bugün

the independent ın ortadoğu muhabiri ve savaşın başından beri bölgeden batı dünyasına en güvenilir bilgileri geçen robert fisk in 7 aralık tarihli yazısının başlığı...
abd'nin ortadoğu krizine dair çarpıcı yorumlar barındırması bakımından okunmaya değer bir yazı. alinteri.net sitesinden alınmadır:

Roma imparatorluğu çöküyor
ABD, iran ve Suriye'ye bu yüzden başvuruyor.

Roma imparatorluğu çöküyor. Bir başka ifadeyle, Baker raporunun söylediği bu. Lejyonlar yasalarını Mezopotamya'ya empoze edemediler.

Tıpkı Crassus'un Suriye çöllerinde lejyonlarının bayraklarını yitirdiği gibi George W. Bush da bu nedenle yitirdi. Mark Antony'nin imparotorluğun şerefini tekrar ele geçireceğine dair hiçbir belirti yok. Politika «işlemiyor», «göçtü» ve «felaket» politikası -Roma senatosunda defalarca duyulmuş olan sözcükler- Baker raporunun metnine iliştirildi. Bu sen misin James?

Bu aynı zamanda, imparatorluğun çöküşünü, ona para, silah, politik destek sağlamakta olan güvenli Batı dünyasının yıkımını daima bekleyen Arap aleminin dilidir. Araplar ilk olarak ingiliz imparatorluğuna ve Winston Churchill'e güvendiler, ve ardından Amerikan imparatorluğuna ve Franklin Delano Roosevelt'e ve Truman ve Eisenhower yönetimlerine ve israillilere silah, Araplara milyarlar veren Nixon, Carter, Clinton, Bush'a güvendiler.

Ve şimdi onlara Amerikalıların savaşı kazanamadıkları; kaybettikleri söyleniyor. Eğer bir Arap olsaydınız, ne yapardınız?

Dikkat edin, onlar bu soruyu Washington'da sormuyorlar. «Teröre karşı savaş»ta sözümona efsane olan Ortadoğu, Beyaz Saray'ı gerçekten de ilgilendirmemektedir. Ortadoğu, Clinton yönetiminin birliklerini Somali'ye çıkarmak istedikleri sırada keşfettiği islam aleminin «kriz»i gibi şekilsiz bir bölge, bir harita, bir alandı. Nasıl kaçabilir, utancından nasıl kurtulabilirdi, sorun bu. Burada yaşayan insanların canı cehenneme: Bizim her gün katlettiğimiz -ve Iraklıların her gün öldürdükleri- Arapların, Iraklıların, adamların, kadınların ve çocukların...

Afganistan'daki «sözcümüz»ün Nato'nun hava saldırıları sırasında kadın ve çocukların ölümünü, korkunç Taliban'a karşı savaşta olmamız nedeniyle bu masumları boğazlamak normalmiş gibi nasıl onayladığına dikkat edin.

«Koalisyon sözcüsü»nün -zaman zaman- televizyon kayıt cihazının önüne fırlayarak «terör»e karşı savaşlarında kadın ve çocukların öldürülmelerini onayladıklarını gösteren benzer kimi kayıtlar Bağdat'a ulaştı. Fakat imparatorluklara hükmeden iktidarsızlıktır. «Birleşik Devletler'in Irak içindeki gelişmeleri etkileme yeteneği kayboluyor». «Kaosa doğru kayışın Irak hükümetinin dağılmasını başlatabileceği ve bir insanlık felaketi»ne yol açma riski.

