bugün

la nausee

--spoiler--
bu bira bardağını nesi var? ötekilerin aynı. kesme bir bardak, kulplu, üzerinde bel resmi bulunan markası 'Spatenbrau' da yazılı'' bunları ben de biliyorum, ufacık bir şey, açıklayamıyorum onu. hiç kimseye. işte, yavaşça suyun dibine doğru, korkuya doğru kayıyorum.
bu sevinçli, akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar. bakışı içe dönük, balık gözlü, kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmaya görsün, suratları hemen değişir. sekiz yaşındayken, lüxembourg parkı'nda oynadığım sıralarda , böyle bir adam vardı; gelir, auguste- comte sokağı' na bakan demir parmaklığa bitişik nöbetçi klübesinde otururdu. hiç konuşmaz, ara sıra bir bacağını uzatarak, ayağına korkuyla bakardı. bekçinin amcama söylediğine göre eskiden öğretmen yardımcısıymış. bir gün akademi üyesi kılığına girip sınıflarda karne notlarını okuduğu için emekliye ayırmışlar. çok korkardık ondan, çünkü yalnız olduğunu sezerdik. bir gün Robert' e, ta uzaktan kollarını uzatarak gülümsemişti, çocukcağız neredeyse bayılacaktı. bizi asıl korkutan ne düşkün hali , ne de boynunda bulunan ve takma yakasının kenarına sürünüp duran urdu. kafasından , yengeçsi düşüncelerin gelip geçtiğini duymamız korkutuyordu bizi. nöbetçi klübesi, çemberlerimiz ve çalılar üzerine yengeçsi şeyler düşünebilmesi içimize yılgınlık salıyordu.
ben de mi böyle olacğım sonunda? yalnızlık ilk olarak canımı sıkıyor.başıma gelenleri, iş işten geçmeden, küçük çocukları korkutmaya başlamadan önce birisine açmak istiyorum. Anny' nin burda olmasını isterdim.
--spoiler--

hiçbir varoluşçu boynuzun geçemeyeceği kulak.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar