bir abimizin bir tünel de hayatını devam ettirebilmek için kullandığı cümle bence türk toplumunun çaya bakış açısını çok açık ve net bir şekilde açıklamıştır. o da şudur ki.
"bana ekmek, su, çay versinler burda yaşar giderim ne olacak."
Çay;kahvenin ezeli düşmanıdır, hep aralarında gizli savaş vardır, kahveye kırk yıl ödül verilmişken çaya hiçbir şekilde seçenek sunulmamıştır. Fazla olmasada çay severi olarak şunu diyebilirim ki bana bir bardak çay ikram eden benim 41 yıllık dostumdur.
sigara, simit ve çikolatanın keyfine kiyif katan, fakat tek başına içmesi de çok keyifli olan şeydir çay. alıp götürüverir yorgunluğunu. kahvaltıda akşam... ama fazlası zararlıdır. demir eksikliği yapar. kansızlık yapar.
--spoiler--
Şevket: - Hiç ilgilenmedi benimle... Çay içmeye davet ettim, oraya da gelmedi.
Kedi: -E, çaydan.
Şevket: -Ne çayı, ne alakası var?
Kedi: - Çaydan, çaydan... Bu durumlarda kahve her zaman daha çok işe yarar. Bak, çayda kadınları rahatsız eden bir şey, böyle "yerel bir tını" var.
Şevket: -Yerel mi? Ne alâkası var. Çay yerel, kahve değil mi?
Kedi: - Bak,"Benimle kahve içer misin?" sorusu, bütün kadınlarda, hepsinde aynı rahatlatıcı çağrışımı yapar. Böyle beyaz, fincan, porselen, şık, mayhoş aroma kokusu, hele Latin ezgiler heheey nelerr nelerr... Ama çay... Çay böyle "başarısız erkek" gibi bir şey demek çay...
Şevket : -Bence artık Heidegger okuma, kafan iyice Naziler gibi çalışmaya başladı.
--spoiler--
içilebilecek en güzel şey. çaykur altınbaş veya çaykur 42 nolu tirebolu çayı ise demlediğiniz çay bir demlik çayı tek başınıza içebilirsiniz. o denli yani...
rize'de, trabzon'da üretilir erzurum'da özellikle de ispir'de tüketilir. çay yapması da içmesi de bir sanat ya da zanaattır. herkes ben iyi çay demliyorum dese de birçoğu bunu beceremez. şahşi görüşüm şudur ki kadınlar bunu erkekler gibi iyi yapamaz. kadınlar zannederki çay demlemek de yemek yapmak gibidir aslında kesinlikle öyle değildir. çay biraz daha farklıdır. her şey çayın otunda olduğu gibi suyundadır da.
damak tadından psikoloji tahlilleri yapmak büyük yanılgı. ama ne zaman kendimi savunmasız hissetsem bol şekerli içerim çayı ben.
şekersiz içenler de bana hep; güçlü-kuvvetli, baskın karakterli, ne istediğini bilen, ruhsal olarak dengede durmasını başaran insanlar gibi gelir.
biriyle buluştuğum zaman, karşımdaki güven vermezse bana; o vakit de şekersiz tercih ederim dolayısıyla. sert görünmek için.
ve bence dünyanın en kararsız, en saf insanları da çayı bir buçuk şekerli içenlerdir. elleriyle o şekeri kırmaya uğraşanlardır. dudaklarını şekere yaklaştırıp üfleyenlerdir. şekeri az ıslatıp parmaklarını yapış yapış edenlerdir. çok severim.
porselen fincanlarda ya da kupada çay içen biriyle fazla anlaşacağımı da düşünmem. uzak dururum ondan. abartılmış bir önyargı. kendimi sorgulamaya ve kendime "harbiden sorunlusun sen" dememe sebebiyet veren bir önyargı.
çay, yeterince arızalı tiplerle konuşur aslında. çok şey anlatır. kulağını kapayamazsın.