Sanki bu zaten daha önce de olmadı mı? «Dağılma» ve «felaket» Irak'ta gündelik durumdur. Amerika'nın «olayları etkileme» yeteneği yıllardır mevcut değildir. Gelin aşağıdaki cümleleri birlikte yeniden okuyalım:
Şiddetin boyutu ve kıyıcılığı artıyor. Şiddet Sünni Arap ayaklanmasından besleniyor. Şii milisler, ölüm mangaları, El Kaide ve yaygın cinayetler... uzlaşmaz çatışmalar istikrara meydan okumadır.
Bizim gözde savaş suçlumuz Saddam iktidardayken bu «yaygın suçlar», «uzlaşmaz çatışmalar» neredeydi? Iraklılar bu konuda ne düşünüyorlar? Ve Amerikan medyasının Baker raporuna ilişkin olarak -Mezopotamya'da bizim üretimimiz olan trajedinin sonuna gelmekte olan Iraklıların reaksiyonlarındansa- Bush'un görüşlerini derhal duymaya çalışması ne kadar ilginç.

Onlar Amerikan birliklerinin Irak güçlerine -fazla uzağa gitmeye gerek yok, Amerikalılara «iliştirilme» zorunluluğuna hazır olduğunu söyleyen aynı medyaydı!- «iliştirilmesi» gerektiği düşüncesinden hoşlanacaklardır; tıpkı Romalıların, sadakatlerini güvence altına almak için kendi lejyonlarını Gotların, Ostrogotların ve Vizigotların orta yerine hazır olmaları gibi.

Romalıların yaptığı -ki bunu Amerikalılar asla yapmaz-, boyunduruk altına aldıklarına Roma yurttaşlığı önermektir. Roma yönetimi altındaki her kabile -Gal'de (eski Fransa -çn) ya da Bythinia'da (eski Kapadokya -çn) veya Mezopotamya'da- Roma'nın yurttaşı oldu. Eğer o (Irak -çn) herbir Iraklıya Amerikan vatandaşlığı önermiş olsaydı, Irak Washington'un ne işine yarayacaktı? Ne ayaklanma, ne şiddet, ne felaket ne de Baker raporu... hiçbiri olmayacaktı. Fakat hayır. Biz bu insanlara uygarlığımızın meyvalarından vermek istedik -uygarlığın kendisini değil. Bu onlara yasak!

Ve sonuç? Güya nefret ettiğimiz ulusların -iran ve Suriye- şimdi bizi bizden kurtarması bekleniyor:
iran ve Suriye'nin, olayları etkileme yetisi ve Irak'ta kaosun engellenmesinden doğacak çıkarları dikkate alındığında, ABD onlarla yapıcı bir şekilde anlaşmaya çalışmalıdır.
Bu sözcükleri seviyorum. Özellikle de «anlaşmak» sözünü. Evet, «Amerika'nın etkisi» yok oluyor. iran ve Suriye'nin etkisi büyüyor. Bu, «terör üzerine savaş» hakkında bir özet sunuyor. Kut al-Amara'nın Lord Blair'inin söyleyecek bir şeyinin olup olmadığını merak ediyorum.

Stratejiler
Baker paneli tümü de reddedilen dört seçenekle ele aldı.

Kes ve yürü
Baker bunun, El Kaide daha da genişlerken insanlık için bir yıkıma neden olacağına inanıyor.

Rotayı kaybetme
Baker halihazırdaki ABD politikasının işlemediğini onayladı. Her ay yaklaşık 100 Amerikalı ölüyor. ABD her hafta 2 milyar dolar (2 milyar pound) harcıyor ve halk desteğini kaybediyor.

Daha fazla birlik gönder
ABD birliklerinin sayısını artırmak Irak'taki şiddet sorununu çözemeyecekti. ABD güçleri hareket eder etmez şiddet alevlenecekti.

Bölgesel terk
Eğer ülke Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri şeklinde bölünürse, bunu etnik temizlik ve kitlesel göç izleyecekti.

Baker 5. bir seçenek sunar -"sorumlu geçiş"-; bu seçenekte Birleşik Devletler güçlerinin sayısı savaş operasyonlarında birinci dereceden sorumluluk alırken, Irak Ordusu'nu destekleyecek şekilde arttırılacaktır. Birleşik Devletler kuvvetlerinin sayısı bundan sonra tedrici olarak azaltılacaktır.

Robert Fisk
7 Aralık 2006
independent