daha günün ilk saatleri ama gün sonundaki bilanço muhtemelen ağır ve yüklü olacak. umarım olmaz. ancak gidişat öyle. her şeye rağmen tüm emekçilerin emeğinin bir günlük de olsa değer göreceği bayramı kutlu olsun!
velev ki bir terör örgütünün üyesiydi, velev ki polisle çatıştı, velev ki sizin sevmediğiniz herhangi bir eylemi gerçekleştirdi. soruyorum; peki öldürmeye hakkınız var mıydı? ulan bırak cinayeti, soykırım suçu işleyenler dahi 'mahkeme'lerce yargılanırken sizin 'milli irade'niz can almaya neden teşebbüs etti ve aldı?
ben bir film eleştirmeni değilim. ve bu filmden felsefik çıkarımlar bulunacak da değilim. ancak şunu söylemek istiyorum. adından anlaşılacağı üzere, herhangi bir anadolu kentinde yaşanabilecek tüm diyaloglara ve kırsalda görebileceğiniz tüm detaylara yer vermiş bir nuri bilge ceylan filmi. bu film, sinemada çok izlenmese de kanımca türk sinemasının en nadide eserlerinden biri olarak kalacaktır.
eski futbolcusu ve teknik direktörü, güzel insan, aykut kocaman tarafından da belirtildiği gibi son 3 yıldır kimin tarafından verildiği belli olmayan (aslında olan ama açık açık söylenmeyen) cezaları sırtında taşıyan spor kulübü. ve futbolda yaptığı iddia edilen şike ve teşviğin ecrini diğer branşlarında da buram buram hissetmektedir. amaan sen de mi 3 temmuzcusun diyecek birçokları. ama görün be kardeşim. şu ülkedeki yalanı, dolanı, talanı görün. babalarımızın, analarımızın, dedelerimiz ve büyükannelerimizin kuşaklarının ülkeyi bataklığa sürüklediğini görün artık. ha genç kuşak çok mu iyi? hayır. ama intikam duygusu, göreceli olarak, daha azdır. bu da şimdikinden daha iyi bi düzene işarettir, kanımca.
fenerbahçe de diğer tüm kulüpler gibi bu ülkenin bir değeridir ve herkese verilenden fazlasını istememektedir ki istemeye de hakkı yoktur. vicdanlı olun yeter.
en azından mezun olurken 'ulan ilerde başbakan olsam da bi olay çıktığında insanların üzerine su sıkıp gaz atsam' diye düşündürmeyen bölümdür. uygarlıkların, devletlerin, insanların tarihiyle ve birbirleriyle ilişkileriyle ilgiliyseniz ve merak ediyorsanız, bu bölüm size çok şey katacaktır. evet, bir mesleğiniz olmuyor ancak dünya görüşünüz ve haliyle vizyonunuz epey mi epey genişliyor.
hafızalara kazınacak bir final olacakken ömrümüzün geri kalanında o 3 dakikalık kısmı izleyip izleyip geçireceğimiz finaldir. ve o 3 dakikaya eklenecek eminim daha çok şey yatıyordur burak aksak'ın hafızasında ama gel gör ki kahrolsun bağzı engeller yüzünden o 3 dakikada iç çekerek kalacağızdır.
karadeniz'in her yerine didik didik hes projeleri yapıldığından(ve haliyle ordu da bundan nasibini almdığından), güzide türküye konu olan dereler, derelerimiz artık değil yukarı aşağı bile akmayacak vaziyete gelicek bundan yakın on yıllar sonrasında.
hayır şimdi herhangi olumsuz bir sıfatı kullansam bu 'adam'(!) hakkında olmayacak zira o sıfatlara sahip kişiler bana her türlü davayı açabilir, hazmedemezler bu adamla(!) aynı sıfatı taşıdıkları için. tanım isterseniz de tranzonspor'da oynayan bi futbolcumsu der geçerim.
