taraf gazetesi imtiyaz sahibi yazardır. hrand dink gazetecilik ödülü bu sene kendisine verilmiştir. tuhaf olan şey ise, bu ödülü sürekli taraf gazetesi yakınından kişilerin almasıdır. ancak taraf gazetesi'nin hrand dink cinayetine yaklaşımının nasıl olduğunu irdelersek almet altan'ın bu ödülü almasına da çok şaşırırız!
kimin düdüğü öterse onun eşeğine binen, sözde hümanist, sözde cesur, sözde aydın olan yazardır. kendini yalandan demokrasi bekçisi gösterir, ülkesini iki kadın göğüsüne satacağını söyleyen amerikan hayranın liboşştur. uyuz olunacak yazarımsıdır.
bugünkü yazısıyla katil murat karayılan'a çok güzel ders vermiş, türkiye'nin vicdanı olan cesur adam. her an sokak ortasında öldürülebilir. umarım gerekli tedbiri almıştır. türkiye'yi yaşanır kılanlar, barışa inancımızı yitirmememizi sağlayanlar senin gibi güzel insanlar.
sen kim olarak bütün kürtlere emirler yağdırıp talimatlar veriyorsun, atası mısın, ağası mısın, efendisi misin?
bize akıl öğretmeyin diyorsun, arkasından maşallah herkese akıl öğretiyorsun, bütün kürt halkına, bütün kürt sivil toplum kuruluşlarına, kürdistandaki bütün barolara, medyaya ve tabii taraf gazetesine.
seni bizim hepimizden daha akıllı yapan şey ne?
kimse sana ve arkadaşlarına akıl öğretmeyecek ama sen hepimize akıl öğreteceksin, bu ayrıcalığı neye borçlusun?
yoksa seni hepimizden akıllı yapan elindeki silah mı?
bir keresinde övünerek söylemiştin ya, 24 saat içinde istediğimiz herkesi öldürtürüz diye, bu mu seni hepimizden akıllı kılan?
sen hepiniz susun, sadece ben konuşacağım, ben akıllıyım diyeceksin, biz de aman susalım yoksa bizi sokak ortasında öldürürler deyip susacağız, sen de böylece herkesten akıllı olacaksın, öyle mi?
bütün generaller böyle düşünür, öldürtürler de, öldürttüler de... ama bir kere bu yola girdin mi artık iflah etmezsin çünkü haklılığını kanıtlayamadığın, haklı olmadığın için öldürdüğünde insanlar bunu niye yaptığını anlarlar.
kck operaayonlarını eleştirmiş. hadi olabiir.
lakin sonra gerçek yüzünü yine ortaya çıkarmış.
barış için pkk şart demiş.
yani barış için hamileleri öldüren, bebekleri öldüren alçak bi terör örgütü şart demiş.
bu adamı burada pohpohlayanları takibe aldım. aramızdaki yılanları tanımak lazım zira.
bakalım kaç kanı bozuk kötüleyecek bu yazıyı. keşke kötüleyenleri gösteren bi sistem olsaydı.
son azısı ile aklınca ermeni soykırımı var, türkler onurlu kurtuluş savaşında haksız izlenimi vermeyen çalışan zavalı piyon bir yazar.
kaale bile almamak lazım. anca kendisi gibi gereksizleri orgazma ulaştırır yazdıkları.
egitim sistemiyle ilgili yazmış oldugu yazıyla kemalistlere 30 cm bilemedin 40, yer yer 50 cm sokmuş yazardır.
şimdi nasıl agızlarından köpükler saçarak okuyorlardır bu yazıyı paylaşalım milleti deli edelim;
okula giden çocuklara rastladım dün yollarda.
onlar için çok üzüldüm.
zavallı eğitim mahkûmları, hayatlarının en güzel, en eğlenceli olması gereken yıllarını, daha sonra unutacakları bir sürü saçmalığı öğrenmek, ciddi bir beyin yıkamasından geçmek, kişiliklerini, tek tip adam yetiştiren tornaya teslim etmek için harcayacaklar.
gidecekleri okulların birinci amacı, onlara ulu önder atatürkün müthiş bir adam olduğunu, hiç hata yapmadığını ve türkiyeyi sadece atatürkün yaptıklarını tekrar etmenin kurtaracağını ezberletmek, zihinlerine bu yalanı kazımak olacak.
cumhuriyet tarihi boyunca okullar bunu yaptılar.
dün yazıişleri toplantısında tuğba, çocukluğunda en büyük korkusunun allah mı daha büyük, atatürk mü daha büyük sorusuyla karşılaşmak olduğunu, çocukken hangisinin daha büyük olduğuna bir türlü karar veremediğini anlatıyordu.
