bugün
- bik bik için diktiğim şort15
- ismet gurbuz 202413
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı10
- anneler günü16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği9
- zall beceremiyorsan bırak git12
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu11
- ali koç9
- yorgun mermi10
- doğum gününde hatırlanmamak8
- sözlükte artık kızlar teklif edecek11
- kızların mesajlara geç cevap vermesi12
- şizofreni11
- düşün ki o bunu okuyor9
- anın görüntüsü18
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz10
- erkeklerin sadakatsiz olması20
- benim başörtüm var arabamı yanlış park edebilirim12
- türkiye den soğuma sebepleri12
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- beni özlediniz mi doğru söyleyin10
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması24
- sözlüğe kız getirmek10
- bir erkeği cezbeden şeyler9
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak11
- uludağ sözlük kapatılacak11
- icardi1905'in sözlüğü bozması18
- karşı cinsi tavlamak için ne yaparsınız15
- libido düşmesi11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- kızların yedek listesi9
- cami tuvaletinin paralı olması14
- evlilik yaşı kaç olmalıdır12
entry'ler (1087)
bırak sevmeyi iyi bilim kurgudan anlayan, izledikten sonra yorum yapan, hakkında tartışabilen birini buldum, evlendim.
sınava giren herkes gibi benim de önerim ilk dikkat etmeniz gereken sakin olmak ikincisi sınavda komisyonla aranızı iyi tutmak, inanın sessizlik daha çok strese neden oluyor.
sınavı 3. seferde geçtim. parkur zor ama asıl sıkıntı sınav komisyonunda bulunanların tek yeterliliği meb'de öğretmen olmaları. ellerinde liste var ve bu liste net değil, yoruma açık.
sınavın zor olmasını da destekliyorum stop edenin, kırmızı ışıkta geçenin vs. gibi trafikte sıkıntı yapacak durumlardan kalmaları da. ama park yerine düzgün girip 3 santim dışarıda bıraktın 2 santim içeri girdin diye bırakılanları anlamıyorum. bunlar bir önce dediğim komisyonun yorum kısmına geliyor.
ehliyet alımını zorlaştırmaları, geri dahi gitmeden 500m ileri gidenlere ehliyet verilmemesi gerektiği aşikar ama bunlar yıllardır yapıldı. sen bir sistemi değiştirmek istiyorsan daha köklü çözümlere gitmen gerekiyor. şu an ehliyeti olan herkes bu sınava bir girsin gerekirse 5 yılda bir tekrar edilsin, geçemeyenin ehliyeti iptal edilsin.
eğitim görürken geçiş hakkının bende olduğu kavşakta üstüme süren kamyon da oldu, ters şeride girip üstüme gelen son anda benim kırmamla kurtardığım da oldu, çevre yolunda orta şeritte basmış giderken sol şeritten önüme kırıp en sağ şeride geçen de oldu. bu yüzden sadece yenilerin değil ehliyetli herkesin bir şekilde yeniden düzenlemeye tabi tutulması gerekiyor.
sınava gelecek olursak ehliyet kemerinizi takın, sinyalleri verin, rahat olduğunuz hissini komisyona geçirin, debriyajı kullanmayı da öğrenirseniz sınavı da geçersiniz.
yokuşta durduğunuzda kavrama noktasını bulun, ayağınızı frenden hemen gaza geçirin 2-3 saniye gittikten sonra yavaş yavaş debriyajı bırakıp bıraktığınız kadar gaza basın.
geriye parkta ise sağ arka kelebek aynasından ön dubayı gördüğünüzde durun, direksiyonu tam sağ yapın, sağ dikiz aynası ile ön duba aynı hizada, aracın sağ arka çamurluğu kaldırımı biraz geçmiş, arka duba sol dikiz aynasının sol köşesinde göründüğü konumda durun. bunların üçünü de kontrol edebilirsiniz sadece birini de kontrol edebilirsiniz. bu konumda durduktan sonra direksiyonu tam sol yapıp yanaşın. araç istenilen şekilde iki duba arasına girmiş olacak. ve bu kısımda gaz ile değil debriyaj ile motor devriyle ilerleyin bir saniyelik hızlanmanız bu ayarı kaçırmanıza ve aracı düzgün park edememenize neden olur.
