hakknıda devletin trilyonunu çalmak gibi yüz kızartıcı bir suçtan dosyası olan birisine göre pırlatan gibi birisidir.
gerçek bir devlet adamı ve halkın cumhuru olarak kırmızı ışıklarda beklemesi, markette bile kuyruğa girmesi birilerine fazla gelen, büyük bir insan.
zira bizlere düğüne gitmek için utanmaz bir şekilde koskoca otobanı kapattıran birileri lazımmış.!!
kendisinden sonra gelen cumhurbaşkanı sıfatını taşımadığı halde cumhurbaşkanı sıfatı alan kişinin işlev olarak yaptığı şeyi görünce pasiflik ve aktiflik konusunda bir daha düşünülmesi gereken adam. e koskoca karayolunu kapatmakla adam gibi kırmızı ışıkta durmak arasındaki medeniyet farkı zaten ortada.
aktif olan yenisinin pasif rolündeki halka sokmadığı kalmadı tabi arkasında bağırırız biz de bu adamın!
gazete açılır. ilk sayfadan okunmaya başlanır. demeçler, örgütler, yasa tasarıları, cinayetler... moral bozulur yine. çünkü bu ülke, mevcut siyasetçileriyle "şuradan şuraya" gidemeyecektir. gözler ahmet necdet sezer'i arar. en azından 1-2 kişi yetiştirse kendine benzeyen. belki bir umut...
ve o, büyük bir kesim tarafından anlaşılamayacak kadar ideal işler yapmıştır. çevremde bile eleştirilmektedir oysa. yazıktır usta, şimdi onun konumundaki adam, zamanında hapis cezasına çarptırılmıştır. varsın anlaşılmasın, anlayan anlamıştır.
cumhurbaşkanlığının sadece kelime de başkanlık değil uygulamada da nasıl olacağını herkese gayet iyi göstermiş insandır ki oğlunun düğününde kullanılan elektriğin parasını bile cebinden vermiştir. yani birileri gibi " vatan, millet, sakarya imf görünce yaşasın amerika " mantığını taşımıyordur.
tarafsızlığı su götürmeyecek olup, bazılarının biz bu anayasanın şurasından hoplarız burasından dolanırız diyerekten önüne getirdikleri deli saçmalarını geri göndererek millet olma bilincine sahip olmuş bireylerin, şu an makamı işgal edenler sebebiyle yokluğundan hüzün duyduğu cumhurbaşkanımızdır. velev ki mevzu bahis ret olayı gerçekleşsin, bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen olurduk o gün. ayrıca rte'ye nasıl oldu da anayasa hukuku kütüphanesi fırlatmadığına şaşırdığım cumhurbaşkanımızdır. (bkz: boynu altında kalasıca)
sadece memurluk yapmıştır. devlet adamlığı vasfı olarak sunulanlar dikkat edilirse memurluktan kalma zihniyetin ürünüdür. Tek icraatı kendisine verilen bütçenin yarısını iade etmek olan, ne yurtiçine ne yurtdışına hiçbir gezi düzenlemeyen birinin devlet adamlığından bahsetmek abesle iştigaldir.
görevde kaldığı sürece türkiye'nin bir adım ileri gitmesine engel olmak için elinde gelen çabayı göstermiş kişidir. neyse her ülkenin başına zaman zaman böyle felaketler gelebilir. zamanı gelince paşa paşa giderler.
Köskteki mutfak masraflarını cebinden yaptığı ortaya cıkan eski cumhurbaskanımız.Halkımızın alışık olmadığı bir lider profiline sahiptir.Siyasetçiler hukukcular bürokratlar arasında görmeyi istediğimiz bir kişiliğe sahiptir.
vatandaşlarla beraber kırmızı ışıkta durmayı mağrifet sanan, tribünlere oynamış eski cumhurbaşkanımızdır.
devlet erkanının kırmızı ışıkta durmamasının nedeni, halktan kendisini izole etmesinden değil, güvenliğin sağlanabilmesindendir. bir cumhurbaşkanına ya da başbakana yapılabilecek olası bir suikast* sonucunda neler olabileceğini kestirmekten aciz bir toplumla aynı oksijeni soluyoruz maalesef.
Çankaya köşkünün 30 milyon ytl'yi aşan (eski parayla 30 trilyon) tadilatını öğrenince kendisine ayrılan ödeneği harcamayan, çocuğunun düğününde köşkün elektrik masraflarını kendi ödeyen bu adamı ne kadar özlediğimi hatırladım. Ortalama bir okulun 2 milyon ytl'ye mal olduğunu hesaba katarsak 15 okul yapılası bir para sadece tadilata gitmiş. Vay anasını... Ama kimse sevmezdi bu adamı yine de. Dürüst insana alışık değiliz ya bünyemiz kaldırmadı... Pis suda yaşamaya alışkın balıkları temiz suya koyduğumuzda ölmesi gibi.
Türk dış siyasetine yeterli katkıyı yapmamış demişler bir de. Tamamen katılıyorum. Onun devrinde bankalarımız, limanlarımız, devlet kurumlarımız henüz yabancıların eline geçmemiş, Sudan devlet başkanı gibi uluslararası tutuklama kararı olan biri ülkemize 3 defa buyur edilmemiş, ermenistan'a lay lay, israil'e hoy hoy denmemiş, one minute krizi çıkmamıştı. Sınırlarımızdaki araziler israil şirketlerine mayın temizlesinler diye peşkeş çekilmeye çalışılmamıştı. Güzel olduğunu hala anlayamadığımız günlerdi.