bazen düşünmeden yaşadığınızı hissedersiniz. düşünmemek düşünememekten bahsediyorum. düşündüğünüzde hissetmediğinizi anlarsınız. zaman herşeyi götürmüştür. ölüm huzurdur herşeyin bitişi gibi. sanırım düşünememek ölümden kötü ne bitiş ne başlangıç boşlukta savrulursunuz.
geride kalanların ruhlarını param parça yapan sonsuzluk.
--spoiler--
galiba duygularımı yitiriyorum. yakın çevrem ölüm oyunlarıyla duygularımı yitirmek için elinden geleni yapıyor. büyüdükçe bunlarla karşılaşılmakta diye kendimi her defasında avutuyorum, böyle büyülünüyor demek ki diye. lakin şöyle bi çevreme bakıyorum da, son 2 senede bu kadar çok, ani yok oluşu yaşayan yok. bu büyümek değil, bu gerçek bi eziyet, göz göre göre şahsi duygularının yok olmasını izlemek. bağırsan rahatlanmayacak, yazsan atılmayacak hal aldı. şu put gibi kalıp da boğaza yumruk gibi düğümlenen şey artık gerçek anlamda dayanılmaz hal aldı. gerçek anlamda. senin de mekanın cennet olsun neslihan'ım, güzeller güzeli kızım. güzelliğinden vazgeçmek sana hiç yakışmadı. gerçek anlamda.
yakın arkadaşım, çocukluk arkadaşım, kuzen arkadaşım arkadaş arkadaşım vs vs trafik kazaları derken, bi de elimde büyüyen aile dostumuzun kız çocuğunun hayatından vazgeçip kalbine bastığı tetikle hayatından vazgeçmesi dayanılmaz duygu.
kusamıyorum. içimdeki olan tüm yoğunluğu kusamıyorum. duygularım, öyle çekilmez hal aldılar ki.. yazacağım cümleleri bile tamamlayamıyorum.
niçin yaptı? neden yaptı? bu nasıl bir cesarettir?
bir aile için ne zordur allah'ım.
güzelliğini toprağa bahşetti. toprağı bol olsun.
geride kalanları paramparça yapandır. buz gibidir. insanın içini kavurur da bitirir. ama insanın içini yakan ateş mi yoksa ölümün o kavurucu soğukluğu mu bilinmez. bütün kelimelerin anlamı kaybolur birden, her şey anlamını yitirir, söylenen hiçbir sözün hükmü olmaz. çaresizliğin tam anlamıyla ne demek olduğunu öğretir insana. çığlık çığlığa susmanın nasıl bir şey olduğunu öğretir. anlamsızlığın ne olduğunu öğretir. ve geride kalanlar da artık bir ölüdür.
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
hakkında ne yazılırsa yazılsın asla bitirilemeyecek olan bir şeydir ölüm. gerçek bir varoluşa açılan kapı mı yoksa gerçekten bir yok oluş mu ? hiçbir şeyde olmayan bir soğukluk var ölümde ve o soğuklukla gelen yanma hissi. buzun insanı yakması gibi belki de. ölümün soğukluğu içinde yanıyor geride kalanlar. peki kime, neye göre geliyor ? adaletli mi davranıyor, kesinlikle hayır. aniden geliyor, hiç beklenmedik bir anda ve daha dün yanınızda olan kişi artık yok diyorlar. ne oldu, öldü. kelimelerin tükendiği, her şeyin anlamını tamamen yitirdiği yerdedir ölüm. gerçekten yok mu ediyor gidenleri, yoksa onlara sonsuzluğun kapısını mı açıyor ? koca bir muamma ölüm denen şey. peki geride kalanlar için nedir ölüm ? büyük bir acı ve ızdıraptan başka bir şey değil. sadece bir kişiyi alıp gitmiyor, geride kalan o birsürü insanı da alıyor ölüm aslında. ve insanın üzerinde nasıl soğuk bir etkisi vardır anlatılamaz. tamamen altüst eder insanın bünyesini, belki inancını bile sorgulatmaya kadar götürür. insanın hayata bakış açısını tamamen değiştirir. büyütür insanı olgunlaştırır belki ama tüm o hayata dair umutlarını da söküp alır insanın içinden. sessizliğiyle boğar insanı, sessiz çığlıklar içinde boğar. buz gibidir aynı zamanda da kavurucu, yakıcı bir ateşi vardır insanın içini yakan. tamamen bir tezatlıktır, tıpkı sonsuz bir yaşama kapı açması ve bir yaşamı sona erdirmesi gibi.