kar pikniği yapmak
ağaçların tepesine tırmanmak
bisiklete binmek
play station oynamak
nefes tutma yarışması yapmak
tüm iğrenç malzemeleri birbirine kaıştırıp, onlardan yemek yapıp,yemeye çalışmak
küçük hikayeler uydurmak
tüm oyuncakçıları teker teker gezmek
yıldız kayarken dilek tutmak
sımsıkı sarılmak
hersey okadar karışıktır, ne yapsanız ne etsenizde cıkamazsınız işin içnden, ne söyleseniz boş kalır eksik kalır korkusuyla, söylenicek her sözün agırlığını da içinize hapsederek susmayı yeğlersiniz...
birden koca bi el yapışır göğsünüze bastırır , nefess alamıyacağınızı sanırsınız, tek careniz ağlamaktır sanki ağlarsınız, ağlarsınız, açılıp düzelmek umuduyla, göğsü sıkan el yavaş yavaş gevşer belki bir süre sonra ama yinede ordadır birdahaki sıkıntı da ortaya cıkmak üzere pusuya yatmıştır...
çocuklarının oyuncaklarını hala saklayan, evinde sekeri çikolatası hiç eksik olmayan bir karsı komsumuz vardı, ne zaman canım sıkkın olsa bi lolipop yapıştırırdı elime, yada vitrinin tepesinde duran o kocaman treni kurmama izin verirdi, namaz kılıp gel sana bi okuyun derdi, saclarımı okşaya okşaya okur, esnete esnete uykuya daldırırdı. işte bu derdim bu tanrı bu olmalı...
harika kurgulanmış hayran olunası woody allen filmi. 'iyi biri olmaktansa şanslı biri olmayı tercih ederim" düşüncesiyle başlıyor film, ağır ağır sinsice alıveriyor sizi içine, bazen çok çok hızlı bazense aşırı yavaş ilerliyor ve harika bir sonla noktalanıyor...
kimine kafi gelir bu ten sureti
böyle doğar, böyle sırlanır
kimine dar gelir bu ten sureti
hep arar,savrulur
kiminin imanı korkudur
"ve inne rabbeke leşediydül'ikaab"
kiminin imanı safi aşktır
"ve ma rabbüke bizalamin lil'abiyd"
her kim ki aşk için, aşkla yaşar
aşkı arar, aşkla yanar
işbu vücud şehrinin
kapısını aralar
inanılmaz bir dille yazılmış, buram buram mistizim kokan, baş döndüren, dağıtan, savuran, yakan ama sonunda kendini bulmanı sağlayan elif şafak kitabı...
sabah zar zor saat sesiyle uyandığında o gunun tatil olduğunu hatırladığın an
annenin dizine yattığın ve onun senin saçlarını okşadığı an
uzun soluklu yolculuklardan sonra evine döndüğün an
karlı bir pazar sabahı, babanın kahvaltı hazır die seslenişini duydugun an
süt kokan bir bebeğin sana sarılıp,gülümsediği an
zorlu bir günün ardından, sıcacık duştan çıkıp bembeyaz carsaflı yatağa uzandığın an
yolda yürürken birden bire en sevdiğin parçayı duyduğun an...
dan: i love you
alice: where is this love? i can't see it, i can't touch it. i can't feel it. i can hear it. i can hear some words, but i can't do anything with your easy words." bu cümle fena halde yıkar...
25 agustos 1958 yılında bill ve jean burton çiftinin ilk çocukları olarak küçük bir kasabada dünyaya geldi. fazlasıyla sıradışı bir çocuktu, yaşıtları çeşitli oyunlar oynarken, o karanlık küçük odasına kendini hapsedip, koca koca kitapları deviriyor, gece yarılarına kadar bulabildiği tüm korku filmlerini izliyordu. herkesin sıradan bir hayat sürdüğü bu küçük kasabada siyahlara bürünmüş, sessiz insan içine cıkmayan bu genç fazlasıyla dikkat cekıyordu, aileside bu durumun farkında olucak ki, onu daha büyük bir şehire,sanat eğitimi alması içn yoladılar, bu durum tim'in hayal gücüne fazlasıyla katkı etti, lisedeki tüm sınıf arkadaşlarını hayrete düşürücek kadar başarılı işler yarattı ve nihayet,ilginç, tüm kalıpların dışındaki dahi genç, disney bursuyla 3 yıllık bir animasyon eğitimi aldı, ve 3 yılın sonunda disney sütüdyolarına animatör olarak kabul edildi, fakat disneyin çocuklara yönelik sevimli mi sevimli tarzıyla tim burtonun karanlık ve ürküten tarzı hiç uyşmadı, zaten kendiside bu durumdan rahatsızdı, ve kendi düşük bütçeli filmlerini yarattı. ve masalsı anlatımı, ilginç mekanları, danny elfman imzalı müzikleriyle çektiği her film bir kült olmuştur...
star wars serisinde, gücün iyi tarafını kulanan, kendini dünyevi zeklerden soyutlayan, gücü anlama sezgisine sahip, ışın kılıçlarıyla, sithlere karşı savaşan topluluk...
star wars serisinde, anakin skywalker ve padme amidalanın çiftlikte büyümüş ikiz çocuklarından biri. yetenekli, doğuştan bir jedi olmasına rağmen biraz ezik kalmıştır ama episode 6 da bombayı patlatarak, nekadar cesur olduğunu göstermiştir herkese.
1685 eisenach doğumlu, gelmiş geçmiş en ünlü besteci. müziği polifonik olarak eşsizdir. barok olduğu kadar, rönesans döneminden de izler taşır. armoni ve melodi mükemmel olarak dengelenmiştir, özellikle piano için yazdığı eserlerde müzik matematiksel olarak ilerler. yıllarca geceli gündüzlü çalışmaktan gözlerini pek fazla yormuş olan ünlü besteci 1750 yılının ocak ayında görme kabiliyetini tamamen kaybettmiştir. bir sara nöbetini atlatamayarak leipzig de, öbür dünyaya göçmüştür. dünyanın onu tanıyıp değerini anlaması için , aradan yüzyıllar geçmiştir...
aşık olsam ne olmasam ne sonunda nasılsa bitmiyormu, geriye ise hüzünden, kalp kırıklığından, güvensizlikten, korkudan başka ne kalıyor diye düşünen insanların sarf ettiği cümle...
kötü bir söylemdir, keşke dürüst olsa diye düşündürür...biricik sevgili, sizden sıkılıp yerinize yeni bir aday bulmuştur, onu tanımak ve kendisine uygun olup olmadığını anlamak için, sizden zaman ister. şayet uygunsa bu iş yürümeyecek , beni çok yordun şeklinde bi açıklama yapması olasıdır, eğer diyer adayı beyenmediyse de, size geri döner ve ah sensiz olamadım, yalanları kıvırır..
1971 avustralya doğumlu, hellspawndan ayrilarak marvela transfer olmuş, metal gear solid, popbot, automatic kafka ve hellspawnin cizeri, çizgisinden ve tarzından hiç ödün vermemiş dünyaca ünlü illüstratör.
'ha mor marmara mermeri ha mer marmara mormoru'sözleriyle gönüllere taht kurmuş, saçmasapan buluşları, abuk sabuk geyikleriyle pek sevilen ikili. bide albümleri var bunların, dinle dinle gül.