bugünkü türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde 1.1 milyon rum, 1.2 milyon ermeni'nin yaşadığını ortaya koyan sonuçlardır. geri kalanlar, müslümanlar şeklinde işaretlenmiştir. bugünkü sınırlar içerisindeki toplam nüfus; 9,5 milyon civarındadır. yani bundan 100 sene önce, nüfusun %20 sini ermeni ve rumlar oluşturmaktaydı. eğer bu iki toplum, "bir şekilde" yok olmasaydı bugün türkiye'de 15 milyon rum ve ermeni'nin yaşaması beklenmeliydi.
edit : 200 bin civarında da yahudi yaşamaktaydı (hayır israil topraklarında değil, anadolu vilayetlerinde). bugün 1 milyon civarı bir nüfusa sahip olmaları beklenirdi.
türkiye'deki kürtlerin %90 ından fazlası kırmanci lehçesini konuşur. kırmanci konuşan ağrılı bir kürd ile urfalı bir kürd rahatlıkla anlaşır. aralarındaki fark, trakyalı bir türk ile doğu karadenizli bir türk arasındaki fark kadardır.
ama pek çok genç kürd, kürtçeyi unutma noktasına geldiğinden anlaşma zorluğu çekerler. bu da kürtlerin değil, kendi dillerini yaşatma ve geliştirme şansı vermeyen devletin sorunudur.
edit: ilkokuldan lise sona kadar, türkçe, türkçe edebiyat, türkçe dilbilgisi dersleri almış, türkçenin önemli yazarlarından pasajlar okuyup, okuduğunu incelemiş türklerin kürdçeyi devlet mi öğretecek diye sormasına yol açıyor. türkçeyi 5 yaşından 17 yaşına kadar aile, eğitim kurumu ve medya nasıl öğrettiyse kürdçeyi de aile,eğitim kurumu, medya öyle öğretecek.
biraz üstünde çalışılırsa evrenin genişlemesinden de bahsettiği keşfedilir kesin. sonuçta batılı bilimadamları keşfeder, o güne kadar hiçbir bilgimiz olmasa bile ondan sonra biz de "bu zaten kuran'da yazıyor" deriz.
edit: aha bak bulup çıkarmışlar hemen. aferin. yalnız, küçük bir sorun var: 100 sene öncesine kadar hiçbir islam alimi evrenin genişlediğini bilmiyordu.
bir de, yarın öbür gün, bilim dünyası evrenin genişlemesi teorisinin yanlış olduğunu güçlü kanıtlarla gösterse, kuran'da evrenin genişlemediğinin yazdığını söyleyeceklerdir.
edebiyat okuyucusunun adını ilk kez geçen yıl bir şiir yarışmasında duyduğu genç şair kahraman arda nın sevdiğim bir şiiri.
biraz daha geçsin zaman
biraz daha derinleşsin
yoksayılan kadının gölgesi zihnimde
yerini unutsun sonra
başıbozuk bir harf gibi
hiçbir kelimeye yaranamasın
üstadın büyük eserinde
öylece ortada
şaşkınlığı ürkekliğinin habercisi
elleri yalvaran bir aşığınki gibi buruk kalsın
çıkmasın ağzından kocaman sesler
mırıldansın
duyulmasın sesi
sadece mırıldansın
duyulmadıkça sesi
yaklaşsın gölgesi
kollarımda uyuyakalsın
azerbaycan yöneticileri, kendi halkına danışmadan gidip israil ile silah anlaşması yapıyor. şimdi yakın gelecekte, iran gidip bu füze bataryalarını vursa ama iran'ın attığı füzelerden biri bir sivil yerleşime isabet etse;
oradaki azeri sivillerin katledilmesinde farslar mı sorumlu olacak, yoksa dünyayı böyle bir yer haline getiren iran,israil, azerbaycan, türkiye, amerika vs. vs. devletlerinin yöneticileri mi?
istanbul ahalisine artık "eh yeter yahu" dedirtecek meteorolojik hadisedir. 18 ve 19 şubat günlerinde de aralıklarla devam etmesi beklenmektedir. özellikle boğaz hattı ve anadolu yakasında etkili olacağı sanılmaktadır. geçen senelere göre daha sert geçen 2011-12 kışının son etkili soğuk hava ve kar yağışı dalgası olacaktır. ulaşım ve günlük hayatta tekrar dikkat...