çocukları bu tür korkulara iten bir eğitimden geçti insanlar bu ülkede, hâlâ da geçiyorlar.
yeni milli eğitim bakanı bazı değişiklikler yapmaya çalışıyor ama dün kürşat buminin yazısında yer verdiği yök kanununun girişi yükseköğrenimin amacını anlatmaya şu maddeyle başlıyor:
1- atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda atatürk milliyetçiliğine bağlı...
gerisini yazmaya bile gerek yok, birinci amacı bu olan bir üniversiteden çıkacak insanların özgür düşünceli bireyler olması mümkün mü sizce?
zaten bizdeki eğitimin amacı, özgür düşünceli birey değil, itaatkâr bir sürüye, öğrendiği ezberleri tekrar eden koyunlar yetiştirmektir.
cumhuriyetin eğitim anlayışı ve amacı da budur.
daha sakatlık adından başlıyor, ne demek milli eğitim?
fiziğin, coğrafyanın, biyolojinin, kimyanın millisi nasıl oluyor?
olmuyor tabii ki ama dert çocuklara fizik öğretmek değil, dert, atatürkün bir diktatör olduğunu saklamak ve bir diktatörlüğü yeryüzünün tek kutsal ve doğru yönetimi olarak çocuklara ezberletmek.
atatürk diktatör olmak zorundaydı, başka türlü cumhuriyeti kuramazdı diyenler olduğunu biliyorum, mecbur muydu değil miydi tartışmasına gerek yok bence ama şu soruya gerek var:
de ki atatürk diktatör olmaya mecburdu, peki biz o diktatörlüğü hâlâ kutsamaya ve en iyi yönetim biçimi olarak çocuklara ezberletmeye mecbur muyuz?
devletinin ve ordusunun her yaptığına boyun eğecek, hiç sorgulamayacak, soru sormayacak, düşünmeyecek, tartışmayacak insanlar yetiştirmek istiyorsak mecburuz tabii.
biliyorsunuz bizim ünlü bir tevhid-i tedrisat kanunumuz var.
eğitim birliği demek.
bu ülkedeki her ırktan, her dinden, her mezhepten çocuğun tek elden ve tek merkezden eğitilmesi anlamına geliyor.
ankarada milli eğitim bakanlığındaki talim ve terbiye kurulu denen yerde sekiz on adam oturur, bu ülkedeki çocukların neler öğrenmesi ve neleri de asla öğrenmemesi gerektiğine karar verirler.
onların karar verdiğinin dışında hiçbir şey öğretilemez çocuklara.
düpedüz faşist ve ırkçı bir anlayışı kazırlar çocukların zihnine.
bir türk cihana bedeldir, ne mutlu türküm diyene, varlığım türk varlığına armağan olsun türünden bir faşizm parfümü ciltlerinin altına enjekte edilir, artık hayat boyu o kokudan kurtulamazsın.
yeryüzünde türkten başka önemli insan olduğuna inanmaz, türk olmayan herkese aşağılayarak, küçümseyerek, kuşkuyla bakarsın.
bir yandan da düvel-i muazzamanın türke düşman olduğunu, hep türklere kötülük yaptığını, türkleri kandırdığını öğrenirsin.
böylece hem en büyük, hem de sürekli kandırılan bir salak olmayı aynı anda benimser, en halisinden bir kişilik çatlamasını daha yedi yaşında yaşarsın.
tarih, diye de baştan aşağı yalan bir hikâye anlatırlar.
hep biz haklıyızdır, hep biz güçlüyüzdür.
bırakın ermeni soykırımı lafını ermeni meselesi diye bir olayı bile duymazsın okulda, sonra büyüyüp de bir yerde türkler ermenileri öldürtmüş sözüyle karşılaşınca da yalan bu diye bağırırsın.
kürt diye kimse yaşamaz bizim ülkemizde bu eğitim anlayışına göre, burada herkes türktür ve herkes varlığını türk varlığına armağan eder.
osmanlının i̇ttihatçılardan önceki padişahları deli, çılgın, manyak, sapık olsalar bile iyidir, i̇ttihatçılardan sonraki padişahlarının hepsi de hain, katil, rezil, budaladır.
bu eğitime göre dindarlar yobazdır, batı kültürünü ve demokrasisini beğenenler züppedir ama batı müziği dinlemeyen ve batılı gibi giyinmeyenler de gericidir, tanzimat bir felakettir...
türkiyede sorunun özü, bizi çocukluğumuzdan itibaren zehirleyen bu eğitim ve bize ezberletilen yalanlardır, bu milli eğitimi gerçek bir eğitime dönüştürmeden de yaratıcı ve özgür bireylere sahip, gerçekten demokratik bir toplum haline gelmek inanın çok zor..
