An itibariyle hırsızlığa uğradığım şehir. Gidenlere gidecek olanlara duyurulur çantanıza telefonunuza hakim olun. ‘Bişey olmaz yea’ demeyin ruhunuz bile duymadan çantanızı bi güzel açıp alacaklarını alıyorlar. Şehrin her noktasına hayran kalmıştım halbuki.
Zorlu takma evresinden sonra tam başardım diye sevinecekken birden gözde aşırı bir yanma başlar. Gözünü açamazsınız bile o derece. Takarken verdiğiniz çabaları bide çıkarmaya çalışırken verirsiniz artı olarak büyük bir yanma hissiyle. ilk seferde bende öyle olmuştu.
Bana hep depremi hatırlatır bu ayakkabılar. 99 depreminde korkudan aylarca eve giremeyip çadırda kaldığımız zamanlar alınmıştı bir çift. Zihnimde canlanan tek şey çadırın önündeki asfalt yolda ışıkların oluşturduğu yansıma.
35 yaşına da gelse hala annesinin minik kızı ablasının küçük kız kardeşi havalarından çıkamayacak kadınlardır. En ufak şeyde triplere girerler, dünyaları yıkılır. Ya kardeşim az güçlü ol. insanların da sinirini bozuyorsun. Seninle alakalı olmayan moral bozukluklarını nasıl kendine çekip de kırılabiliyorsun.
Öfkemi kontrol edemiyorum ve sanırım şiddete meyilim var. Normal zamanda çok sakin ılımlı bir tipim ama tepem atınca gözüm dönüyor davranışlarımı kontrol edemiyorum. Bu durum çok rahatsız ediyor ve ilerki zamanlarda sorun çıkarmasından korkuyorum.
ilk duyduğum da böbreği ortadan ikiye kesilmiş şekilde sebze yatağında sunuluyor sanıp tiksinmiştim. Meğer böbreğin çevresindeki etmiş. Pirzolanın kemiksiz hali gibi. Lezzeti harika.
Bir anlık gazla başlayıp saniyesinde bitebilir.
spor niyetine yemek yenilecek işletmeye yürüyerek gidilir ancak masaya oturur oturmaz (bkz: böbrek yatağı) sipariş edilir. Ekmeği etin yağına banarken diyet kavramı tamamen anlamını yitirmiştir...