29 ekim 1923 tarihinde ilan edilen bürokratik,kemalist,otoriter ve her şeyiyle kendi halkına yabancı cumhuriyetin, gerek dünyadaki gelişmeler gerekse iç dinamikler sayesinde uzun yıllara yayılan çözülmesi ve nihayet 29 ekim 2011 tarihinde gayrıresmi olarak son bulması ardından akla gelen sorudur. bana göre; kendi halkının değerleriyle barışık ama aynı zamanda azınlık unsurları da içerebilen çoğulcu, evrensel standartlarda demokrasiyi kurumsallaştırmış ve uzlaşma kültürünü yerleştirmiş bir rejim olarak ikinci cumhuriyet kürt sorununun kesin çözümü ile ilan edilecektir.
"neredeyse bir balina / türlerin kökenine güncel bir bakış" adıyla türkçeye çevrilmiş, londra-university college'de genetik profesörü olan steve jones tarafından yazılmış ve evrensel basım yayından çıkmış bir kitap.
genetik biliminin son bulguları ışığında evrim teorisini inceleme ve ikinci bir the origin of species olma iddiasına sahip kitabın, yazarı kendi alanında başarılı ve popüler bir isim, dili ise kolay anlaşılır...
the independent ın ortadoğu muhabiri ve savaşın başından beri bölgeden batı dünyasına en güvenilir bilgileri geçen robert fisk in 7 aralık tarihli yazısının başlığı...
abd'nin ortadoğu krizine dair çarpıcı yorumlar barındırması bakımından okunmaya değer bir yazı. alinteri.net sitesinden alınmadır:
Roma imparatorluğu çöküyor
ABD, iran ve Suriye'ye bu yüzden başvuruyor.
Roma imparatorluğu çöküyor. Bir başka ifadeyle, Baker raporunun söylediği bu. Lejyonlar yasalarını Mezopotamya'ya empoze edemediler.
Tıpkı Crassus'un Suriye çöllerinde lejyonlarının bayraklarını yitirdiği gibi George W. Bush da bu nedenle yitirdi. Mark Antony'nin imparotorluğun şerefini tekrar ele geçireceğine dair hiçbir belirti yok. Politika «işlemiyor», «göçtü» ve «felaket» politikası -Roma senatosunda defalarca duyulmuş olan sözcükler- Baker raporunun metnine iliştirildi. Bu sen misin James?
Bu aynı zamanda, imparatorluğun çöküşünü, ona para, silah, politik destek sağlamakta olan güvenli Batı dünyasının yıkımını daima bekleyen Arap aleminin dilidir. Araplar ilk olarak ingiliz imparatorluğuna ve Winston Churchill'e güvendiler, ve ardından Amerikan imparatorluğuna ve Franklin Delano Roosevelt'e ve Truman ve Eisenhower yönetimlerine ve israillilere silah, Araplara milyarlar veren Nixon, Carter, Clinton, Bush'a güvendiler.
Ve şimdi onlara Amerikalıların savaşı kazanamadıkları; kaybettikleri söyleniyor. Eğer bir Arap olsaydınız, ne yapardınız?
Dikkat edin, onlar bu soruyu Washington'da sormuyorlar. «Teröre karşı savaş»ta sözümona efsane olan Ortadoğu, Beyaz Saray'ı gerçekten de ilgilendirmemektedir. Ortadoğu, Clinton yönetiminin birliklerini Somali'ye çıkarmak istedikleri sırada keşfettiği islam aleminin «kriz»i gibi şekilsiz bir bölge, bir harita, bir alandı. Nasıl kaçabilir, utancından nasıl kurtulabilirdi, sorun bu. Burada yaşayan insanların canı cehenneme: Bizim her gün katlettiğimiz -ve Iraklıların her gün öldürdükleri- Arapların, Iraklıların, adamların, kadınların ve çocukların...
Afganistan'daki «sözcümüz»ün Nato'nun hava saldırıları sırasında kadın ve çocukların ölümünü, korkunç Taliban'a karşı savaşta olmamız nedeniyle bu masumları boğazlamak normalmiş gibi nasıl onayladığına dikkat edin.