herkese başarılar.
sınavı 3. seferde geçtim. parkur zor ama asıl sıkıntı sınav komisyonunda bulunanların tek yeterliliği meb'de öğretmen olmaları. ellerinde liste var ve bu liste net değil, yoruma açık.
sınavın zor olmasını da destekliyorum stop edenin, kırmızı ışıkta geçenin vs. gibi trafikte sıkıntı yapacak durumlardan kalmaları da. ama park yerine düzgün girip 3 santim dışarıda bıraktın 2 santim içeri girdin diye bırakılanları anlamıyorum. bunlar bir önce dediğim komisyonun yorum kısmına geliyor.
ehliyet alımını zorlaştırmaları, geri dahi gitmeden 500m ileri gidenlere ehliyet verilmemesi gerektiği aşikar ama bunlar yıllardır yapıldı. sen bir sistemi değiştirmek istiyorsan daha köklü çözümlere gitmen gerekiyor. şu an ehliyeti olan herkes bu sınava bir girsin gerekirse 5 yılda bir tekrar edilsin, geçemeyenin ehliyeti iptal edilsin.
eğitim görürken geçiş hakkının bende olduğu kavşakta üstüme süren kamyon da oldu, ters şeride girip üstüme gelen son anda benim kırmamla kurtardığım da oldu, çevre yolunda orta şeritte basmış giderken sol şeritten önüme kırıp en sağ şeride geçen de oldu. bu yüzden sadece yenilerin değil ehliyetli herkesin bir şekilde yeniden düzenlemeye tabi tutulması gerekiyor.
sınava gelecek olursak ehliyet kemerinizi takın, sinyalleri verin, rahat olduğunuz hissini komisyona geçirin, debriyajı kullanmayı da öğrenirseniz sınavı da geçersiniz.
yokuşta durduğunuzda kavrama noktasını bulun, ayağınızı frenden hemen gaza geçirin 2-3 saniye gittikten sonra yavaş yavaş debriyajı bırakıp bıraktığınız kadar gaza basın.
geriye parkta ise sağ arka kelebek aynasından ön dubayı gördüğünüzde durun, direksiyonu tam sağ yapın, sağ dikiz aynası ile ön duba aynı hizada, aracın sağ arka çamurluğu kaldırımı biraz geçmiş, arka duba sol dikiz aynasının sol köşesinde göründüğü konumda durun. bunların üçünü de kontrol edebilirsiniz sadece birini de kontrol edebilirsiniz. bu konumda durduktan sonra direksiyonu tam sol yapıp yanaşın. araç istenilen şekilde iki duba arasına girmiş olacak. ve bu kısımda gaz ile değil debriyaj ile motor devriyle ilerleyin bir saniyelik hızlanmanız bu ayarı kaçırmanıza ve aracı düzgün park edememenize neden olur.
herkese başarılar.
Henüz şehir olmasa da: alanya.
Memur...
1995 yılında asfalt yolu dahi olmayan mahalle.
Taşındığımız 1995 yılında altıparmak'tan sonra oldukça sessiz gelen, sitede oturmanın keyfine o ilk dönemlerde kesinlikle varamadığınız, yolu çamur, sitenin içi çamur, etraftaki tarlalarında hala ekim yapılan mahalleydi.
ilk yılımızda sitenin daha çevre düzenlemesi yapılmamıştı. Sitenin içi topraktı yani ilk yağmurda olduğu haliyle çamur. Ondan sonraki her sene deneme yanılma yoluyla kaldırım taşına dönüştü. Sanırım site sakinlerinden para toplamak amacıyla ilk beton döküldü site içine sonraki sene asfalt en sonunda da kaldırım taşı...
Keza mahallenin yolları da aynı şekilde toprak/çamur idi. Sitemize daha yakın olan Karamehmet ilkögretim Okulu henüz açılmadığı için uzaktaki Ahmet Uyar ilköğretim okuluna servis ile giderdik. Servis kullanma amacımız okulun uzak olması değildi(yürüyerek 10 dakika sürer en fazla). Yolların çamur olmasından dolayı okula yürüme imkanınız yoktu çünkü daha sonraları birkaç kez servis gelmemesi ile yürüyerek gittiğimiz okula alınmama tehdidiyle karşılaşmıştık. Tabi ayağında kalıp halinde bir çamurla okulu kirletmemize izin vermemeleri mantıklı.
