bugün

nuri bilge ceylan'ın çekimlerine başlayacağı türkiye-bosna hersek ortak yapımı yeni projesi. eurimages'den de destek çıkmış.
film cannes'a gidiyormuş .
bir zamanlar amerika yolunda ilerleyen nuri bilge ceylan filmi merakla bekliyoruz. *
fragmanını izleyip hayran kaldığımız görüntüleri bizlere sunan nbc filmidir.
Yılmaz Erdoğan ve NBC'yi aynı projede görmek çok ilgi çekici,benim için bir ütopyadır.
resmen osmanlı sömürgesi olmuş, osmanlı denen istanbul imparatorluğunun kolonisi olarak uzun zaman işgal edilmiş güzel ve saf yurdumun ta kendisi.
cannes film festivali'nde jüri büyük ödülünü almıştır.
ve beklediğimiz ödül gelmiştir. 64 üncü cannes film festivali'nde jüri büyük ödülünü almıştır.

edit: o anın heyecanıyla beklediğimiz ödül diye yazmışım fakat beklediğimiz ödül tabiki altın palmiye idi.
Cannes film festivali büyük jüri ödülünü almış filmdir.
nuri bilge ceylanın bile ödül almasını beklemediği halde ödül alan fikrimce muazzam yapıttır.
yapımcılığını zeynep özbatur atakan'ın üstlendiği, yılmaz erdoğan, taner birsel, muammer uzuner, ahmet mümtaz taylan'ın baş rollerde yer aldığı filmin çekimleri keskin'de yapıldı.

bosna hersek ve türkiye ortak yapımı olan ve eurimages tarafından desteklenen film, bir doktor ve bir savcının 12 saatlik gerilimli hikayesini anlatıyor.

görüntü yönetmenliğini gökhan tiryaki'nin yaptığı, 2 saat 35 dakika süren filmin senaryosunu, ercan kesal, nuri bilge ceylan, ebru ceylan yazdı.

64. cannes film festivalinde ise jüri büyük ödülünü, le gamin au vélo filmiyle paylaştı.
(bkz: bir zamanlar anadolu da)

doğrusu da bu!
nuri bilge ceylan ın başarılı ve cannes film festivalinde büyük jüri ödülünü alan filmdir.
şafak sayarak bekliyoruz. şimdilik karanlık.
fragman için tıklayınız. http://www.youtube.com/watch?v=ralXBNN_HRw
dakikalarca "manda yoğurdu" konusunda muhabbet dinleyeceğimiz,
ama bunu filmden çıktıktan sonra fark edeceğimiz filmdir.
başrol oyuncularından taner birsel'in ekşi sinema'ya verdiği röportaj:

http://eksisinema.com/rop...l-bir-zamanlar-anadoluda/
Türkiye'deki ilk gösterimi Adana altın koza film festivalinde gerçekleştirilecek, yirmi üç eylül cuma günü de tüm Türkiye sinemalarında izlenebilecek olan bir nbc filmi.
gerçekten bu filmi 3 boyutlu izlesem filmin içine bu kadar giremez, yaşayamazdım. müthiş derecede gerçek ve sürükleyici bir film. çekimler zaten müthişti.(kötü bir sinema salonunda izlememe rağmen) nuri bilge ceylan'ın bu geceyi sabaha bağlayan saatler arasında çektiği sahneleri sabaha kadar izleyebilirim. özellikle (kırıkkalede bulunmuş biri olarak) çekim yerleri çok iyi tespit edilmiş. yani gidip izlenebilecek türden bir film. kendi yaşadığı şeyleri veya bir anı orda görmek bile insanı heyecanlandırıyor.

not: 3 sene sonra tekrar izledikten sonra hala tadından bir şey kaybetmeyen bir film galiba seneler sonra da öyle olacak. evet hayatımda izlediğim en iyi film budur.
Bu akşam Altın Koza' da izleme imkanı bulduğum film. Bir derdi olan filmdir ve derdi olan sevilir. Hele ki o derdi içinize işleyebilmişse.
Fırat Tanış için ise ne desek az ve boştur bu sebeple..

Not: Çehov'a saygıda kusur etmediğini düşünüyorum.
Kırıkkale'nin keskin ilçesinde çekilmiş filmdir.
Klasik nbc filmlerinden farkli bir film. oyle ki filme konu ve sonuc bagimsiz fazlaca gorsellik ve karakter kaygili gitmistik. Bir oto lastikci dukkaninin bugulu ve pis camininn arkasinda basliyor film. Gece gidilen yollar boyunca cesme baslarinda verilen molalarda yasanan ceset aramalar klasik nbc isi bazen sesli bazen sessiz dialoglar. Muhtarin kizinin icleri isitmasi. bu arada muhtar rolundeki ercan kesalin oyunculugu mukemmeldi kanimca. filmden cikinca aklinizda su sorular kaliyor. doktor neden otopsi raporunu manipule etti. adam baglanmadan da bagaja nasil sigdi. yoksa adam baglandiktan sonra karisi tarafindan canli canli mi gomulmustu. neyse giderseniz iyi seyirler.
23 eylül de vizyona girmiş nbc filmi. *
henüz izlememiş olmakla beraber oyuncu kadrosu, senarist ve yönetmeniyle ben buradayım diyen bir filmdir, umudumuz nuri bilge ceylanın benim gibi sıradan izleyiciye diğer sanat filmlerinde verdiği kabak tadını vermemesidir.
aslında biraz da yakup kadri'nin "yaban"ını hatırlatıyor. aynı zamanda bir olayı bütün bir topluma da mal ediyor. yani bir cinayetin sonunda onun otopsisini yaparken aynı anda ülkenin otopsisini yapıyoruz. şöyle bir durum var ki, filmde geçen kahramanlar sadece aracı bana göre, yani kurgu yapılırken öyle düşünülmüş ki, onların iç dünyalarına eğilemiyoruz, uzaktan bakmakla yetiniyoruz. filmde çok az kadın kullanılmış ama o kadınlar bize gerçekten çok şeyler anlatıyor. müzik konusundaki eleştirilere gelince evet nbc filmlerinde müzik çok sık kullanılmaz, burda da müzik olarak ağaçların hışırtısı, derelerin şırıltısı ya da insanların bağrışmalarını görebiliyoruz. çünkü doğa çok önemli bir yere sahiptir nbc'de. esen kalın, iyi seyirler.

son bir not: nbc her filminde üstüne bir şeyler katıyor ve özgünlüğünü hiç kaybetmiyor bunu yaparken. bu da onun ne derece büyük bir yetenek olduğunu gösteriyor sanırım.
bu film türkiye'de az izlenmiş diye; türk insanını "sanattan anlamıyor" diye yargılamak çok yanlış olur. filmler kişisel beğenilerin yanı sıra toplumsal beğeni olarak da değer görür. hem topluma hitap eden, hem sanatsal filmler yapılabilir. (bkz: afred hitchcock) ama topluma hitap etme konusunda; örneğin; fransızların genel olarak toplumunun beğenisini kazanmış bir sanat filmi, türk toplumu tarafından beğenilmeyebilir, sıkıcı bulunabilir ki bence asıl problem burda, nuri bilge ceylan türk halkına, kültürüne uygun film yapmıyor. nuri bilge filmleri; türk toplumunun sıcak, hareketli,ılımlı yapısına, teknik olarak ders düşüyor. daha çok uzun çekimleriyle, durgun görüntülerle daha kuzey, soğuk ülkelerde,"özellikle rus filmleri gibi" çekilebilecek ,sevilebilcek filmler yapıyor. örn: bir kustrica filmi birebir balkan kültürünü yanısıtyor, eminim orda da sevilerek izleniyordur. bir fransız filmini, rus filmini, iran filmini seversin/sevmezsin ama görür görmez tanırsın. ama nuri bilge filmleri daha çok rus filmi gibi , türk filmi olmasını benimseyemiyorum.