«Koalisyon sözcüsü»nün -zaman zaman- televizyon kayıt cihazının önüne fırlayarak «terör»e karşı savaşlarında kadın ve çocukların öldürülmelerini onayladıklarını gösteren benzer kimi kayıtlar Bağdat'a ulaştı. Fakat imparatorluklara hükmeden iktidarsızlıktır. «Birleşik Devletler'in Irak içindeki gelişmeleri etkileme yeteneği kayboluyor». «Kaosa doğru kayışın Irak hükümetinin dağılmasını başlatabileceği ve bir insanlık felaketi»ne yol açma riski.
Sanki bu zaten daha önce de olmadı mı? «Dağılma» ve «felaket» Irak'ta gündelik durumdur. Amerika'nın «olayları etkileme» yeteneği yıllardır mevcut değildir. Gelin aşağıdaki cümleleri birlikte yeniden okuyalım:
Şiddetin boyutu ve kıyıcılığı artıyor. Şiddet Sünni Arap ayaklanmasından besleniyor. Şii milisler, ölüm mangaları, El Kaide ve yaygın cinayetler... uzlaşmaz çatışmalar istikrara meydan okumadır.
Bizim gözde savaş suçlumuz Saddam iktidardayken bu «yaygın suçlar», «uzlaşmaz çatışmalar» neredeydi? Iraklılar bu konuda ne düşünüyorlar? Ve Amerikan medyasının Baker raporuna ilişkin olarak -Mezopotamya'da bizim üretimimiz olan trajedinin sonuna gelmekte olan Iraklıların reaksiyonlarındansa- Bush'un görüşlerini derhal duymaya çalışması ne kadar ilginç.
Onlar Amerikan birliklerinin Irak güçlerine -fazla uzağa gitmeye gerek yok, Amerikalılara «iliştirilme» zorunluluğuna hazır olduğunu söyleyen aynı medyaydı!- «iliştirilmesi» gerektiği düşüncesinden hoşlanacaklardır; tıpkı Romalıların, sadakatlerini güvence altına almak için kendi lejyonlarını Gotların, Ostrogotların ve Vizigotların orta yerine hazır olmaları gibi.
Romalıların yaptığı -ki bunu Amerikalılar asla yapmaz-, boyunduruk altına aldıklarına Roma yurttaşlığı önermektir. Roma yönetimi altındaki her kabile -Gal'de (eski Fransa -çn) ya da Bythinia'da (eski Kapadokya -çn) veya Mezopotamya'da- Roma'nın yurttaşı oldu. Eğer o (Irak -çn) herbir Iraklıya Amerikan vatandaşlığı önermiş olsaydı, Irak Washington'un ne işine yarayacaktı? Ne ayaklanma, ne şiddet, ne felaket ne de Baker raporu... hiçbiri olmayacaktı. Fakat hayır. Biz bu insanlara uygarlığımızın meyvalarından vermek istedik -uygarlığın kendisini değil. Bu onlara yasak!
Ve sonuç? Güya nefret ettiğimiz ulusların -iran ve Suriye- şimdi bizi bizden kurtarması bekleniyor:
iran ve Suriye'nin, olayları etkileme yetisi ve Irak'ta kaosun engellenmesinden doğacak çıkarları dikkate alındığında, ABD onlarla yapıcı bir şekilde anlaşmaya çalışmalıdır.
Bu sözcükleri seviyorum. Özellikle de «anlaşmak» sözünü. Evet, «Amerika'nın etkisi» yok oluyor. iran ve Suriye'nin etkisi büyüyor. Bu, «terör üzerine savaş» hakkında bir özet sunuyor. Kut al-Amara'nın Lord Blair'inin söyleyecek bir şeyinin olup olmadığını merak ediyorum.
Stratejiler
Baker paneli tümü de reddedilen dört seçenekle ele aldı.
Kes ve yürü
Baker bunun, El Kaide daha da genişlerken insanlık için bir yıkıma neden olacağına inanıyor.
Rotayı kaybetme
Baker halihazırdaki ABD politikasının işlemediğini onayladı. Her ay yaklaşık 100 Amerikalı ölüyor. ABD her hafta 2 milyar dolar (2 milyar pound) harcıyor ve halk desteğini kaybediyor.