sen her fırsatta gidip devletin tüm yönetenleriyle(cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, emniyet müdürleri, spk başkanları vb. vb.) ile görüşeceksin ki ortada bilinen bir fol ya da yumurta yoktur. sonra da en büyük rakibine çamur atacaksın 'elimde belgeler var, devletten yardım alıyorlar' diye. ulan, o rakibin, daha kısa zaman önce devlete ödediği tüm vergileri kuruşu kuruşuna açıkladı. sen de açıklasana, eğer bir tarafların yırtılmayacaksa. yoksa affedilen vergi borçların sayesinde ayakta kaldığın mı ortaya çıkacak? yoksa dalavere oyunların mı? neden korkuyorsun ha sayın başkan? kapitalizmin sınırlarını zorlayıp, devletin de desteğiyle ,ki 'crony capitalism' bilene, meydanda at koşturacaksın, sonra da çıkıp yüzsüz yüzsüz onlar devletten yardım alıyor diyeceksin. ha bunu fenerbahçe tabi ki inkar etmeyecektir. her spor kulübünün aldığı ölçüde maddi- manevi yardım elbette alacaktır devletten ama bu senin ima ettiğin şekilde değildir hiçbir vaziyette. önce aynanın karşısına geçip kendine bakmayı tez vakitte kendinize görev addedmenizi istirham ederim sayın başkan.
kendisine saygı duyardım. zira ona yapılan eleştirilerin haksız, tutarsız olduğuna inanır ve sabredilmesi gerektiğini düşünürdüm. ta ki dün akşama kadar. eğer bilgi kirliliği yoksa fenerbahçe'nin antalya maçını pazartesi oynama isteğini reddetmesi ona karşı olan tüm olumlu düşüncülerimi yok etti. tamam 7 oyuncu almışsın, tamam planını yapmışsın ama öteki tarafta da senin ay-yıldızlı taşıdığın formanın takımlarından biri de avrupa'da maç yapmış ve yorulmuş. e be adam, hiç mi insafın yok? hiç mi toleransın yok? yoksa aklıma başka sorular geliyor ki istemesem, sevmesem de böyle polemik sorularını. at renklerini üzerinden hoca, sadece kırmızıbeyaz kalsın!
hayatında bir kez bile teknik, taktik çalışmamış, rakip analizi yapmamış, oyuncu performanslarını değerlendirmemiş, antreman tekniği görmemiş, bilmemiş, yaptırmamış ancak ve ancak koltuğa göbeğini yayarak maç seyretmiş adamların(!) o niye böyle, şu niye yok, ali nerde veli neden oynamadı diye sallamasına maruz kalan kocaman fenerbahçe'nin kocaman teknik direktörü. beğen beğenme ayrı ama o oturduğun koltuktan sallamadan önce saygı duy! ve unutma, herkes hata yapar, yapacak, yapmalı da!
bir yılmaz erdoğan filmi ve harikası. beğeneni de beğenmeyeni de olacaktır, olmalı da. ama verilen emeğe ve yapılan işe saygı ön planda olmalıdır. filmi izledikten sonra aklıma düşen ilk şey; yılmaz erdoğan'ın espri uslübunun filmdeki iki şaire(muzaffer tayyip uslu ve rüştü onur) aksettirildiği olmuştu. zira diyaloglarda ve bazı sahnelerde bunu çok rahatlıkla görebiliyorsunuz. bence başarılı bir film olmuş, bir şiirsever ve belçimsever olarak.
Turgut Uyar'ın Palyaço adlı şiiri olsun bu gece uyumadan önce hafızanızın bir kenarında duracak olan şiir. Osman Sonant'ın güzel sesinden dinlemek isterseniz eğer:
bi gün ismail abi'nin "benim dedelerim hep jet ski'cilerdi." diyeceğinden korkuyorum. ha ismail abi öyle bi insan mı? hayır. ama o burak aksak yok mu burak aksak ne anasının gözü biliyon mu sen?