kişisel birikim gerektirecek/sanat filmleri de bence toplum tarafından sevilebilir. çünkü insanların, bulunduğu toplumun kültürüyle doğru orantılı; tam anlamıyla ifade edemedikleri, bazı detayları kaçırdıkları halde ; içgüdüsel bir göz zevki, kalitenin farkındalığı vardır. elbette daha birikimli bir insan daha fazla zevk alır, daha detaylara dikkat eder. ama sanat filmi yaptım, çoğu insan zaten beğenmez/anlamaz demek topluma haksızlıktır,bencilliktir .

bu filme gelicek olursak filmde bütünüyle en çok beğendiğim şey kesinlikle oyunculuklardı. bir tane bile sakil duran, sırıtan oyunculuk yoktu. oyuncu seçimi, rol dağılımı mükemmeldi. tabi bunda yönetmenin de başarısını inkar etmemek gerekir. filmin genelinde konu olarak basit ama içerik olarak doyurucuydu. çekimler genel olarak mükemmeldi zaten çekimlerin profosyonelliğinden, kalitesinden ziyade çok uzun olması insanı rahatsız eden. yani "bence" nuri bilge, gereğinden fazla uzun çekimler ve filmin süresiyle gene türk izleyicisini sıkmayı başarmış. kim bilir belki biraz daha montajla daha çok kişiye hitap edebilir...

