmişiz ve arapça olan kelimeyi türkçe, öz türkçe olanı ise gavurca yapmışız ama ben kime ne anlatıyorum...
tabi canım atatürk zamanında zaten türkçeyi kaldırıp yerine arapçayı getirmek istemişti ne güzel olur ama dimi böle halifeler saltanat filan...