Dediğim gibi altıparmaktan sonra sessiz gelmişti burası hatta yolları tarlaları ile mahalleden çok köye de benzetebilirim. Ataevler pek çok alışkanlığımızı da değiştirdi. Mesela aynı sokakta oturanlardan takım oluşturarak yapılan maçlar aynı sitede oturanlardan oluşturulan takımların maçlarına, mahalle kavgaları site kavgalarına dönüştü. Asfalt dar bir sokakta top oynamaya çalışırken burada geniş tarlalarda rahat rahat maç yapabilecek alanlar bulduk. Tarlalara dalıp ağaçlardan meyveler toplamak ya da tadını hiç beğenmememize rağmen günebakan koparıp çekirdek yemek bir diğer zevkimizdi.
Yanlış hatırlamıyorsam doğalgazın da ilk geldiği mahalleydi. Kombili bir evde tüm odaların aynı sıcaklıkta olması bile o dönem için bulunmaz bir lüks gibi gelirdi.
Bakkalı dahi yoktu o dönem. Sitenin karşısında ufak bir kulübede limitli ürünler satılırdı.
Ne kadar olumsuzlukları da olsa o dönem ataevler'de yaşamak ayrı zevkliydi. Şimdi baktığımda her yerin betonlaşmaya başladığını görmek yavaş yavaş çocukluk anılarımızı da yok ediyor. 90ların çocukları için söylenen geçiş dönemi çocukları ve son sokakta oynayan nesil olarak sokakta oynamanın tüm zevkini sonuna kadar bize yaşattı ataevler.
Taşındığımız 1995 yılında altıparmak'tan sonra oldukça sessiz gelen, sitede oturmanın keyfine o ilk dönemlerde kesinlikle varamadığınız, yolu çamur, sitenin içi çamur, etraftaki tarlalarında hala ekim yapılan mahalleydi.
ilk yılımızda sitenin daha çevre düzenlemesi yapılmamıştı. Sitenin içi topraktı yani ilk yağmurda olduğu haliyle çamur. Ondan sonraki her sene deneme yanılma yoluyla kaldırım taşına dönüştü. Sanırım site sakinlerinden para toplamak amacıyla ilk beton döküldü site içine sonraki sene asfalt en sonunda da kaldırım taşı...
Keza mahallenin yolları da aynı şekilde toprak/çamur idi. Sitemize daha yakın olan Karamehmet ilkögretim Okulu henüz açılmadığı için uzaktaki Ahmet Uyar ilköğretim okuluna servis ile giderdik. Servis kullanma amacımız okulun uzak olması değildi(yürüyerek 10 dakika sürer en fazla). Yolların çamur olmasından dolayı okula yürüme imkanınız yoktu çünkü daha sonraları birkaç kez servis gelmemesi ile yürüyerek gittiğimiz okula alınmama tehdidiyle karşılaşmıştık. Tabi ayağında kalıp halinde bir çamurla okulu kirletmemize izin vermemeleri mantıklı.
Dediğim gibi altıparmaktan sonra sessiz gelmişti burası hatta yolları tarlaları ile mahalleden çok köye de benzetebilirim. Ataevler pek çok alışkanlığımızı da değiştirdi. Mesela aynı sokakta oturanlardan takım oluşturarak yapılan maçlar aynı sitede oturanlardan oluşturulan takımların maçlarına, mahalle kavgaları site kavgalarına dönüştü. Asfalt dar bir sokakta top oynamaya çalışırken burada geniş tarlalarda rahat rahat maç yapabilecek alanlar bulduk. Tarlalara dalıp ağaçlardan meyveler toplamak ya da tadını hiç beğenmememize rağmen günebakan koparıp çekirdek yemek bir diğer zevkimizdi.
Yanlış hatırlamıyorsam doğalgazın da ilk geldiği mahalleydi. Kombili bir evde tüm odaların aynı sıcaklıkta olması bile o dönem için bulunmaz bir lüks gibi gelirdi.