eski milletvekillerinden çetin altan ın oğludur. Ankara da doğmuştur, hürriyet, güneş, milliyet, yeni yüzyıl gazetelerinde köşe yazarlıpı yapmıştır. Şu anda da taraf gazetesinde kum saati adlı köşede yazmaktadır. ilk eseri 'Dört mevsim istanbul' eseridir. Diğer eserleri: sudaki iz, kılıç yarası gibi, isyan günlerinde aşk, içimizdeki yer, en uzun gece romanlarıdır.
kadın piskolojisini iyi betimleyen ve cok akıcı ve güsel yazıları olan yazar benim için. ne anlatmak istedigini acık secik ve kendine özgü üslubuyla aktarmayı cok iyi başarır. lakin en uzun gece kitabında bunu görebilirsiniz.
bu adamı her düşündüğümde sıçmığın üstünde hareket eden kıl kurtları aklıma geliyor. o kadar midem bulunıyor o kadar nefret ediyorum ki bu adamdan ve fikir diye orta attığı saçmalıklardan, kusacağım geliyor..
türkiye siyasetin değişip dönüşmesinde, türkiye'nin sivilleşme sürecinde büyük emeği olan taraf gazetesi genel yayın yönetmeni, cesur gazeteci, yazar. tehdit, saldırılar, her türlü adli baskıya rağmen gerçekleri söylemekten çekinmeyen insan. kendisine tebrik ve teşekkürlerimizi yolluyoruz.
osmanlıcılık oynamayı pek seven höküümet yanlıları, kendi "taraf"larından olan ahmet altan'ın bu cümlelerinden hiç hoşlanmamışlar. "taraf olacaksan adam gibi taraf ol" deyü dururlar.*
ahmet altan gerçekleri yazan eleştiren kimine göre pkk yanlısı kmine göre akp kimine görde dönek olan aslında bunlarla hiç bir alakası olmayan okunası yazardır kendsi. 6 eylül 2011 yazısınıda okuduğumda kendini takdir ettim
--spoiler--
kürtlerin askeri vesayeti
pkknın kandilde yedi sivili öldürdüğü sürmanteş vermiştik. genel kurmay foğraf ve krokilerle yedi kişinin içinde bombalanarak öldüğü idda edilen arbanın bulunduğu bölgedeye bomba isabet etmediği ni kanıtlamıştı. bunun üzerine pkk bombalanan araba aşağı uçtu onun için onun bulunduğu yerde bomba izi yok yukaraında var diyerek bir video yayınladı.
genelkurmay bu iddayı geçiştirmedi demagoji yapmadı hamsete sapmadı özel görev verdiği uçağıyla arbanın vurulduğu yeri söylenen yerinde resmlerini çekip bize gönderdi ve orada bomba izi yok incecik duvar bile sağlam duruyor dedi.
..
askeri vesayetin bitmesi demek işte ordunun kendisiyle ilgili ağır bir iddada bu iddayı yayınlamayı tehdit etmeye kalkışmadan haklılığını kanıtlmaka için belgeler ortaya koyarak cevap vermesi.
..
biz askeri vesayetden çıkıyoruz ama kürtler ağır bir askeri vesayet yaşıyor.
..
bdp başkanı demirtaş kongrede öcalanla müzakerler başlasın diyordu bencede başlasın bunda aynı fikrdeyiz ayrıldığımız nokta bunu kimden talep edeceğimiz konusu.
devlet apoyla müzakereleri sürdürüyormuydu,evet apo müzakereler yapıyoruz tarihi bir antlaşma yapıyoruz dedimi dedi devrimci halk savaşına gerek yok durun dedimi dedi apo bunları söylediği sırada kim otlar arasından 13 askeri yakarak öldürdü kim çukurcada elli kiloluk bombayla tuzak kurdu kim apoyla müzhakereleri, apoyuda kenara iterek berhava etti?
..
pkknın kürtler üzerindeki askeri vesayeti sürüyor ve devlet ne yaptıysa onu taklit ediyor, sokakta insanları ensesinden vuruyor , kadınları öldürüyor, tam barış yapılcakken operasyonla barışı geriye itiyor, kendisini eleştirenleri aynı bizim orducu medya benzeri yandaş bir medyayla hain ilan ediliyor.
ve kürtlerin sesi çıkmıyor.
askeri vesayet ancak demokratik ve barışçı güçlerin cesaretiyle her türlü eleştiriyi ve kendi taraflarının tepkisini göe almasıyla biter, o cesaret yoksa o vesayet senide onurunuda ezer geçer.
hele geçtiğimiz seçim dönemi . bir yazısında şöle bir yazı yazmıştır ki o döneme cuk diye oturmuştur.
isteyen Atatürk ilke ve inkılâplarına iman edebilir, isterse sabah akşam Nutuk okuyup ezberleyebilir ama bu toplum 1938 yılında hayatını kaybetmiş bir liderin kurallarıyla değil, 2011 yılının gerçekleriyle uyumlu bir yönetim biçimi ve devlet arzuluyor. (Ahmet Altan) ***