https://galeri.uludagsozluk.com/r/2367029/+
Üzerinden koskoca 25 yıl, çeyrek bir asır geçmiş, şehir insanının hayatını depremden önce depremden sonra olarak ikiye bölmüş, rafineri yangını sebebiyle sadece deprem korkusu değil bir de patlama korkusu yaşatan asrının son felaketi. Çocukluğumuzun hatıralarında büyük bir yer tutuyor. Hala sohbetlerimizde hatırlanıyor. Unutmuyoruz, unutulmuyor.
Ülkemizin travması olan gün. Bir daha böyle bir felaketin yaşanmamasını dilesekte uzmanlar yıllarca 7 şiddetinde hatta daha da büyük bir depremin istanbul ve çevresinde olacağını söyleyip duruyorlar. Ancak ne millet ne de devlet ciddi önlemler alamadı maalesef. Bir sonraki depremde nüfus bu kadar kalabalıkken ne olur bilinmez. Allah yardımcımız olsun inşallah.
"sesimi duyan var mı" kalıbının 50 milyon insanın beynine kazınmasına neden olmuş vahim doğa olayı.
o dönemde düzcespor ya da yalovaspor süper lig'de olsaydı miniktaş muhtemelen onların kazandığı puanların sıfırlanmasını talep ederdi. kendilerine 3-5 puan eklenmesini isterdi zavallı şikeci itler.
bu salıncakta hoplatılan takım o kadar küçüktür ki hatay depreminden sonra hatayspor'a adeta yağmacılık girişiminde bulunmuşlardır resmi olarak.
ben hayatımda bu kadar aşağı bir seviye görmedim. 100.000 insan öldü ve bu zavallı salıncak tinercilerinin derhal ilk refleksi puan yağmalamaktı.
17 Ağustos 1999 saat 03.02'de 7,4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi'nin üzerinden 25 yıl geçti. 18 bin 373 kişi öldü, 48 bin 901 kişi yaralandı.
Düzce depreminde sözlüsünü ve arkadaslarini, Marmara depreminde 7 arkadasini kaybeden biri olarak, Allah im bu kadar büyük bir acıyı, kimseye, ülkemize yaşatmasın inşallah.
Burada gülüp eğleniyoruz, belki de deliliğe vuruyoruz çoğumuz bazı şeyleri. Ama şu bir gerçek ki, hayat an da yok olup gidecek kadar kısa. Ondan birbirinizi kırmayın, üzmeyin, hirpalamayin. Birbirinizin kusurlarından zevk alıp, alay haline dönüştürmeyin. Çünkü bir ufacık an, bir ömür boyu pişmanlığa sebebiyet verebiliyor. Yaşayan biri olarak söylüyorum.
Ölen tüm insanlarımıza rahmet, vücudunda ki sorunlarla hayatını idame ettirenlere şifa diliyorum.
Bu arada ben senden razıyım...
Rabbım de senden razı olmuştur inşallah... buluşmak üzere...
Türkiye de rantın,kuralsızlıgın, insana değer verilmemesinin, denetimin zayıf olmasının, şehir plancılıgının ve siyasetin sorunları çözme konusunda ne kadar yetersiz kaldığının en acı örneklerinden birini oluşturmaktadır 1999 Kocaeli ve Sakarya depremi. 50binden fazla insanın hayatını kaybetmesine rağmen, devletin sırf afet bölgesi olarak ilan edip bu sanayi üretim merkezinden vergi alınmasını bir dönem askıya almaması için ölü sayısını 17000 ile sınırlandırması ise devlet toplum ilişkisinin ne kadar sağlıksız olduğunu bize göstermiştir.bu depremden 23 yıl sonra Adana, Maraş, Malatya, Adıyaman ve Hatay illerini etkileyen depremde ortaya çıkan görüntüler ise bayındırlık politikalarının-hükümet tarafından çıkartılan imar affı bunun en net kanıtıdır-ve arama kurtarma çalışmaları alanlarında bu afetten hiçbir ders alınmadığı gerçeğini bizlere açık bir şekilde göstermiştir. 1999 Körfez depremi sonrasında toplanan deprem vergisi ise amacı dışında kullanılmış ve insani, ekonomik ve güvenlik gibi hayati alanlarda oldukça kötü sonuçlara yol açacak istanbul depremi için doğru dürüst hiçbir önlem alınmamıştır.
hatırlayacak yaşta değildim. iyiki değilmişim. ailemin anlattıklarından biliyorum. yerin nasıl ayakları altından kaydığını alev topu gördüklerini çığlıkları.. yaşamayan bilmez diyorlar iyiki bilecek yaşta değildim.
26. yılında hala taze anılarımızla yad ediyoruz. kiminin komşusu kiminin sıra arkadaşı kiminin de can paresi saniyeler içinde bir daha görmemek üzere göçmüştü. hepsine gani gani rahmet dilerim.
2023 Kahramanmaraş - güney Anadolu depremi bu depremden çok daha şiddetli, yıkıcı bir depremdi Marmara depremin 17 bin kişi, güney Anadolu depreminde 50 bin vatandaşımızı kaybettik.
Allah rahmet eylesin.
Tabii Marmara depremi istanbul’a yakın olunca daha büyük bir kaos yaşanmıştı.
Benim doğumumdan yıllar önce gerçekleşmiş olsa da bu depremde akrabalarımdan kaybettiklerim oldugunu öğrenmemle hakkında epey araştırma yapmıştım.
Ölen insan sayısının 17 bin gösterildiği depremdir. belli bir sayıdan sonra, ölü ve kayıp sayısının açıklanması durduruldu ve o günü Yas günü bile ilan etmedik.
Deprem kayıplarını ölü oranlarını ikiye ayırarak gösterdik: rapor edilmiş ölü rakamları ve kayıp kişiler. resmi gazete ölü sayısının yaklaşık 18.000 olduğu belirtildiğinde kayıp insan sayısı ise 35 bindi. Ölen kişilerin sayısı artış gösterirken, kayıp kişi sayısı buna bağlı olarak azalıyordu, ta ki, resmi rakamlar ölen kişi sayısının “donduğunu” açıklayana kadar (yaklaşık 20binde), o anda resmi gazeteye göre kayıp kişi sayısı yaklaşık 25bindi.(resmi rakam kayıp kişileri “unutmuştu”) * bundan dolayı izmit depreminde hayatını kaybetmiş insan sayısı yaklasık olarak 45 bindir. Keza the globe un (amerikan gazetesi) o yıllardaki acıklamasına göre Türk Hükümeti tarafından Birleşmiş Milletler’den talep edilen ölüleri koymak için kullanılan fermuarlı plastik çantaların sayısı 45bindir. Tesadüfi bir rakam benzerliği oldugunu düşünmek icin polyanna olmak gerek.
Bir bölgede depremde ölen insan sayısı neden az gösterilir? bundan sonrası tamamiyle kendi fikirlerim. O yıllarda başbakan olan Bülent Ecevit kayıpların olduğu illerde Ohal (olağanüstü hal) ilan etmemiştir. Sebebiyse ohal ilan edilen bölgede yaşayan insanlar vergiden muaf edilir, OHAL Bölgesinde Vergi istisnaları Hakkında Kanun için: https://www.verginet.net/...lariHakkindaKanun_39.aspx
Oysaki Kocaeli Türkiye nin sanayi sehridir, ohal ilan edip vergi alınamayan kocaeli, nüfusun cogunun barındıgı istanbul vergiden muaf tutulursa devleti kim kalkındırır??
Geriye dönüp baktığımızda Birleşmiş Milletler Uluslararası Doğal Afet Önleme’nin listesindeki en kötü depremlerin 1990 Rudbar ve 1999 izmit depremleri Olduğunu belirtir.
izmit’te ziyaretine gittiğim akrabamdan, şehir merkezindeki olimpik buz pistine gidip gidemeyeceğimizi sormuştum. Ağustos sıcağında, depremde hayatını kaybedenlerin cesetlerinin kokmaması, hastalık yaymaması için orada biriktirildiğini söylediğinde yıkılmıştım. Bugün 17 agustos mezarlığı adı verilen yığınla mezarlığa kaybettiği eşi dostu için dua okumaya giden insanların başı sağ olsun, Yas günü bile ilan etmeyen milletimin de canı sağ olsun.
Bugün, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nin 26. yıldönümü. Yine her zaman olduğu gibi malzemeden çalan sahtekar müteahitler yüzünden bir sürü masum insanımız öldü. O kara günde bir sürü elektirik hattı kesildi, telefon operatörleri çalışmadı fakat en azından halk ve hükümet arasında dayanışma vardı. Dönemin başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz, dürüstçe ''hükümet olarak yardım edemedik. Bundan özür diliyorum.'' demiştir. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit ise ilgili deprem bölgesine 9 saatte gitmiştir. 17 Ağustos Depremi'nde feryat çığlığı, ''sesimi duyan var mı?''ydı. Deprem değil; sahtekar müteahhitler öldürür çünkü deprem, bir doğa olayıdır.
Deprem manzarası korkunçtu, denize sürüklenmiş apartmanlarla, kopmuş kol ve bacaklarla ortam; bildiğin savaş alanıydı.
6 Şubat 2023 depreminde ise bizzat AK Parti hükümeti tarafından vatandaşlara ayrımcılık yapıldı hatta depremde ölen bir avukatın diploması, soyguncular tarafından çalındı.
Aradan geçen 26 yılda ise 17 Ağustos 1999 Depremi'nden hiçbir ders çıkarılmadı. işte, en üzücü durum da bu. :(
Ölenlere Allah rahmet eylesin.. Başın sağ olsun Türkiye'm..