Bakkalı dahi yoktu o dönem. Sitenin karşısında ufak bir kulübede limitli ürünler satılırdı.
Ne kadar olumsuzlukları da olsa o dönem ataevler'de yaşamak ayrı zevkliydi. Şimdi baktığımda her yerin betonlaşmaya başladığını görmek yavaş yavaş çocukluk anılarımızı da yok ediyor. 90ların çocukları için söylenen geçiş dönemi çocukları ve son sokakta oynayan nesil olarak sokakta oynamanın tüm zevkini sonuna kadar bize yaşattı ataevler.
Emine Ülker Tarhan'ın bugün 13:30'da içişleri Bakanlığı'na dilekçesini vererek kurduğu partisi.
Emine Ülker Tarhan'a ben de saygı duyarım ama zamanlama çok yanlış. Önümüzde 2015 genel seçimleri var iken sol partilerin bölünmesi oy bölünmesi anlamına gelmekte. Solda oy bölünmesinin ise kime yarayacağı aşikar. Hele ki anayasa değiştirecek veya en azından referanduma götürebilecek sandalye sayısı elde ederlerse ilk yapacakları başkanlık sistemini getirmek olacaktır.
Neyse, bunu bırakalım da gelelim Emine Hanım'a; dediğim gibi kendisine saygı duyarım ve siyasette farklı kişiliği ile kısa sürede sivrildiği ortada. Hatta "Beni Susturabilecek Tek Şey" isimli röportaj/kitabında hep arka planda kalmayı yeğlediğini söylemesine rağmen ön planda olması gereken insandır kendisi. Başarılı bir kadın siyasetçiye bu ülkenin gerçekten ihtiyacı var.
Ama ne kadar oy alacağı tartışılır. Kaldı ki hitap ettiği taban CHP tabanı olacak ise yıllardır CHP haricinde hiçbir partiye oy vermemiş olan kaç kişi Emine Hanım'a oy verir tartışılır.
Zamanla göreceğiz ama dediğim gibi şu önemli genel seçim arifesinde bölünmek değil birleşmek lazım gelirdi. Bölünmesi gereken merkez sağ iken her zamanki gibi merkez sol bölünerek kime veya neye hizmet ettiği malumumuz. Bakalım zaman gösterecek sonuçlarını...
Emine Ülker Tarhan'a ben de saygı duyarım ama zamanlama çok yanlış. Önümüzde 2015 genel seçimleri var iken sol partilerin bölünmesi oy bölünmesi anlamına gelmekte. Solda oy bölünmesinin ise kime yarayacağı aşikar. Hele ki anayasa değiştirecek veya en azından referanduma götürebilecek sandalye sayısı elde ederlerse ilk yapacakları başkanlık sistemini getirmek olacaktır.
Neyse, bunu bırakalım da gelelim Emine Hanım'a; dediğim gibi kendisine saygı duyarım ve siyasette farklı kişiliği ile kısa sürede sivrildiği ortada. Hatta "Beni Susturabilecek Tek Şey" isimli röportaj/kitabında hep arka planda kalmayı yeğlediğini söylemesine rağmen ön planda olması gereken insandır kendisi. Başarılı bir kadın siyasetçiye bu ülkenin gerçekten ihtiyacı var.
Ama ne kadar oy alacağı tartışılır. Kaldı ki hitap ettiği taban CHP tabanı olacak ise yıllardır CHP haricinde hiçbir partiye oy vermemiş olan kaç kişi Emine Hanım'a oy verir tartışılır.
Zamanla göreceğiz ama dediğim gibi şu önemli genel seçim arifesinde bölünmek değil birleşmek lazım gelirdi. Bölünmesi gereken merkez sağ iken her zamanki gibi merkez sol bölünerek kime veya neye hizmet ettiği malumumuz. Bakalım zaman gösterecek sonuçlarını...
