1961 yılında Ordu’nun Kabadüz ilçesi Yeşilyurt Köyünde doğdu. ilkokulu Yeşilyurt Köyü ilkokulunda okudu. 1980’de Sakarya imam-Hatip Lisesi’nden, 1984’de ise Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi’nden mezun oldu.
1982-1993 yılları arasında Diyanet işleri Başkanlığı istanbul Fatih Müftülüğüne bağlı çeşitli camilerde din görevlisi olarak vazife yaptı.
Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesinde 1987’de Tefsir Anabilim Dalında “Kur’an’daki Tekrarlar” isimli teziyle Yüksek Lisansını, 1993’te ise Dinler Tarihi Anabilim Dalında “ilâhî Dinlerde Melek inancı” isimli teziyle doktorasını tamamladı.
1988-1990 yılları arasında istanbul Haseki Eğitim Merkezinde Master ve Doktora öğrencileri için açılan ihtisas kursuna devam etti.
1993 yılında Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı’na Yardımcı Doçent olarak atandı. 1994 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında Paris’te Centre George Pompidou ve Sorbonne Üniversitesi kütüphanelerinde Dinler Tarihi ve Din Bilimleri alanında araştırmalar yaptı. Daha sonra 1996-1997 öğretim yılının başından itibaren bir yıl boyunca Strasbourg Beşerî Bilimler Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak alanıyla ilgili araştırmalar yaptı.
1997-1998 öğretim yılı başında yurda döndü ve Kasım 1998’de Doçent, Ocak 2004’de Profesör oldu.
1993-2006 yılları arasında Dinler Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığı ve yine aynı tarihler arasında Felsefe ve Din Bilimleri Bölüm Başkanlığı yaptı.
1997-2002 yılları arasında 5 yıl Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı, 2006-2011 yılları arasında iki dönem aynı fakültenin Dekanlığını yürüttü. 2003-2011 yılları arasında Sakarya Üniversitesi’nde Senato Üyesi, 2006-2011 yılları arasında ise aynı üniversitede Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.
2011 yılında Diyanet işleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğüne atandı.
Prof.Dr. Ali Erbaş 08 Haziran 2017 tarihi itibariyle Yalova Üniversitesi Rektörlüğüne atandı.
17.09.2017 Tarihinde Diyanet işleri Başkanlığı’na atandı.
12 kitabı, çok sayıda makalesi ve yurt içinde ve yurt dışında sunduğu pek çok sempozyum bildirisi ve konferansı bulunan Prof. Dr. Ali Erbaş, iyi derecede Arapça ve Fransızca bilmektedir.
ek yapmadan, olduğu gibi mensup ve ülkenin dini işlerinde ki görevinin de getirisi olarak yazılan şeyi üslubuyla söylemiştir. değerleri,kuralları, iyi yaşayışı savunmak ne zamandan beri yanlış oldu.
Kur'an ın hükmü olduğu konusunda Hem fikiriz, itiraz etmiyoruz, onaylıyoruz dediğini eyvallah hocam ama birazda davulun kasnağına vursan hep davuluna davuluna olmuyor
"Çalmayın" de "haram yemeyin" de "kul hakkına girmeyin" de mesela, bunlar da kur'An hükmü.
Şeyhülislam olsa eşcinseller hakkında hiç konuşmazdı. Aynen eşcinsel esnafı padişahlaron önünde geçit töreni yaparken, eşcinsel edebiyatı devlet katında en yüksek kabulü görürken sesi çıkmayan şeyhülislamlar gibi...
O dönemlerde kadınlar kolay hedefti, hep onlarla uğraşır, ordu yenilse bile suçunu kadınlara atarlardı. Şimdi kadınlar biraz daha zor hedef, dolayısıyla eşcinseller ile uğraşıyorlar.
Milyonluk mercedese bin, bilumum kuran kursu, tekke ve tarikatteki badeci şeyhleri şıhları, sübyancı ensarcıları görmezden gel ama gelip bana din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ver. Oldu canım oldu. Adama ne derler biliyor musun? Hassiktir ordan...
işini yapmıştır. Ama ne yaparsa yapsın 2000 sonrası nesil kurdukları tezgaha düşmüyor. Yani kendisi ve kendisi gibi çalışmadan para kazanan güruh bitecek. Lgbt sadece bir kılıf bu şekilde çorbayı kaynatmayı düşünüyorlar.
Adam Kur'an ı Kerim'in hükmünü söylüyor. Bir kesim ayağa kalkıyor.
1- siz eşcinselmisiniz? Niye size söylenmiş gibi tepki veriyorsunuz?
2- siz müslümansanız bu açık ve kesin harama nasıl itiraz ediyorsunuz?
3- müslüman değilseniz bizim dinimizin hükmünden size ne?
Eşcinselliğin yani lûtiliğin normal gösterilmeye çalışıldığı bugünlerde böyle bir hutbeye gerçekten ihtiyaç vardı. Lûtilik lanetlenmiştir ve biz müslümanlar bu ahlaksızlığa asla geçit vermeyeceğiz, bu rezillikten çocuklarımızı ve toplumu uzak tutacağız.
kadir mısıroğlunu resmi kıyafetiyle ziyaret etmesi basit bir şey değildir. diyanet işleri başkanlığı, dünyada vatikan neyse ülkemizde de o kadar önemli bir görevdir. bu ziyaretin anlamı, "türkiye cumhuriyeti diyanet başkanı olarak senin makanına gelerek ziyaret ettim" (kibarcası) demektir. bu kişi öyle büyük bir kişi olmalı ki diyanet başkanı bu kişinin ayağına kadar giderek onu ziyaret etmiştir. bunun anlamı budur ve bu anlam çok ciddiye alınmalıdır.
kadir mısıroğlu denilen kişi, mehmet akif ersoy gibi bu ülke için çok önemli olan istiklal marşımızın yazarına hakaret etmiştir.
milli mücadelemizin yapıldığı, yaşadığımız topraklarda bu güne gelmemizi hayatıyla ödemiş ölümsüz şehitlerimizin dişiyle, kanıyla kazandığını savaşımızı "keşke yunan galip gelseydi" gibi sözler söyleyecek kadar akli dengesiz biridir.
en önemlisi de, bu ülke için canını hayatını ortaya koymuş baş komutan Atatürk'e hakaretler, küfürler etmiş bir insandır.
sizce böyle bir insanı devlet üniformasıyla ziyaret etmek ne demektir?
kuduz köpeklerin, doguştan emperyalizm tutkunlarının salya akıtmalarına göze alarak, belki de makamını riske ederek kadir mısıroğlunu ziyarete gitmiştir. bunu 10 kasımda yapmış oldugu muamma tabi ama o gün yaptıysa o mübarek ayakları toz kapmasın diye her inanan müslümanın yoluna paspas olarak serilmesi gerekir.
yani en baba iktidar taraftarı kanallarda bile insan sinirlerini zıplatan mesajlar nerdeyse bizi aglatacak duruma gelmişti ama devletin en üst kademelerinden birinin böyle alanen dalga geçer gibi bri ziyarette bulunması ne bileyim benim gururumu okşadı onore oldum.