neticede, sadece ödülü yalnız ülkeye armağan etmek, ülkeyi bir daha yalnız bırakmaktır. amacın birşey armağan etmekse, ülkeye armağan edebileceğin filmler yapıcaksın. nitekim yılmaz güney, şerif gören; teknik ve içerik olarak, hem halk tarafından benimsenmiş, beğeni görmüş, hem de ülke dışında ödüllendirilmiştir...
cannes film festivalinde ödül aldığını açıklayan robert de niro tarafından aksanlı aksanlı telaffuz edilişi kulağa pek hoş gelen nuri bilge ceylan filmi.
dün akşam saat 21 seansına en yakın arkadaşım ile capacity’de (büyük perde)gittim. her nuri bilge ceylan (kısaca nbc diyeceğim) veya bağımsız filmde olduğu gibi bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda izledim. üzüldüm dersem yalan olur. yayıla yayıla izledik. bomboş salon sıcacıktı. hoş tesadüf gazeteci nihal bengisu karaca’da vardı. o bayağı yayıldı ama. neyse magazin yapmayayım, konuya döneyim. genelde nbc filmlerine vizyon günü veya ertesi gün giderdim. fakat buna geç gittim. geç gitmem nedeniylede tartışmaları, eleştirileri okuyarak gitmiş oldum. iyi de oldu okuduklarım. kimisi göklere çıkarıyor kimisi yerin dibine batırıyor. hatta hıncal uluç yerin dibine sokmuş. bu derece yani. derin sinema takipçisi ve nbc’yi bilen biri olarak objektif olmaya çalışacağım. evet, başlıyorum arkadaşlar;
nbc’nün tüm filmlerini izledim. senaryo zayıf görüntü harikadır. işlediği konu belki de bir cümle ile sınırlı kalabilir. fakat düşünen beyni tam ortasından vurur. yüreğinize, ruhunuza dokunur. müziksiz doğanın sesleri ve görüntüleri ile derdini anlatır size. örneğin uzak filminde köylü-şehirli, arkadaş-akraba, şehir-taşra vb zıt kavramları karşılaştırır. bu filmde de bunu beklerken biraz ters köşeye yatırmış. diyalog çokluğu hatta espri bile yerli yerince. filme girmeden önceki; uzun sürecek tedirginliğini ilk yirmi dakikada üzerinizde atıyorsunuz, hatta ara bile sıkıcı gelebiliyor. bir an önce filmin başlamasını istiyorsunuz. her nbc filminde olan görüntü çekiciliği yine fotoğraf tadında ve doğanın sesleri sizi filmin içine çekip alıyor. ayrılamıyorsunuz orta anadolu’nun steplerinden. benim gibi ruhu küçük bir anadolu kasabasında şekillenenler bu filmde o taşra sıkıntısını, kasaba yaşantılarını görebilecekler. aynı ada insanı, ada köpeği gibi kasaba insanı da farklıdır şehir veya köy insanından. yaşadığı yer ne aşağısı nede yukarısıdır. arada sıkışmış kalmıştır. ne köy gibi çok dökük nede şehir gibi çok bakımlıdır. kısaca sıkıcıdır. işte bu filmde nbc allahına kadar evet bu kadar iddialı söylüyorum kasaba mimarisini, insanlarını neyi varsa onu sinema diliyle anlatmış. hatta köy yaşamına bile kenardan dokunmuş. eğer sinema sanat olmuşsa işte bu anlatım diliyle sanat olmuştur. tipler, oyuncular uçmuş. özellikle savcı karakterini canlandıran taner birsel ve doktor karakteri muhammet uzuner’e şapka çıkartıyorum. ikisi de dünya çapında oyuncu diyebilirim. önyargılı olduğum yılmaz erdoğan’a buradan özür borcumu da ödüyorum. kusura bakma yılmaz; sistemin muhalifi gibi görünüp hep sistemden beslendiğin için senin oyunculuk yapamadığını düşünürdüm. yanlış düşünmüşüm; oyuncusun. diğer yan karakterlerde harika. aksayan ya da kusurlu bir taraf göremedim. her zaman olduğu gibi ışık ve sesler çok cazip. özellikle köy evinde muhtarın kızı; gaz lambası ile çay dağıtması fotoğraf tadında. doktorun odasına yaşlı bir amcanın kafa uzatması, çorbacıda doktorun bir esnaf ve eczacı ile sohbeti, kasabanın çarşısı beni çocukluğuma götürdü. dikkat ederseniz pek konuya girmedim. kafamda o kadar anlatacağım ayrıntı var ki; film zevkini bozmamak için kendimi zor tutuyorum. gidin izleyin. sonunda filmin kurgusuna bayılacaksınız. insan manzarasından geçmişlerini, bugünlerini çözeceksiniz.
galiba dün akşam arkadaşımla birlikte nuri bilge ceylan’ın başyapıtını izledim.(bu fikrimde iddialıyım)
teşekkürler nuri bilge ceylan, savaş ay ağzı olmasın ama beynine, gözüne sağlık. muhammet uzuner, taner birsel, yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan ve adını bilmediğim, muhtar, kâtip, sağlıkçı, muhtarın kızı… hepinize teşekkürler. harika oyunculuk çıkarmışsınız. birde görüntü yönetmeni; kardeş çok sağ ol be. ne zamandır böyle filmin içine girmemiştik.
film uzun değil. iki buçuk saat. valla uzun değil. şiir gibi aktı gitti. nasıl bitti anlamadım. ya gülmeyin ama bir şey daha diyeyim; filmden çıktım ama hala filmi izliyormuş hissi devam etti. aman boş ver sabah olunca geçer dedim; yok geçmedi, daha da yoğunlaştı.
laf çok uzadı. de kalkın gidin.

not1: Nuri bilge filmi izlememişler, romantik komedi, aksiyon, bilim-kurgu anlayın işte bu filme gitmesin. otursun oturduğu yerde.
not2: izleyip bana koşanlar dikkat; abi uzundu, yuvarlanan elma sahnesi, boş bidon sahnesi. öhö. möhö. bak buraya yazıyorum vallahi döverim.