çocukluğumda pek çok hayal kurmama rağmen hiç 1000 odalı bir sarayda yaşamak gibi bir hayalim olmamıştı. Demek ki vizyonum darmış.
ingilizce elbette dünya dili ama artık sadece ingilizce bilmek bir meziyet değil. Özellikle Çince ve Portekizce öğrenmek tavsiyedir. He bi de (bkz: we no speak americano)
insanı ayakta tutmaya yarayan duygu. özlem olmasa nice olurdu halimiz?
sebepsiz hüzünlenmektir, boşluklara dalıp gitmek, düşünmek, beklemek, düşlemektir.
yurdum insanının fantezi uğruna gerçekleştireceği eylem.
-abi,sen buraya niye geldin?
*geçen meşaleden sigaramı yakacam olum, en büyük fantezim bu.
-abi,sen buraya niye geldin?
*geçen meşaleden sigaramı yakacam olum, en büyük fantezim bu.
-kız arkadaşın yok mu?
*erkek arkadaşım var.
-neyse, sonra görüşürüz.
*erkek arkadaşım var.
-neyse, sonra görüşürüz.
-kız arkadaşın yok mu?
*şişme kadın var evde. hem sesi çıkmıyor, hem ne zaman istesem kabul ediyor.
*şişme kadın var evde. hem sesi çıkmıyor, hem ne zaman istesem kabul ediyor.
uzun süre görüşmediğiniz bir kişinin size sarf edebileceği muhtemel sözler arasında başı çeken söz. yani seninle uzun süre görüşmesek de, ben en son gördüğüm halini hatırlıyorum denilmektedir. aslında böyle bir şey de yoktur. uzun süre görmediğin bir kişi zamanla muhakkak değişmiştir.
hayata daha farklı bir açıdan bakan kişidir. belirli dünya zevklerini tattıktan sonra dine dönüş yapan kişidir.
yalanmış sevmeler, yalanmış sevişmeler..
ne kadar seversen sev, ne kadar sevilirsen sevil,
sen de unutulacaksın günün birinde. *
ne kadar seversen sev, ne kadar sevilirsen sevil,
sen de unutulacaksın günün birinde. *
zamanla biberlerin de yenilerek aşılması gereken sorun. sadece içini ye, nereye kadar* bir yerden sonra insan dur bir de biberlerini yiyeyim, bunca yıl yemedim, bakalım ne kaybetmişim diyor ve alışıyor biberleri de yemeye.
günümüzde kesinlikle geçerli olan deyim.
intihara teşebbüs eden bir kişinin söylediği söz. bu kişi kendini atmak için yüksek bir yere çıkmış olabilir, kendini yakmaya çalışıyor olabilir ya da başına silah, boğazına bıçak dayamış olabilir.
böyle bir olayı gören güzel halkım iki farklı düşünceye sahip olur. bunlardan ilki, kişi şov yapmaktadır, düşüncesidir. çünkü ona göre intihar edecek adam burada böyle davranmaz, sessizce kendini öldürür.
ikinci düşünce, ki makul olanı, adam zaten bu haddeye gelmişse kendini öldürebiliri onu engellemek için mümkün mertebe isteklerini yerine getirelim. polislerimiz de bu düşünceye sahip olurlar. onunla konuşarak ikna etmeye veya bir boşluğunu yakalayıp etkisiz hale getirmeye çalışırlar.
böyle bir durumla karşılaşan halkımız ise ilginç bir sahne olşturur. sinema gibi oturup izleyenlerden, intihar etmedi diye üzülene kadar her çeşit insan bulabilirsiniz.
böyle bir olayı gören güzel halkım iki farklı düşünceye sahip olur. bunlardan ilki, kişi şov yapmaktadır, düşüncesidir. çünkü ona göre intihar edecek adam burada böyle davranmaz, sessizce kendini öldürür.
ikinci düşünce, ki makul olanı, adam zaten bu haddeye gelmişse kendini öldürebiliri onu engellemek için mümkün mertebe isteklerini yerine getirelim. polislerimiz de bu düşünceye sahip olurlar. onunla konuşarak ikna etmeye veya bir boşluğunu yakalayıp etkisiz hale getirmeye çalışırlar.
böyle bir durumla karşılaşan halkımız ise ilginç bir sahne olşturur. sinema gibi oturup izleyenlerden, intihar etmedi diye üzülene kadar her çeşit insan bulabilirsiniz.