Daha fazla birlik gönder
ABD birliklerinin sayısını artırmak Irak'taki şiddet sorununu çözemeyecekti. ABD güçleri hareket eder etmez şiddet alevlenecekti.
Bölgesel terk
Eğer ülke Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri şeklinde bölünürse, bunu etnik temizlik ve kitlesel göç izleyecekti.
Baker 5. bir seçenek sunar -"sorumlu geçiş"-; bu seçenekte Birleşik Devletler güçlerinin sayısı savaş operasyonlarında birinci dereceden sorumluluk alırken, Irak Ordusu'nu destekleyecek şekilde arttırılacaktır. Birleşik Devletler kuvvetlerinin sayısı bundan sonra tedrici olarak azaltılacaktır.
bulgaristanlı ünlü devrimci şair. 1909 yılında doğdu. Nazi Almanyası'nın Bulgaristan'ı işgal ettiği yıllarda işgale ve faşizme karşı mücadelesinden ötürü yargılandı ve 23 Temmuz 1942'de idam edildi.
idam mangasının önünde kurşuna dizilmeden hemen önce iki küçük kağıt parçasına yazdığı ve gizlice karısının eline tutuşturduğu iki şiiri efsanevi nitelikte...
Bu şiirlerden ilki halkı, ikincisi ise eşi için yazılmış:
Kavga amansız ve katı,
Kavga, dedikleri gibi destansı.
Ben düştüm. Yerimi başkası
alacak... o kadar
Burada, bir kişinin lafımı mı olur?
Kurşuna diziliş, dizildikten sonra
kurtlar.
O kadar yalın ve akla yatkın.
Ama birlikte olacağız fırtınada,
halkım, çünkü sevdik seni.
Veda
Geleceğim bazen
Uykudayken sen
Beklenmedik bir
Konuk gibi
Gireceğim içeriye
Sen uykudayken
Ve sokakta bir başına
Koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstünden
Ansızın çıkar gelirim
Uykudayken sen
Beklenmedik bir
Konuk gibi...
1915-2003 yılları arasında yaşamış ABD li dünyaca ünlü yazar. Edebiyatta toplumsal gerçekçi akımın başarılı bir sürdürücüsü olmuş, eserleri değişik dünya dillerine çevrilmiş ve pek çok ödül almıştır. En çok bilinen romanları : Yurttaş Tom Paine, Spartacus ve Hürriyet Yolu'dur.
Oldukça başarılı bulduğum Hürriyet Yolu isimli romanında yazar, iç Savaş * sonrası ABD'nin güney şehirlerinde siyahların durumunu konu alır. Sözünü esirgemeyen dili kitabı olduğundan bir kat daha çarpıcı kılmaktadır.
Yazar, McCarthy dönemindeki cadı avı sırasında ideolojik tercihleri sebebiyle saldırılara uğrar, hapse atılır.
Spartacus isimli eseri Stanley Kubrick tarafından 1960 yılında sinemaya uyarlanır ve büyük başarı kazanır.
Velhasıl kelam değerli bir insandır.
Türkiye'de pek bilinmeyen bir isim olduğunu fark ettim ve bu durum beni bir hayli şaşırttı. *
1685-1753 yılları arasında yaşamış ingiliz (irlanda doğumlu) filozof. Basitçe, "dışımızdaki nesnelerin varlığını duyularımızla kavrarız. peki, duyularımızın yanıltıcı olmadığından nasıl eminiz" den başlayarak " 'şeylerin' bilinç dışında ayrı,bağımsız bir varlıkları olamayacağına" varan düşünceler bütününün savunuculuğunu yapmıştır.
Maddenin varolmayabileceğini iddia eden kendi içinde tutarlı ve çürütülemez bir felsefi sistemin kurulabileceğini kanıtlamıştır. Oysa, pek çok metafizik spekülatör tarafından maddenin varolmadığını kanıtladığı ileri sürülmektedir.
Bazı çalışmaları : Yeni Bir Görme Kuramı Yönünde Deneme, Beşeri Bilginin Prensipleri Hakkında Bir Eser, Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma.